Wimbledon translate English

Bale gösterisi ve sonraki hafta da Wimbledon tenis turnuvası başlıyor.

There's the ballet, and next week there'll be the Wimbledon tennis.

Aldığın derslerin sayısına bakılırsa, Wimbledon'a hazır olmalısın.

For the number of lessons you've had, you ought to be ready for Wimbledon.

Wimbledon'a gider misin?

Ever been to Wimbledon?

Dört Rolls - Royce'u ve bir gemiyi batıracak mücevheri vardı ama tek istediği Wimbledon'da oynamaktı.

- He had four Rolls-Royces and jewels to sink a battleship, but all he wanted was to play at Wimbledon.

Onu İngiltere'de televizyonda, Wimbledon'ı kazandığında izlemiştim...

I saw him on TV in England, when he won at Wimbledon, but -

Bay Aldridge, siz... 10 Savundra Close, Wimbledon'da borsacı mısınız?

Mr. Aldridge, you were a... You are a stockbroker of 10 Savundra Close, Wimbledon?

- Şimdi, Wimbledon'dayız.

- Look at Wimbledon, right?

Wimbledon şehrindeki İngiliz Tenis Şampiyonası'na giriş formu imzalı, tasdikli.

An entry form for the British Tennis Championships at Wimbledon town signed and seconded.

Wimbledon giriş formunu eşinize gösterirken bir baktınız eşiniz pelte içinde kayboluyor.

You'd just shown your wife an entry form for Wimbledon when you turned round and saw her disappearing into a blancmange.

Hayır, Wimbledon.

No, Wimbledon.

Wimbledon en çok hangi sporla tanınır?

With what sport is Wimbledon commonly associated?

Wimbledon en çok tenisle tanınır.

Wimbledon is most commonly associated with tennis.

İskoç erkek giyim mağazasına 48 milyon kilt sipariş veriyorlar İngiltere nüfusunu dünyada en kötü tenis oynayan ulusu İskoçlara çevirerek Wimbledon turnuvası sırasında İngiltere'yi boşaltıyorlar.

They order 48 million kilts from a Scottish menswear shop turn the population of England into Scotsmen well-known as the worst tennis-playing nation on Earth thus leaving England empty during Wimbledon fortnight.

Wimbledon turnuvası sırasında boş...

Empty during Wimbledon fortnight....

Niyetleri Wimbledon'u kazanmak.

They mean to win Wimbledon.

NİYETLERİ WIMBLEDON'U KAZANMAK Niyetleri Wimbledon'u kazanmak!

They mean to win Wimbledon!

Wimbledon'da olağanüstü bir tenis haftasıydı.

Well, here at Wimbledon, it's been a most extraordinary week's tennis.

Ve böylece final günü peltelere meydan okuyacak hiç oyuncu kalmadı. Bu ise onların sonu olabilir Dan çünkü Wimbledon kuralları açıkça diyor ki finalde en az bir insan bulunmalı.

And so here on the final day there seems to be no players left to challenge the blancmanges and this could be their undoing, Dan as the rules of Wimbledon state quite clearly that there must be at least one human being concerned in the final.

Podgorny pelteye karşı galaksilerarası ilk Wimbledon'da.

And so it's Podgorny versus blancmange in this first ever Intergalactic Wimbledon.

Angus Podgorny, Wimbledon'u kazanan ilk İskoç oldu on beş yıl sonra.

And Angus Podgorny became the first Scotsman to win Wimbledon 15 years later.

Wimbledon'daki evine gittim.

- Yes. I went to his house in Wimbledon.

Wimbledon'da yaşıyor.

He lives at Wimbledon.

Wimbledon, kocaman bir yer.

Wimbledon is a big place.

Wimbledon'da yaşayan bir teyzem vardı.

I had an aunt who lived in Wimbledon.

Kaçmayı başarıp Japp'e seni çıkarması için haber vermeseydim bu sabah Wimbledon yargıcıyla yüzleşecektin.

If I had not managed to escape, you would have been up in front of Wimbledon beak this morning.

Lavington, bizimle Wimbledon'daki evinde buluşacaktı ama sahtekar ortalıklarda görünmedi.

Lavington agreed to meet us in his house in Wimbledon, but he didn't show up, the dirty crook.

Wimbledon'daki evine gittim.

I went to his house in Wimbledon.

- Perry'yi geçen sene Wimbledon'da izlemiş olmak isterdim.

- I wish I'd seen Perry at Wimbledon last year.

- Wimbledon'a gidecek olan var mı?

Are either of you going to Wimbledon?

Ben Wimbledon`a gidiyorum!

Now I am off to Wimbledon!

Wimbledon'ı kim kazanacak diye bekliyorum.

I'm waiting to see who wins Wimbledon.

Ama çiftlerdeki partnerin tenise devam ediyor ve Wimbledon'u kazanıyor.

Your doubles partner, however, goes on and wins Wimbledon.

- Kazanıyor mu?

- Wins Wimbledon?

- Vladivostok'da ve şeyde bitiyor...

- In Vladivostok, and ends in... - Wimbledon.

- Wimbledon. - Evet.

- Yes, where coffee beans come from.

- Wimledon'lı zengin bir dul.

A RICH WIDOW FROM WIMBLEDON.

"Bu öğlen Liverpool için Wimbledon'da bir yenilgi " ve Derby karşısında Arsenal'in kazanması... "

'Defeat for Liverpool at Wimbledon this afternoon'and a win for Arsenal against Derby...'

"Wimblodon'da karşılaştıklarında."

'.. when they meet Wimbledon.'

Korkarım öğleden sonraya kadar Wimbledon'a varamayacağız.

I greatly fear we shan't be in Wimbledon by noonfall.

Ve sonra gizlice Wimbledon'a * girdiğim zaman...

And that time I snuck into Wimbledon.

Florida Palm Beach'te polo karşılaşmalarıyla başlayan uluslar arası bahar sezonu, beraberliği yakalamak için Wimbeldon isimli güney Londra kenar mahallesinde zorunlu çağrı haline geldi.

The international spring season that began with the polo matches at Palm Beach, Florida, draws to a close with a mandatory call at a south London suburb called Wimbledon.

Dün Wimbledon'daydım.

Bruce : I was at Wimbledon yesterday.

Ya da belki de şu Wimbledon'ı... ikinci kez kazanan çocukla.

Or maybe it was the kid who won Wimbledon for the second time.

- Öyleyiz. Sanırım Wimbledon Perukçuluk'la görüşmeliyiz.

Well, we've to get on the horn to wigs of Wimbledon but pronto.

Wimbledon'dan büyük patron...

It's the head honcho from Wimbledon. Relax.

Wimbledon Perukçuluk olarak zor bir karar aşamasındayız :

Wigs of Wimbledon are faced with a difficult decision.

- Wimbledon'dan.

- Wimbledon.

Majesteleri Kent Düşesi tarafından 1993 yılında Wimbledon'da... takılan küpelerin aynısı.

The exact replica of those worn at Wimbledon in 1993... by Her Royal Highness, the Duchess of Kent.

Kafadericisi bize Wimbledon Peruklarının dağıtımını verdi.

[Colm] the scalper gave us his franchise for wigs of Wimbledon.

Venedik mi, Wimbledon mı?

Venice or Wimbledon?

Wimbledon.

Wimbledon.