Woods translate English
10,516 parallel translation
Dinle, ben ormanda büyümedim.
Listen, I didn't grow up in the woods.
Beni ormanda bırakmayacağını biliyordum!
I knew you would never dump me in the woods!
Şimdi de ormanda avlanması gereken bir şey var.
And now there's something in them woods that needs hunting.
Ben normal bir yunustum, sen de şişmanca bir yunus ve biz ormanda kamp yapıyorduk.
I was a regular dolphin and you were kind of a fat dolphin and we were... camping in the woods.
Sevgili arkadaşlarımın vahşice bağırsaklarını deşmemek için bu dev ormanda tek başıma, sonsuza dek amaçsızca dolaşmaya mahkumum!
In order to not viciously eviscerate my beloved friends... I am destined to wander aimlessly these vast woods alone, forever!
Bu yalnız ormanlarda gezinmek zorundayım
I must wander these lonely woods
Kampçılığın ormanda yaptıklarımızdan farkı tam olarak ne?
Exactly how is camping different than what we normally do in the woods?
Michael Jordan veya Tiger Woods gibi saygı gördüler.
Whether it be a Michael Jordan or a Tiger Woods.
Ormanda 500 metre kadar gidince, kampüsün batısına ulaşıyorsunuz.
About three-quarters of a mile through the woods, you'll be at the west side of the campus.
Olay şu ki, hiç bilmediğimiz bir ormanda ne kadardır yol aldığımızı bile bilmiyoruz.
Point is we've been walking in the middle of these nowhere woods for I don't even know how long.
Lanet olası ağaçlardan nefret ediyorum.
I hate the damn woods.
Kasaba şerifi Dwayne Markham birkaç gün önce ormanda bulunmuş.
Dwayne Markham, the local sheriff, was found in the woods a couple days ago.
"Mısır tarlasının dışında, ağaçların sıklaştığı yerde."
♪ out past the cornfields where the woods got heavy ♪
Belki o kocası neden ormandaydı biliyordur.
Maybe she knows something about why her husband was out in the woods in the first place.
Ben cesedi buldukları ormana gideceğim.
I wanna go back to the woods where they found the body.
Anlamaya başladım sanırım. Ormanda ayıya rastlarsan kaçma
Okay, I think I'm starting to get it... what you're talk... ♪ If a bear runs at you in the woods ♪
Bir adam can havliyle kaçıyor. Ormanda kaybolmuş.
A guy is running for his life, lost in the woods.
Tehlikeyi atlattı.
She's out of the woods.
Sen Bay Sorun Çözücü, bu ormanda saklanan kötü adamı bulmamıza yardım edeceksin.
You, Mr. Problem Solver, are gonna help us zero in on this nasty guy that's hiding out in these woods.
Yaşam alanına çıkmak istesem günler sürerdi.
I'm days from the edge of the woods.
Elimizdeki tüm uydu görüntüsünü inceledim ve bu ormanda akarsuya kolay erişimi olan barınak için mağarası bulunan ve avlanmalık alanı olan 15 yer buldum.
Hmm. I looked at every satellite photo we have, and I found 15 different places in these woods that have easy access to a stream, caves for shelter, and wildlife to hunt.
Yaz kampından beri ormanda bu kadar vakit geçirmemiştim.
I haven't spent this much time in a woods since summer camp.
Ormanda saatlerce vakit geçirdik ama NZT'nin etkisindeyken bile onlarla ilgili hala işe yarar bir şey bilmiyorum.
Hours together in the woods, and even on NZT, I still don't know anything useful about any of them.
Donanımımı ormanın içine taşırım sonra koruculara yürüyüşteyken bacağımı kırdığımı söylerim.
I'll take my rig out to the woods, tell the rangers I'm a lost hiker with a broken leg.
Yani ormanda Brian'ın yanında üç paralı asker ve kellesine on milyon dolar ödül konulmuş bir adam var.
So Brian's in the woods with three mercenaries and a guy with a $ 10 million bounty on his head.
