Winnebago translate English
145 parallel translation
solist ve Winnebago'nun sürücüsü.
I'm Tucker McElroy, lead singer, driver of the Winnebago.
Nebraska'lı.
Winnebago.
Krediyle kendine karavan alırsın.
You borrow the money, you buy a Winnebago.
Bu arada yakışıklı biz hiç karavana binmedik. "
Oh, and by the way, handsome... we've never been in a Winnebago. "
- Ve karavan sahibi.
- With a Winnebago.
Karavan nerede?
Where's the Winnebago?
Depo kaça doluyor haberin var mı?
Do you know how much it is to fill up a Winnebago?
Hollyfeld bir karavanda!
It's Hollyfeld in a Winnebago!
Tabii ki o kişiler parkta gördüğümüz şu göçmen kızılderili ailesi değillerse.
Unless they're the ones that owned the Winnebago we saw at the park.
Kocam kamyon şoförü ve caddeye park etmek zorunda kaldı.
My husband has a Winnebago double-parked out front.
Dışarıda karavanı donduracak kadar soğuk olduğunu duymak çok üzücü.
[Phone ringing] Sorry to hear that it's... Cold enough out there to freeze your winnebago.
Dışarıda karavanı donduracak kadar soğuk var.
It's cold enough to freeze your winnebago.
Pek birşey yok, Loy, ama otoyol devriyesi aradığın karavanı bulmuş olabilir.
Not much, loy, But the highway patrol found What might be your winnebago.
Bir.. bir Karavan sinyali alıyoruz.
We're picking up the outline of a Winnebago
Karavan mı?
Winnebago?
Kanatlı bir karavana benziyor.
Looks like a Winnebago with wings.
Karavandaki arkadaşlarını kastetmiyorum.
And I don't mean your pals in the Winnebago.
Kardeşimi düdükleyip karavanımı çaldı ben de gidip bu adama kalması için yalvarıyorum.
Beg this asshole to stick around after he screwed my sister and stole my Winnebago.
Bu hafta sonu sen, ben ve Winnebago gölü, dayanamayacağım.
This weekend it's you and me and Lake Winnebago, and I can't wait.
Karavanla yolculuk yapıyor.
Travels the circuit in a Winnebago.
Sid karavanın tankı doldurur doldurmaz mahkeme takvimini getirecek.
Sid will bring in the court calendar as soon as the Winnebago is tanked up.
Galiba kendime bir Winnebago alacağım. Büyük bir mutfak, su yatağı. Büyük mutfak...
So I think I'm gonna buy me a Winnebago... with a big kitchen, water bed, big kitchen.
- Winnebago isterim.
- I want a Winnebago. - What?
Bir Winnebago istiyor.
He wants a Winnebago.
Tamam, bir Winnebago.
All right, a Winnebago.
Böylece karavanda kendini sıkışmış hissederse, otobanda yanımız sıra koşabiliyor.
That way, if he feels cooped up in the Winnebago he can gallop alongside of us down the highway.
Winnebago taraflarındaydım.. ve kız kardeşimi ziyaret etmeye karar verdim.
Well, I just got in my Winnebago... and decided to go visit my sister.
- Ve karavanla görmek istiyorum.
- And I want to see it in a Winnebago.
- Karavan!
- A Winnebago!
Babamla karavana binersem ; sadece birimiz canlı kalır.
If Dad and I get into a Winnebago, only one of us will come out alive.
Frasier, karavan benim tarzım değil.
I am not a Winnebago person.
Kaybetmiş biri, karavanda yaşayan bir golf hocası.
Such a loser, a lousy driving range pro, living in a Winnebago.
Kaybettiğin karavan tamamen unutulacak böylece.
They'II forget all about the Winnebago you lost to me.
Karavanda görüşürüz.
I'II meet you at the Winnebago!
Son Mohikanlar, son Winnebago, son...
Last of the Mohicans, last of Winnebago, last of- -
Şu garajdan çıkan benim karavanım değil mi?
Oh, look. Isn't that my Winnebago pulling out from the gas station?
- Karavanda mı?
I've already had a lovely, crispy, golden waffle and a foamy cappuccino down in the Winnebago.
Ama orada wafle ve cappuccino makinesi yok ki.
What? The Winnebago? That doesn't have a waffle iron or a cappuccino maker.
Karavanımızda yepyeni bir DVD sistemi kurulmuş bulunmaktadır.
I am pleased to announce that the Winnebago is now equipped with a state-of-the-art DVD complete with surround sound.
Sen yemeği hazırlarken biramı içerim. Karnımız doyduktan ve sen bulaşıkları yıkadıktan sonra karavana gideriz. Hep beraber Brüksel'in kaslı erkeği Jean Claude Van Damme'ın kötü güçlerle karşı nasıl savaştığını izleriz.
I'll hoist a beer while you get dinner started and then when our bellies are full and you've done the dishes, we will adjourn to the Winnebago where Mr. Jean-Claude Van Damme, the Muscles from Brussels, will ply his trade against the forces of evil.
Karavanım için sipariş ettiğim özel plakalar gelmiş.
The custom plates I ordered for my Winnebago.
Nasıl düşünemedim bastonlu bir emekli adam ve karavanı.
For a retired man with a cane and a Winnebago.
Muhtemelen öyle. Sabahın köründe.. .. sıcak yatağımdan çıkıp kendimi bu karavanda buldum!
Well, perhaps that's because I rousted out of a warm bed at the crack of dawn and herded onto a Winnebago!
Bu arada.. .. şarap kulübüne neden karavanla geldiğimizi.. .. nasıl izah edeceğiz?
By the way, how are we going to explain to the wine club our arriving in a Winnebago?
Çalıntı bir karavanın içinde doğu I-84 yolu üzerindeyim.
I'm in a stolen Winnebago heading east on I-84.
Babamın karavanını geri aldım.
I've got Dad's Winnebago back.
Bir karavan çaldın!
You've stolen a Winnebago!
Karavanı geri getirdim.
I returned the Winnebago.
Simon'a benim karavanda kalabileceğini söyledim.
Frasier, I invited Simon to stay in my Winnebago.
Karavan çocuğu..
Oh, Winnebago boy!
Evet.
He entertained the whole neighbourhood trying to parallel park the Winnebago. Oh, yeah.