Weightless translate English
122 parallel translation
Yerçekiminin hissedilmediği ağırlıksız böle.
weightless area
Ağırlıksız bir durumdayız...
We are in weightless conditions.
Sorun yok Joe, ağırlıksızız, serbest yörünge bu, hepsi o kadar.
It's alright, Joe. We're weightless, in free orbit that's all.
Ağırlıksız mıyız?
Weightless?
Onlar havada asılı kalacak ve ağırlıksız olacaklar.
They will remain suspended in the air. They will be weightless.
Ağırlıksız botlardan daha iyidir, değil mi?
Better than weightless boots, isn't it?
Ağırlıksız durum, onların doğal durumu haline gelmiş.
A weightless state has become their natural condition.
Tüy gibi hafif.
Weightless.
Ağırlıksız ortam simülatörünü işaretimle başlatmaya hazırlanın.
Prepare weightless simulation to begin on my mark.
Kemerini de tak yerçekimi olmayacak.
Put that harness on so you'll be weightless.
Ve yerçekiminin olmadığı uzaya süzüldüğünde herkes ağırlıksız bir şekilde yüzecek.
And then it will soar into space where gravity is zero and everyone floats weightless.
Yukarıda herkes havada ağırlıksız bir şekilde uçuştuğunda,
When we will all fly weightless up there,
Etrafında yörüngedeyim. Üstünde ağırlıksız havadayım Chagall'daki mavi adam gibi çılgın bir öpücükte üzerinde asılı.
I am in orbit around you, I am suspended weightless over you like the blue man in the Chagall hanging over you in a delirious kiss.
- Ağırlıksız olmayı deneyebiliriz.
- Now we can try being weightless.
- Ben kaplıcadaymış gibi hafiflemiş hissediyorum.
- I feel kind of weightless like I was in a spa.
Ağırlıksız olduğumdan pek faydam dokunamıyordu.
I found myself weightless and unable to function.
Bir hamle, bir süper insan hücumu ile bir an içinde kendini uzayın kutsal derinliklerinde ağırlıksız halde yüzerken buldu.
One heave, one super-human thrust, and the next moment he was free, swimming weightless in the dark sanctuary of space...
Ağırlıksız gibiyim sanki uzayda sürükleniyormuşum gibi.
I'm sort of weightless, like I'm... floating in space.
Tüy gibi, gökyüzünden sarkan... Ara tonlarda kısa bir elbise giymiş.
Weightless, hanging from the sky... wearing a short dress of indeterminate color.
Ne olursa olsun, bu bizim sensörlerin muazzam ama önemsiz olduğunu gösteriyor.
Whatever it is, our sensors show it to be enormous, but weightless.
Yer saatte 100 km. hızla dönüyor.
He is more or less weightless but the ground is rotating at 60 miles an hour.
Bölmede altı metre havadaydım. Ama salağın biri düğmeye basınca aydan topladığımız taşları koyduğumuz kutunun üstüne düştüm.
So there I was, floating 20 feet up in the chamber, when some idiot turns off the weightless button and down I come, right on this big pickaxe we used for moon rocks.
Ağırlıksız olduğun zaman anne rahmindeki haline en yakın durumdasın denir.
You know, they say when you're weightless... it's the closest thing to being in the womb.
Ağırlıkları olmadıkları ve uyurlarken birbirlerine süzüldükleri için kendiliğinden olur.
It just happens because they're weightless, and they float into each other when they're asleep.
Baylar, yerçekimsiz sanal ortam testine hoşgeldiniz.
Gentlemen, welcome to our weightless environmental training facility.
Sıradaki görevleri ağırlıksız ortamda yaşamanın zorluklarının üstesinden gelmekti.
They had to get used to life in a weightless environment.
Ağırlığımız yok olacak.
We're going weightless.
Bak, senaryoda ağırlıksız yazdığını biliyorum, ama bak bakalım ben "ağırlıksız" ın üzerini çizdim mi ne oluyor.
Huh, look, I know it says he's weightless in the script, but look what happens when I scratch out the word "weightless".
Artık "ağırlıksız olur" değil.
He no longer becomes "weightless".
Ve sen bana bir subayın bir uzaylıyı ağırlıksız olması gerekmeden vurabileceğini mi söylüyorsun?
And you're telling me an officer can shoot an alien without having to be weightless?
Bu balonlar çok güçlü bir helyum birleşimiyle dolu ve bu sayede Ay Hayaleti ağırlıksızmış gibi görünüyor.
These balloons fill with a highly potent helium synthesis giving the Luna Ghost his weightless appearance.
Uçuyor gibiyim.
I'm weightless.
Ağırlıksız.
Weightless.
TALO veri çipleri neredeyse ağırlıksız, ısı iletimini engellemek için etrafları boş.
HALO data chips should be weightless... surrounded by a hollow core that prevents thermal induction.
Hiç ağırlığı yokmuş gibi havada süzülen bir kuş.
A bird that hovers in the air, seemingly weightless.
Kendini kuş gibi hafiflemiş hissediyorsun.
You feel weightless
Ağırlıksızdım, havada süzülüyordum, ve ayrıca karanlık ve soğuktu.
I was weightless, floating in midair, and yet... It was dark, cold.
Şimdi ağırlığınız yokmuş gibi düşünün.
Now, just imagine you're weightless.
Ne kadar çektiğinizi göreceğim.
I'll see you weightless.
Meteor taşlarını kullanmışlar ve bu dünyayı yaratmışlar.
Who'd have thought, the Qin Emperor would use the meteorite to create a weightless world?
O, yumuşak, sıcak ve neredeyse tüy kadar hafif.
She's soft and warm and almost weightless.
Ağırlıksızım.
I am weightless.
Tüy kadar hafifsiniz, Bayan Jonhs.
You're positively weightless, Miss Johns.
Neden ağırlıksız değiliz?
Is that... Why aren't we weightless?
Çünkü ağırlığı yok Uzaydaki gibi.
'Cause he's weightless, like in space.
İkisine de aynı paket gelmiş... küçük sarı kutular, ucuz gönderim... ki bu neredeyse ağırlıkları yok demektir.
They each received identical packages - - Small yellow boxes, minimum postage, which means they're nearly weightless.
Etrafımda nefesin bir rüzgar gibi esiyor..... Bir uçurtma gibi kalbimi, uzaklara götürüyor...
Your breath blows like a wind around me.. .. carrying my heart away like a weightless kite.
.. bir uçurtma gibi kalbimi uzaklara götürüyor
.. carrying my heart away like a weightless kite.
Hafifledim!
Weightless!
Daha önceki yüzen sislerden daha sisliydi.
I found myself floating weightless through a dense fog.
Hafiftirler.
T-They move fa... They're weightless.