World translate English
137,109 parallel translation
Sizin dünyanızda ilginç işler var.
Interesting jobs in your world.
Diğer dünyadaki halini.
A version of him in the other world.
Ben bu dünyadan bile değilim.
I'm not even from this world.
Yani bana... gerçek bir prensesin dileği üzerin yaratılmış... sahte bir dünyada yaşadığımı söylüyorsun.
So... You're telling me I'm living in a fake world that's created by the wish of a princess who's not fake.
Ve o dünyada ben bir tür halk kahramanıyım... ve Kötü Kraliçe bana değer veriyor.
And in this world, I'm some kind of folk hero, and the Evil Queen cared for me. Hmm.
Buradakinden çok daha iyi gözüken... bir hayat yaşadığım başka bir dünyanın... varlığına inanıyor muyum?
Do I believe that there's some other world where I'm living a completely different life, which, by the looks of things, is a hell of a lot better than this one?
Az bilinen bir gerçek ama... henüz dünyanın en iyi hırsızı değilim.
Well, it's a little-known fact, but I'm not just the world's greatest thief.
Benim dünyamda, çocukken... bana bir tavsiye verdin ve hayatım değişti.
When I was a kid, in my world, you gave me some advice, and it changed my life.
Dünyanın daha iyi bir yer olması için.
I want the world to be good.
"Dünyanın En Öfkeli Çocuğu" vardı ya.
"The World's Angriest Boy in the World."
Gözünün köşesinden başka bir dünyayı gördüğüne dair hissettiğin bu his ne zaman başladı peki?
And this sense you have, of seeing another world out of the corner of your eye, when did that start?
Sen benim için dünyalara bedelsin.
You mean the world to me.
Sadece bu dünyadaki bir avuç insan vardır. Çoğu kötü, senin gibi çok azı da iyidir.
Maybe there's just a whole bunch of people in the world and... most of'em are bad and a few of them are good like you.
Bütün dünya, onun yıllar önce Kalede öldüğünü biliyor!
The whole world knows he died in the Tower years ago.
Bütün dünya korkuyla hareket ettiğimi düşünür.
The world would think I acted out of fear.
Yeni dünyaları ve zenginlikleri ile meşguller.
They're busy with their newfound world and wealth.
Gerçek dünyadan ayrılmış ve David'in dünyasına gelmiş olabiliriz.
There's a chance we've left the real world and that we're in David's world now.
Gerçek dünyada... Bu adam kız arkadaşını bıçaklamak üzere.
In the real world, that guy is about to shank your girlfriend.
Dünyadan kendini soyutlanmış hissediyorsun ama seni soyutlayan dünya değil.
You feel isolated by the world, but it's not the world isolating you.
Hayat anlam kazanmaya başlıyor..
The world is starting to make sense.
Dünyanın kalanından kendini tecrit ettiğin hissi?
Feelings of separation, of difference from the rest of the world?
Öyle olursa dünyayı demokrasi için daha güvenli bir yer haline getirirken yanımda taşıyabilirim.
But that way I'll have it while I'm making the world safe for democracy some more.
Kendini kurtarmazsan beni veya dünyayı kurtarmışsın umurumda değil.
I don't care if you save me or the world... if you don't save yourself.
Biz Amerika Birleşik Devletleri ordusunun dünya çapındaki devlet kurumlarıyla beraber çalışan uzman ekiplerindeniz.
We're a tactical arm of the United States military, working in conjunction with government agencies all over the world.
O dünya yıkan biri.
He's a world-breaker.
Dünya koalisyonu muydu?
World coalition?
Dünyanın tarihi böyle şeylerle dolu değil midir zaten?
Well isn't that the history of the world?
Bu insanlar, dünyanın sona ermesini bekleyen bir avuç manyak.
These people are all a bunch of lunatics waiting for the world to end.
Bizler gibi bu dünyaya yolculuk etmeyen biri.
Someone who didn't travel to this world like the rest of us.
Bu kasabadaki, bu dünyadaki karanlık konusunda haklıydın.
You were right about the darkness in this town, in this world.
