Witness translate English
15,743 parallel translation
Tanık her zaman bir adım önümüzdeydi.
The Witness has always been one step ahead of us.
Ramseler'in Titan'a gidip Tanık'ı öldüreceklerine ve her şeyi geri alacaklarına güvenmiştim, galiba buna güvenmek için artık çok geç.
I had... hoped that Ramse could find Titan and... and if the Witness were there, they could kill him, and undo all this somehow. But it's getting too late to rely on that.
Titan'ı bulup Tanık'ı öldürmezsek hayatta kalamayız.
The only way we survive is if we find Titan - and we kill the Witness. - We're done here.
Tanık'ın her dediği doğru değil.
Not everything the Witness said was true.
Titan'ı, Tanık'ı kesin bulmuştur.
He found Titan. He found the Witness.
Tüm bunlara tanık olan ve sona sebep olan başka bir gezgin daha var.
For, you see, there is another traveler, one who's both the architect and witness to our destruction.
Kızıl Orman, salgın, Tanık.
The Red Forest, the plague, The Witness?
- Tanık.
The Witness.
- Tanık öldü.
The Witness is done.
Tanık'ın bir şekilde haberi olmuş olmalı.
The Witness knows somehow.
- Tanık nerede?
The Witness.
- Tanık güvende.
- The Witness is safe.
- Tanık güvende.
The Witness is safe.
Tanık'ın kendine ait bir makinesi varsa onu bir an önce bulmalıyız.
If the Witness has his own machine... - We need to find it. - Okay, no.
Tanık buradaysa onu canlı ele geçirmeliyiz.
If the Witness is here, we need him alive.
- Hayır, önce Tanık'ı bulmalıyız.
- No, we need to find the Witness.
Tanık'ı istiyor musun, istemiyor musun?
Do you want the Witness or not?
Tanık sensin demek.
You're the Witness.
Tanık senden, benden ya da James'ten çok daha özel bir varlık.
The Witness is far more special than I, or... than you or James.
Tanık nerede?
Where is the Witness?
Tanık, artık burada.
The Witness... is here.
Bugun bu davadaki bir tanığı görmeye gittim ve buraya taksiyle gelmek zorunda kaldım çünkü birileri arabamın üzerine balık leşi sermiş.
Well, today I went out to see a witness on this thing, and, uh, had to take an Uber over here because somebody dumped fish guts all over my car.
Bir saniye, tanık koruma programına girmemiz gerektiğini mi söylüyorsun?
Wait, you're saying we need to go into witness protection?
Biz tanık koruma programındayız.
We are in the witness protection programme.
Arkadaşımın / sıradan ahbabımın / aile üyemin işlediği cinayetin en önemli görgü tanığı değil mi bu? "
Isn't that the key witness "in the murder that my friend - slash-casual acquaintance - " slash-family member committed? "
Ama teorik olarak tanık koruma programında olmasaydık ve o da katili tanıyor olmasaydı...
But, in theory, if we weren't in witness protection and he didn't know the murderer...
Neredeyse bin yıllık bir tarihe sessizce tanıklık eden Westminster Salonu Sör Winston'ın doğum günü kutlamalarına sahne oldu.
Westminster Hall, silent witness of nearly a thousand years of history, was the scene of the birthday presentations to Sir Winston.
O Bay Boss'a karşı tanığım.
He's my star witness against Mr. Boss.
Ben oradaydım, tanıklık edebilirim.
I was there, so I can witness.
İçecektim ama görgü tanığı yüzünden planlarım suya düştü.
I was going to do that, but it all went down the drain... because of a witness.
İki gün önce Tokyo'da bir yakuza davasındaki tanık şahitlik etmek üzere mahkemeye gidiyormuş.
Two days ago in Tokyo, the main witness to a yakuza case... was going into court to testify.
Hala tanığın yerini bulmaya çalışıyoruz.
We're still trying to locate a witness.
Savcı, bir tanığın bulunması gerektiğini ileri sürüp duruyor.
The prosecutor keeps needing to find a witness.
- Savcının aynı tanığı bulmak için oyaladığını bildiği halde mi?
Even though the prosecutor was delaying to find the same witness?
Bu tanık olduğu sürece değil.
Not with this witness.
Tanıklardan biri de Riggs'in yeni avukatı.
A witness is now Mr. Riggs'attorney.
Uzman görüşü.
Expert witness.
Sayın yargıç yargıçlar uzman tanıktır, düşüncesini belirtmesine izin verilmelidir.
Your Honor, the judge is an expert witness. He's allowed to express his opinion.
- Tanıklar itiraz edemez.
You're a witness, you can't object.
Tek bir görgü tanığı yok.
Not one witness.
Ned sana uzman görüşün için ödeme yapabiliriz hatta burada şikayet ettiğin bakım masrafların konusunda yardımcı olabiliriz.
You know, Ned, we can pay you as an expert witness, and maybe help you defray some of these upkeep costs you were talking about.
Mr. Boss'a karşı bir numaralı tanığım.
He's my star witness against Mr. Boss.
Tanık iddialarına göre Adderall satarken yakalanmış ama kayıtları temiz.
A witness claims she was busted for selling Adderall, but her record's clean.
Belki bir görgü tanığı çıkıverir.
Maybe a witness will come forward.
Major Lilywhite'ın bir görgü tanığının ifadesi doğrultusunda Kaos Katili olmakla suçlandığını,... ve patronu tarafından ödenen kefaletle serbest bırakıldığını öğrendik.
We've just learned that, on the strength of new witness evidence, Major Lilywhite has been charged with the Chaos killings, and has been released on bail, paid, it seems, by his employer.
Olay yerinde DNA'sı var,... ona silahları satan tanığımız var,... baya makul nedenlerimiz var.
We have his DNA at the scene, we have the witness who sold him the guns, we have plausible motive.
- Ve sen de şahit mi...
- And were you witness to...
Görüşüne göre Brandt Stone Kayla Dillon'ın ifadesiyle ilgili problemi bir şekilde fark etmiş,... gece yarısı hakimi aramış,... ve davanın düşmesini sağlamış.
It seems somehow Brandt Stone got wind of the problems with Kayla Dillon's witness testimony. Called the judge in the middle of the night, got the whole case dropped.
Kusurlu tanıkla ilgili bir şey mi,... DNA deliliyle mi oynanmış yani nedir?
Something about a tainted witness, and signs of the DNA evidence having been tampered with.
Tanığımın benim sert biri olduğumu düşünmesini istiyorum o kadar.
I just want my witness to think I'm a tough guy.
Tanık yemin ettiğine göre ben de rutin hatırlatmalar ve...
The witness having been sworn, I will now administer the customary admonitions and...