Yagmurda translate English
1,021 parallel translation
- Yağmurda...
- I got caught in the...
Bilim adamları, insanların en çabuk yağmurda aşık olduklarını söylerler.
Did you know that scientists say that people fall in love quickest during a rainstorm?
Ben Cuba'dan kaçıp, hayatımı, teknemi, malları riske atıyorum ve siz yağmurda mı gelemiyorsunuz?
I make the run from Cuba, risk my neck, my boat and the shipment... ... and you won't come out in the rain?
Yağmurda kalma.
Hurry and come in out of the rain.
Yağmurda yürümeye bayıIırım.
Oh, but I love to walk in the rain.
Yağmurda işimiz zor olurdu.
Rain would have been terrible.
Kedinin sesini halen duyuyorum beni yağmurda izledi.
I hear that alley cat crying over the rain. The one who followed me through the storm.
Yağmurda kaçtı.
That's right. Yusa ran out into the pouring rain last night.
Denizin o gümüşi parıltıları Yağmurda nasıl da değişiyor yansımaları
The silver-plated sparkles of the sea,... reflections alternating in the rain.
Yağmurda bile.
Even in the rain.
Bu yağmurda yola çıkmayı kastetmiyorsun herhalde.
You don't mean to ride in this rain.
Oh, tatlım benim. Bu yağmurda dışarda olan tek kişi değiliz.
Oh, my dear, I'm not one who'll melt away.
Evet, Çölde ve dağda yağmurda ve tipide bu güzel şişeyi yatağımda sakladım.
Aye. Come desert and mountain, rain and blizzard I've treasured this bonny wee bottle in my bedroll.
# Yağmurda şarkı söylemek yağmur yağarken yalnızca şarkı söylemek #
Singin'in the rain Just singin'in the rain
# Şarkı söylüyorum yağmurda #
I'm singin'in the rain
# Şarkı söylüyorum yağmurda #
Singin'in the rain
# Ve dans ediyorum yağmurda #
And dancin'in the rain
"Yağmurda Şarkı Söylemek"
"Singing in the Rain."
# Şarkı söylüyor yalnızca # # Şarkı söylüyorum yağmurda #
And singin Just singin'in the rain
Bu yağmurda!
In this rain!
Köşedeki kaldırım kahvesinde oturmak, vitrinlere bakmak, yağmurda yürümek.
Yes, and I'd like to sit at a sidewalk café, look in shop windows, walk in the rain.
Yapma, bu yağmurda yüzüme bakmamak için gelmedin herhalde.
Now, you didn't drive here in a rainstorm "not" to look at me
Dün gece yağmurda numune çantasıyla defalarca çıktı.
He went out several times last night in the rain, carrying his sample case.
Geceleri yağmurda gezintiler, bıçaklar, testereler, halatla bağlı sandıklar... Şimdi de karısı evde yok.
Trips at night in the rain, and knives and saws and trunks with rope and now this wife that isn't there anymore.
Yağmurda Paris çok tatlı kokar.
That's when Paris smells its sweetest.
Sekiz dokuz yıl sonra, yağmurda bacağın biraz katılaşır.
Eight or nine years later, your leg gets a little stiff when it rains.
Zarif bir alet, fakat bu yağmurda ben eski şemsiyemi tercih ederim.
A graceful instrument, but with all the rains... I prefer my old umbrella.
Yağmurda hafif bir ışığımız vardı, aslında gerçekte..
We couldn't build a fire in this rain.
Yaz, yağmurda toplanan malzemelerin kuruma zamanı, kadınlar uçurumun kenarındaki kuyuya saatlerce yürüyor.
In the summer, when supplies of collected rain dry out, women are walking for hours to the distant well in the cliff.
Yağmurda ne işin var?
What are you doing out in the rain?
Bir adam görürseniz Yağmurda bekleyen
When you spot a John waiting out in the rain
Bir adam görürseniz Yağmurda bekleyen
When you spot a John waiting'out in the rain
Yağmurda bile ayaktalar ama söylenmiyorlar.
They stand in the rain and they don't even grumble.
Pekâlâ, Ben, sakın bana bu yağmurda hangarı bulamadığını söyleme.
Now, Ben, don't tell me that you couldn't find the shed in all that rain.
- Evet, Brooklyn'de, yağmurda.
- Yeah, in Brooklyn, in the rain.
" Gök gürültüsünde, yıldırımda, yağmurda mı?
" In thunder, lightning, or in rain?
Yağmurdan korkuyorum, çünkü bazen kendimi yağmurda ölmüş görüyorum.
I'm afraid of the rain because sometimes I see myself dead in it.
- Bu yağmurda mı?
- In this rain?
Neden dün bizi bırakıp yağmurda yürüdüğünü.
I see why you left us yesterday to walk in the rain.
Şimdi yağmurda niçin oturduğunu biliyorum.
I know now why she was sitting in the rain.
Yağmurda kablolarla çalışırsa... - İstihkamcı subayı elektrik çarpabilir.
There's a chance the sapper can be electrocuted... working with the wires in the rain.
Yağmurda yürümesini severim.
I like to walk in the rain. - Mm.
Anne, uzun süre yağmurda kalmış, iyice ıslanmışsın.
Mom, you have a nice long soak.
Zırhın yağmurda paslanmış.
Your mail's got rusty in the rain.
Yağmurda bile etrafta olmalılar.
They might be around, even in the rain.
Buraya gel, yağmurda kalma.
Come over here, out of the rain.
Yağmurda ortaya çıkmazlar, değil mi?
They don't come out in the rain, do they?
Yağmurda ıslanabilirdi.
It could've gotten wet in the rain.
Dışarıda yağmurda soğuktan donacaktım.
I was freezing outside in the rain.
Her yağmurda sırılsıklam oluyorduk.
Every time it rained, we all went swimming.
Geri dönmek de mümkün değildi. Ve sıska bir çocuk yağmurda titreyerek 50 kilo mühimmatla çıkageldi.
A shaggy little guy came up under the rain with 100 pounds of supplies.