Yad translate English
566 parallel translation
Ama gerçekten şaşırdım ki ; The Globe'un, bu muhteşem anda onun yanında sizin de bir fotoğrafınızı ihmal etmesini çok yadırgadım.
But I'm simply amazed that The Globe has neglected to place... your own photo next to this magnificent one of her.
.. söz etmemi yadırgayacağını..
by the friendly nickname by which he's already known..
Eski günleri yad etmeye başladık.
We began reminiscing.
Romanda okusam yadırgamazım.
I shouldn't mind reading it in a novel.
Yadımın gerekiyor bu işte Pembe filler resmi geçitte
I'm afraid, need your aid Pink elephants on parade
Henry'ye bir doğumgünü yad etme olayı için uğrayayım demiştim.
I just came in to bring a little birthday remembrance for Henry.
Bir şeyler bulmanız halinde beni de haberdar edecek olursanız, size yadımcı olmaktan büyük mutluluk duyarım.
And well if you would care to keep me informed if you should discover anything I would be only too glad to help you.
Sana pek çok yadımım oldu, Matt.
I've done you a lot of favors, Matt.
Olması olağan sayılan bir şeyi, neden yadırgayıp boşuna hayıflanmalı?
Why should we, in our peevish opposition, take it to heart?
Ama bir selam bile vermemeni yadırgadım.
Though you could have said hello.
Dostunuzun aziz hatırasını yad etmenin en iyi yolu o parayı, yaşamak isteyen şu iki gence vermenizdir.
The best way to honor your friend's memory is to give that money to two young people who wish to live.
Birbirimizi iyi tanıdığımızı sanıyorum buraya gelmeden önce birbirimize yadım ederdik.
We knew pretty well we was helping ourselves, before we come here, I believe.
Hepimiz Jesse'ye yadım etsek iyi olur.
We could all do with some of Jesse's coffee.
Lütfen bana yadım et.
You've gotta help me with him, please.
İstiyorlarsa diğerleri efsaneleri yad edip dursun.
Let the others hang on to their myths if they want to.
# Yitip giden geçmişteki şeyleri yad etmek için
To remember old things passed away,
# Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
To remember the people of old times,
# Akşamları kumsalda avare dolaşıyorum # Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
Walking around at the seashore in the evening,
Evin geri kalanının neye benzediğinin onun umurunda olmaması yadırganacak bir şey değil.
No wonder she doesn't care what the rest of the house looks like.
Her ne olursa olsun, Bay Reeves benim yadımıla senin adaylığını kabul etti.
At any rate, Mr. Reeves has conceded the nomination with my assistance.
Üzgünüm, fazla yadımcı olamıyorum.
I'm sorry. I'm not being very much help.
Güneş ve soğuk gecelerle karşı karşıyadır.
She'll need good clothes to survive these cold nights.
- Üzgünüm yadım edemem.
- I'm sorry, I can't help you.
O, Yad El'deki Moshav Çifliği'nden.
He has a farm near Moshav Yad EI.
Yad El'den birkaç kilometre ileride.
That's only a few miles past Yad EI.
Yad El'e hoşgeldiniz, Bayan Fremont.
Welcome to Yad EI, Mrs. Fremont.
Jordana kardeşin Ari Yad El'de. Demin babanla konuştum.
Jordana, your brother Ari is at Yad EI, I just spoke to your papa.
Onu bir çuvala koyup bir katırın arkasında Yad El'e gönderdiler.
So they sent her back to Yad El in a sack tied to the back of a mule.
Yad El'de çok fazla yedim.
- I had too much at Yad EI.
Bir İngiliz arama ekibi Yad El'i altüst etmiş.
A British search party has just turned Yad El upside down.
Ari ile beraber Yad El'de yaşardık.
Ari and I used to live together in Yad EI.
- Krallar her zaman komplolarla karşı karşıyadırlar. Örnek Julius Caesar.
Any conspiracy is always against the King starting from Julius Caesar
# O gece, Johnny'nin barında koyu kahvemizi yudumlarken # # Santa Fe'deki yaşlı Jim'i yad ediyorduk #
That evening in Johnny's bar we were sipping black coffee and thinking about old Jim in Santa Fe.
Ne var bunda eskileri yad ediyorduk sadece.
Don't get worked up. We're just talking.
Eğer mesaj onlara yadım etmek isteyen ve bunu yapabilecek bir İngiliz'den geliyorsa, ilgilenirler.
- They will, when they know it's an Englishman who wants to help them, and who can.
Aynı şeyi gazetelerde yadı.
It said that in the papers, too.
Yadım et!
Help me.
Geçmişi yad etmek.
Talk over old times.
Belki haberiniz yoktur, Milt Danby kardeşlerini ve onların çocuklarını ve çocukların yadımcılarını topluyor.
In case you didn't know, Milt Danby is rounding up his two brothers and all of their sons and all of their hired hands.
Beni böyle sert bir şekilde yadırgamazdın
You wouldn't have judged me so harshly.
Varlıklarını yadırgamayız.
We have nothing against.
Hayır, ama onlar sizi yadırgar.
No...
Kadınlar bunu yadırgar.
Women resent that.
Kağıt oynamaya mı eski günleri yad etmeye mi geldik?
Are we here to play cards or talk about the old days?
Sanırım görebilirsiniz, madam, niçin sizin yadımınıza ihtiyacımız olduğunu.
I guess you can see now, ma'am, why we need your help.
Çabuk yadım et!
Hurry!
Benim gücümü bilmemesini yadırgadım..
I'm surprised that you've heard of me
Ama Liang Shan eşkıyadır..
So you're Liang Shan bandits
Montgomery'nin geldiği gün onu biraz yadırgamıştık. Çünkü teni sanki hiç güneş yüzü görmemiş gibiydi. Hiç de size benzemiyordu.
When Montgomery arrived, we were a little apreensivos, because we had never seen somebody as it.
O konuda bana yadım edebilir misiniz?
Could you help me with that?
Orada yadımcı dermotolog.
He's resident dermatologist out there.