Dünyada beni durdurabilecek hiçbir şey olmayacak yani?
And there's nothing in the world that can stop me?
Turist sezonu açılınca tüm dünyadan ziyaretçiler, Kaypak Feribot'la gelip güneşin temiz havanın füme uskumrunun tadını çıkarırlar.
During tourist season at Lake Lachrymose, the Fickle Ferry brings visitors from all over the world to enjoy sunshine... fresh air... smoked mackerel.
Bu mağarada benimle erzaksız yaşamayı nasıl bekliyordunuz acaba?
How in the world did you expect to live with me in this cave if you didn't bring any food?
Anne babanız Baudelairelar, sizi huzurlu bir dünyada yetiştirmek istediler, bizleri tehdit eden korkunç haksızlıklardan uzaklarda.
Your parents, Baudelaires, wanted to raise you in a quiet world, far away from the fiery injustices that were threatening all of us.
"Siyah beyaz görmek", kişinin dünyayı aşırı basitçe ve genellikle yanlış algıladığını ifade eder.
"Seeing in black and white" is a way of saying that a person looks at the world in a manner that is oversimplified and often incorrect.
Birçok gazete gibi Daily Punctilio da siyah beyaz basılıyor, dünyaya da aşırı basitçe ve genellikle yanlış bakıyor.
Like many newspapers, the Daily Punctilio is printed in black and white, and its look at the world is oversimplified and often incorrect.
Dünyaya siyah beyaz bakmayı yeğleyenlerdenseniz başka bir yere bakın ya da bir gazete okuyun.
But if you prefer to look at the world in black and white, then you should avert your eyes or pick up a newspaper instead.
Olur da hayat kafanızı karıştırırsa, insanlar gizlice toplanıp arkanızdan komplolar kuruyor gibi hissediyorsanız gerçekten bunu yaptıklarını bilin.
If the world ever feels confusing, as if people are having secret meetings to plot against you behind your back, it's useful to know they are.
Bu çocuklar "had" sözcüğünü nereden biliyorlar?
How in the world does a child know a word like "inordinate"?
Hem korkunç hem de şanssız bir dünyada sığınacak çok az liman vardır.
In a world both frightening and unlucky, there are a few comforts.
Arkadaşlar dünyayı olduğundan küçük ve güvenli görmenizi sağlayabilir çünkü sizinkine benzer deneyimler yaşamış insanlar tanırsınız.
Friends can make you feel the world is smaller and safer than it really is, because you know people who have similar experiences.
Böyle kişilerle tanıştığınızda dünyanız size biraz daha bütün gelebilir.
When you meet people like that, you may find your world feels a little more complete.
Dünya üstüne olmayan pantolon
# The world is a pair Of ill-fitting pants #
Dünya mutfakları pazarımız, iki sıcak yoga stüdyomuz vardı, hatta su parkı yapılması konuşuluyordu.
We had a world food market, two hot yoga studios, and there was even talk of a water park.
Çünkü hayat kısa ve tüm ihtişamıyla yerle bir olan bu dünyada, kişinin kendi dehasını, kendi cazibesini, kendi şüpheli ahlakını paylaşan biriyle tanışması çok ama çok güç.
Because life is so short, it is so rare to meet, to find someone who shares one's brilliance, one's charm, one's dubious moral code in a world gone gloriously wrong.
Dünya Savaşı'ndan nasıl kurtuldun? " desene!
"How did you survive World War I?"
Dünya yok olurken ben nasıl yaşayabilirim?
The world having to die so I could live...
Tekrar bir yolcu olup dünyayı kurtar.
Be the Traveler again. Save this world.
Böylece tüm dünyayı tanıyıp bizi kurtarmada öncülük yapmak için geri dönecek.
And the child, like the man, shall be raised through time so he knows the world in its entirety and may return to us one day to lead us to salvation...
Ama Dünya küçük ve hassas gibi geldi.
But the world felt small, fragile.
O kadın Dünya'yı yok etmek için tasarlandı. Az kalsın yok ediyordu.
That woman was engineered to destroy the world, and she almost did it.