Walkin translate English
618 parallel translation
Wild Bill Hickok, bir savaşçı grubun eline yürüyerek dalıyor.
Wild Bill Hickok, walkin into the hands of a war party.
Ve bir gece adam köprüden evine giderken... balığın kendini takip ettiğini farketmedi.
And one night when the man was walkin'home across the bridge... not noticing'the catfish was followin'him.
Sadece içeri giriyorum.
I'm just walkin'through it.
Bakışlarından ve yürüyüşünden anlarım.
I can see by the look in yer eye and the way you're a-walkin'.
Sonra da kalkmış silah kullanmayı ayıplıyorsun.
And you been walkin'around here actually condemning the use of firearms.
Benim yanımdayken kuş falan okşamak yok.
You ain't petting no bird while you're walkin with me.
Belki öyle ama onu yüzüstü bıraktığını bilse Jesse ne derdi?
Maybe I am, but what would Jesse think if he knew you were walkin'out on him?
Biraz düsünmek için yürüdüm.
I was walkin'and thinkin'things over.
Yürümeye devam et.
Keep walkin'.
Bana göre darağacını boylamalıydın.
With me you're walkin up the gallows steps.
Bir yürürsen ana caddeden
" By just walkin down our Main Street
O zamandan beri etrafta yarı polis, yarı katil gibi dolaşıyorsun.
And you've been walkin'around ever since, half cop and half killer.
Şu andan itibaren gözetimim altında yürüyüp, konuşacaklar.
- I do, I do. And from now on, they'll do the walkin and the talkin'under me own eyes.
- Onu yürüterek geri getiriyormuş, ta istasyondan buraya kadar.
He's walkin'her back, the whole long way!
- Buraya aitmiş gibi yürümesine baksana!
Look at him, walkin'around like he belongs here!
- Sen bilirsin.
- So's walkin'.
Bu at ne yapıyor, yürüyor mu?
What's that horse doin', walkin'?
İnsan buraya çıkana kadar kalpten gidebilir.
A guy could get a heart attack walkin'up here.
Bir gün kız nehir kıyısında yürürken söğütlerin altında, sığlık bir yerde çarparak, sürtünerek ilerleyen bir şey görmüş.
And once upon a time... she was walkin'along by the riverbank, and she seen somethin'... bumpin'and scraping'along on a sandbar... down under the willows.
- Sürüklenerek mi yürüyerek mi gideceksin?
- How are you goin'? Slidin'or walkin'? - Come on.
Sessizce yürümeye başlıyoruz.
So start walkin'soft.
Benimle birlikte sessizce yürüyeceksiniz.
Around me, both of ya start walkin'soft.
Yürümek bize yabancı değil.
Walkin'ain't new to us.
McBain, sen şimdi gitmeyi deniyorsun ama anlaşmaya ne kadar uzak veya yakın olduğuna bak.
McBain, you try walkin'out on me now and see how far you get - deal or no deal.
Eski Mısırlılar gibi yürüyorum.
Walkin'like an Egyptian.
Birlikte yürürken duyuyorum.
I hear it when we're walkin'along.
Nehre doğru giderken gördüm.
I saw him walkin'down the street toward the river.
# Ayaklarımız yerden kesik Bir orada, bir burada
# We're walkin'on air Look-a here, look-a there
Yürüyüşe çıkmıştım.
I was just walkin'along.
Bu dağlarda hep yürürüm.
I been walkin'this mountain my whole life.
Ayni yöne gitmemiz bir rastlantıydı.
Just so happened I was walkin the same way as you.
Köyden şehre getirilmiş bir gariban. Sokakta yürürken görenler fısıldayacaklar belki de arkamızdan gülecekler.
Somethin'you could've picked off a berry bush, walkin'down a city street, folks lookin and whispering', and maybe laughin behind their hands.
- İşten mi çıkartıyorsunuz?
You tryin'to hand me my walkin'papers?
Sabahın bu saatinde Londra'da... bi hanfendi yannız dolaşmamalı.
A lady shouldn't be walkin'alone around London this hour of the morning.
Nedense topukların hiç aşınmamış.
Your heels didn't get round from walkin'!
Hey. niçin oraya gitmeyi istiyorsun?
Hey. Why would you want to go walkin'off into that?
Buradan aşağı yürümeye devam edersem yolu bulabilirmiyim?
You mean I can just walk on down that road and keep on walkin'?
Buralardan gidebilirsin ve hemen yürümeye başla.
You can all turn around and start walkin'.
Flört etmek kızların kıvırtmasına neden olur
Datin'makes a gal start wiggle-walkin'
Bu kapıdan ayaklarım üzerinde yürüyerek ve üzerimde bu lanet korse olmadan geçeceğim!
I'm walkin'out on my own two feet and without this damn corset!
Paçavralarla gezip dileneceksin!
You'll be walkin'around in rags and begging!
Sevgilimle yürüyoruz
" When I'm walkin'with my darlin
Güneşin altında yürüyoruz
" Walkin'down the sunny street
- Ayaklarımın üzerinde yürüdün.
- You've been walkin'on my feet.
Müthiş bir yer, şu havaalanı. Etrafta dolanırken yolumu kaybetmişim.
Boy, that's quite a place, that airport You know, I get lost just walkin'around
- Yürümeye devam et.
- Keep walkin'.
Yürümekten iyidir.
Better than walkin'.
Hep söylerim : Tekerlekli üçüncü sınıf tabanvaylı birinci sınıftan daha iyidir.
Tha knows what I always say ; third-class riding's better than first-class walkin'.
Geri dönerken, onun uçtuğunu gördüm.
So while I were walkin'back, I saw her flying'.
Yolda yürüyorum, ne var!
Hey, I`m walkin` here!
Bakıyordum sadece.
- I was just walkin'.