Watching translate English
30,410 parallel translation
Oğlum 18 yaşında bu gösteriyi seyrederse diye söylüyorum.
If my son's watching this at 18 right now, watching me perform...
Bir senedir bunları yaparken onu izliyorum saten.
I've been watching her navigate this crap for a year.
Babalarının bu maça çok ilgili olduğunu bilerek babalarını izleyen kızlarıma selam olsun.
Welcome, everybody, and hi to my daughters, who are actually watching their dad with great interest for this game.
Bu maçı o kadar da fazla kişinin izlediğini sanmıyorum.
You know, I don't even think that many people were watching this.
Yarın gece tüm dünya onu izliyor olacak.
Tomorrow night the entire world will be watching her.
Atış noktasındaki başını sallayışlarını el işaretlerini ve atış noktasındaki hareketlerini görmeyi umuyorum.
I'm hoping I'm going to be watching the nods, the gestures and the trips to the mound.
Geçen haftadan beri seni izliyorum Baker.
Here's what I got. I've been watching you this past week, Baker.
- Sorun değil. Levi, geleceğin yargıcını ya da jüri üyesinin izliyor olabileceğini asla bilemezsin.
Levi, you never know what future judge or juror might be watching.
Kitty, Simon'ın kız kardeşleriyle birlikte halıya yayıldı kalçaları havada Top of the Pops'u izliyorlardı.
Simon's sisters and Kitty sprawled on the carpet, watching Top of the Pops, their bums in the air.
Bu yüzden de eşlerinin daha üstün bir DNA'ya sahip biriyle bu durumda Raul'le ilişkiye girmesinden tahrik oluyorlar.
So they get aroused by watching their partners copulate. With someone of superior DNA, eg., Raul.
Onunla film izlemek ve öylesine takılmak.
Watching movies with him and just kind of hanging out.
UMBV şimdiden her hamlemizi izliyor ve görevi sonlandırmak için bahane arıyor.
IMSF is already watching every move we make, waiting for an excuse to end this whole thing.
İnsanlar uzayı sever ama kahramanların öldüğünü seyretmek anlamına geldiği zaman değil.
People love space, but not when it means watching heroes die.
Sen, Raul'le benim oynaşmamı izleyeceksin.
Well, you'll be watching me and Raul playing.
Başka bir adamın, arabama benzin koyması bile hoşuma gitmiyor benim.
I mean, I don't even like watching other men put gas in my car.
Şu an sahip olmadığın gardiyanlar bunu izliyor.
And now all those guards that aren't in your pocket- - they're watching this right now.
- Sonra yetimhanem yandı Amerika'ya gitmek zorunda kaldım Seinfeld izleyerek İngilizce öğrendim zor bela hukuk fakültesini kazandım ve işte buradayım.
- Anyway, orphanage burned down, yadda yadda yadda, made my way to America, yadda yadda yadda, learned English from watching "Seinfeld," put myself through law school, and here I am.
Hepinizin canlı canlı gömüldüğünü izleyeceğim.
I'll be watching all of you get buried alive.
Bir gözünüz açık, zombıleri kollayarak, sevdiklerinizin dönüşmesini bekleyerek uyumaya son.
No more sleeping with one eye open, watching for zombies, waiting for loved ones to turn.
Ben ise reddettim ama sonra Mike'ın arkasını kollayanın damadı olduğunu öğrendim.
I turned him down until I found out that his son-in-law is the one who's been watching Mike's back.
Ama onun ölümünü izlemeyeceğim.
But I'm not watching him die.
Bunca zamandır izlediğimiz kişi bu muymuş yani?
This is what we've been watching this whole fucking time?
İnsanlar bunu izliyor!
People are watching this.
Evet, bizi kim izleyecek ki?
Yeah. Who would even be watching us?
- Haberleri izliyordum.
- I was watching the news.
Yoksa ona gang bang izlediğini söylerim.
Or I'll tell her you were watching gang bangs.
Bizi izlediğiniz için teşekkürler.
= Thank you all for watching. =
- Ne bileyim? - Yukarıdan bizi takip et.
= Keep watching up above. =
Ne... ne... ne seyrediyorsun?
What... what... what are you watching?
Muhtemelen şu an bizi izliyor.
She's probably watching us right now.
Sadece ev izleyor. Hiç kimse burada bizi izlemiyor.
No one watching the house will know we've gone.
Sidney herşeyi izliyor.
Sidney's watching everything. They know it was you.
Biliyorum izliyorsun, Sidney, seni orospu çocuğu.
I know you are watching, Sidney, you son of a bitch.
Şimdi bakıyorum efendim.
Uh, watching now, sir.
Görüşüne göre birileri seni gözetiyor.
Looks like someone's watching out for you.
- Kendi ölümümü izlemekten nefret ediyorum.
I hate watching my own demise.
Her neyse, babanız sizi okula bırakacak, okuldan alacak, ben gelene kadar size bakacak, bunun gibi şeyler.
Anyway, Daddy's gonna be taking you to school, picking you up, watching you until I get home, stuff like that.
Korumalar izliyor olacak. Endişe etme ve güzelce uyu.
Everyone is watching out for you, so don't worry and go back to sleep.
Seni izliyordum.
I've been watching you.
Ben çatlakları izlemeyi severim.
I love watching weirdos.
Jimmy'nin babasının eline geçen fırsatı teptiğini ve sonucunda Jimmy'yi sefil bir hâlde bıraktığını görünce...
Watching how Jimmy's father squandered his opportunity and left Jimmy such a miserable person...
Oturup Numune'nin bir sezonunu baştan sona izlemeye benzemez. Aman Tanrım, resmen cinsiyetçilik yaptın, bir de üstüne erkek bahaneleri.
It's not the same as binge-watching a season of Exemplify.
"İkisi de aynı şeyi izliyordu..." "... Kitty'nin gözlerinde dolan yaşları. "
"Both of them were watching the same thing, the tears filling Kitty's eyes."
Dünya bizi izliyor.
The world is now watching.
Annemde de bende de son hâlinde olmayan bazı görüntüler var.
I've been watching it - - me and Mum have - - and it's full of things that never made it into the final version.
Onu izleyerek büyüdüm ben, yani muhtemelen o yüzden, ama sen... daha çok Daniel Craig'in canlandırdığına benziyorsun, değil mı?
Oh, yeah? I mean, I grew up watching him, so that's probably why, but you... you seem like the, um... the Daniel Craig type, right?
Benim silahçı adamım Paco'yla geçen akşam evinde oturduk televizyon seyrediyoruz.
So, um, my gun guy, Paco, he's sittin'at home last night and he's just watching TV...
Eğer Paco'yu izliyorlarsa senide izliyorlardır.
If they're watching Paco, they're watching you.
Beni mi izliyordun?
You've been watching me?
- Seni izliyor, biliyor musun?
She's watching you, you know.
- Ne izliyorsun?
- What are you watching?