Bir şey yapmazsan bu ormanda öleceksin.
And if you don't do something, you are gonna die in these woods.
Ormanın bittiği noktaya da epey uzaksın.
And you are a long way from the edge of the woods.
Kafanda siyah bir torba varken ormanda pek bir şey göremiyorsun.
You can't see much of the woods when you've got a black bag over your head.
Ormanın sınırını bulmaya çalıştım ama NZT'nin etkisinde değildim.
I tried to find the edge of the woods, but I wasn't on NZT.
Kötü haber ise komada, onunla konuşamadık.
Bad news - - he's in a coma, so we're not out of the woods yet.
Şaka yaptığını sanmıştım sandım ki ormana götürüp biraz korkuturuz falan...
And I thought that she was just joking, that we were gonna, you know, like, take her into the woods and scare her, but...
Sonra da Molly ve Megan'ı tehdit ederek Rachel'ı öldürmek için ormana getirtti.
And then Bullied Molly and Megan into luring Rachel into the woods behind their school to kill her.
Ağaçların içinde bizi takip mi ettiler?
They tracked us through the woods?
Ormanda ayrıldığımız zaman seni, beni ve Taylor Shaw'ı düşünmeye devam ettim.
When we were separated in the woods, I... I kept thinking about you... and me and Taylor Shaw.
Ross'un cesedi bu sabah ormanda bulundu.
Ross's body was found this morning in the woods.
Burası kurbanın bulunduğu ormanlık alana benziyor.
These look like the same woods where the victim was found.
Kemikleri almanın tek yolu ormana gidip o çakurtların izini sürmek.
You know, the only way to get them would be to go into the woods and track down the coywolves.
Maalesef ki Dr. Hodgins'ın ormandan dönmesini beklemek zorundayız.
Well, unfortunately, we'll have to wait for Dr. Hodgins to return from the woods.
Ağaçlıkların kenarları, patikanın yakınları veya su kaynağının kıyısı gibi.
Like the edge of the woods, near a trail, or by a body of water?
İşte ormanlık alandaki paintball videosunda gördüğümüz öfke.
There's the temper that we saw in the paintball video in the woods.
Sonra da cesedi ormana atıp üzerini jambonla kapladın o da vahşi hayvanları çekti.
Then you dumped the body in the woods and you covered it with ham, so it would attract the wild animals.
Telefonum çeksin diye ormana yürümemi istemiyorsun, değil mi?
You don't want me to go out to the woods to find a network, do you?
Cesedi Annalise'le ormana taşımanız zor.
It's not like you and Annalise carried that body into the woods.
Kemik yoğunluğu düzelten şeyler alıyorlar kemikleri güçleniyor, aktif yaşam tarzlarını sonuna kadar yaşıyorlar. Birlikte mobilya yeniliyor büyük şemsiyelerle ormanda yürüyorlar.
They take the bone-density stuff, and then their bones are strong and they end up living an active lifestyle, you know, refurbishing furniture together, walking through the woods with big visors on.
Muhafızların gelme ihtimaline karşı ormanda gizlice öldür onu.
Kill her in the cover of the woods, in case the guards come running.
Peki o zaman, o sikkelerden birini bulmalıyız, sonra da, ormana gidip, Charon'u buluruz.
Okay, we need to find one of these coins, get back to those woods, and find Charon!
Evet. İşte, nehrin kenarındaki orman.
That's the woods near the river.
Şu ormanın, nehrin yanında olduğundan emin misiniz?
Are you sure that those woods are by the river?
Ormanı gördüğümüzde, gidiyoruz.
When you see the woods, we go.
Tavşanlar ormanlara kaçıyor ve tazılar onları kovalıyor. Tavşan yakalamak ve bir öpücük koparmak umuduyla kovalıyor.
The hares race off into the woods, and the hounds chase after them, hoping to catch a hare and steal a kiss.
Erkeklerin kadınları ormana kadar kovaladığı bir oyun.
Where men chase women through the woods.