English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Y ] / Yakıt

Yakıt translate English

18,291 parallel translation
Hemen yakıt ikmali yaptırıp Hai Phong'a gönderilmelerini tavsiye ediyorum.
I suggest we refuel them immediately and deploy them to Hai Phong.
Yakıt alacaklar ama o gemileri Japonya'daki virüs mutasyonunu araştırmaları için gönderdik.
Refuel, yes, but we still might need those ships to investigate the mutations in Japan.
Gizlice yakıt, yiyecek ve erzak taşımıştık.
We smuggled food, fuel, other provisions.
5 buçuk saatte. Gemilerimiz Okinawa'da yakıt ikmali yapıyorlar.
Our ships are refueling in Okinawa as we speak.
Peng'den önce kaçırdığınız sadece yiyecek ve yakıt değildi.
It wasn't just food and fuel before Peng. It was cure.
Umarım o gemi konusunda haklısındır çünkü yakıtımız bitiyor ve 10 dakika içinde suya çakılacağız.
You better be right about that ship,'cause we're running low on fuel and in the next 10 minutes, we're gonna be in the drink.
- Yakıtımız bitmek üzere, iniş yapmamız gerek!
We're running on fumes. We need to land.
Elektrik, internet, içme suyu, tuvalet sifonu, yakıt ve alışveriş yok.
No electricity, no internet, no drinking water, no flushing of toilets, no gas and no shopping.
Balıkçılar tarafından çekilen videodaki patlamanın çapına bakacak olursak bu patlamaya yüksek miktarda napalm bazlı bir yakıt ve başka bir materyal, bir mühimmat sebep olmuşa benziyor.
Based on the size of the explosion taken from the video by the fishermen, it was caused by a large amount of the napalm-based fuel and something else, too : munitions.
Borns Tech tarafından geliştirilen yasa dışı bir yakıt kullanan ve misket bombası üretiminde kullanılan yasa dışı bir parça.
Well, that right there is a model of a banned weapon using illegal fuel and cluster bombs which Borns Tech developed.
Bay Corey, hangi yakıt ve silah sistemlerinin üretilip test edilebileceğini düzenleyen kurallar savaş döneminde kaldırılabilir, değil mi?
Mr. Corey, all the rules about what fuel and weapons can be made or tested are waived during wartime, right?
Denize yakıt boşaltıyordu, tamam mı?
He was dumping fuel. Okay?
Yapmaması gerekiyordu, yakıt, misket bombalarının yakıtı.
He wasn't supposed to. Fuel for the cluster weapon.
- Hayır, bomba falan yok silah, yakıtın kendisi.
- There aren't bomb- - The fuel is the weapon.
Anladın mı, patlamanın sebebi yakıt.
Okay? The fuel's what does all the damage.
Silah, yakıtın kendisi.
The fuel is the weapon.
Zenginleştirilmiş lityum nükleer başlıklar için yakıt kaynağı.
Enriched lithium is a fuel source for nuclear warheads.
15 dakika içinde yakıt hücresi ateşlenecektir.
T-minus 15 minutes to fuel cell ignition.
Yakıt ateşlemesine 13 dakika kaldı.
T-minus 13 minutes to fuel cell ignition.
Yakıt ateşlemesine 12 dakika kaldı.
T-minus 12 minutes to fuel cell ignition.
Yakıt ateşlemesine 11 dakika kaldı.
T-minus 11 minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 10 dakika kaldı.
T-minus ten minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 9 dakika kaldı.
T-minus nine minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 8 dakika kaldı.
T-minus eight minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 7 dakika kaldı.
T-minus seven minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 6 dakika kaldı.
T-minus six minutes to fuel cell ignition.
Yakıt patlamasına 5 dakika kaldı.
T-minus five minutes to fuel cell ignition.
Bir kadın, dakikada 22 ton yakıt çeken ve sonra da güvecini pişiren bir aletten başka daha ne isteyebilir ki?
What more could a lady want than a rig that hauls 22 tonnes of fuel one minute, boils a jug the next?
Pekala. Sanırım bu yakıt devresi Papa'nın pipisi gibi tıkanmış.
I reckon this fuel line's blocked like the Pope's old fella.
Motor arızası mı? Görünüşe bakılırsa, yakıt devresi tıkanmış.
Um, seemingly, we have a fuel blockage.
- Yakıt devresini çabucak hallederiz.
Oh, great. - You wanna grab the toolbox?
ya da oto-topsi mi demeliyim gülerdim fakat patlama espri anlayışımı da aldı götürdü fakat en azından yangının başladığı yeri buldum şurdaki yakıt borusunu görüyor musun?
Or would it be an auto-topsy? I'd laugh, but the explosion must have paralyzed my sense of humor as well, but... at least I figured out what started the fire. See that fuel line there?
evet araba yoldan çıkınca parçalanıp arabanın içine girip arabayı fırına çevirmiş ve süreçte yakıt tankının patlatmış projem için bu bilgi çok yararlı olacak
Yep. Well, it must have ruptured when the car went off the road, basically turning the inside of the vehicle into a convection oven, and clearly fusing the trunk shut in the process. This information will be very useful for my project.
Geri dönüşüm evresinde olduğuna göre sonraki evre büyük olasılıkla yakındır.
So if you're in reversion phase, the next phase most likely isn't far behind.
Eğer yakın zamanda beyin bulamazsa...
If he doesn't get brains soon...
Gıda ağlarımız dijital olarak güzergah belirlenmesine çok bağımlı. İhtiyaçlar ne ve neredeler. Bağlantı iyiyken oluşturulan verimlilik programları nedeniyle insanların yakınında ağzına kadar dolu gıda depoları olmasına gerek yok.
You have food networks that are hugely dependent on being able to route digitally what the needs are and where and, through efficiencies created when the network is working well, you don't have warehouses near people stocked to the brim with food.
Ama bildiğim şey yakın zamanda öldürülücek olmam, ve en eski arkadaşıma kızgın olarak ölüp gitmek istemiyorum.
I just know that I'm gonna get killed soon, and I don't really want to die being mad at my oldest friend.
Daha ikna edemedim, ama yakında getireceğim.
We don't have him yet. We're going to have him.
Mektuplarında sana olan duygusal yakınlığının gerçek olduğunu gösteren bir çok kanıt var.
There's ample evidence in her letters that her affection for you is genuine.
Bilmiyorum ama yakına gelirse nişan alabilirim.
I don't know, but if it comes close, I can get a shot at it.
Yakında her şeyi öğreneceğim, merak etme.
I'll learn everything soon, don't worry.
- Durdurduğumuz ve yakın gelecekte aynı boyutta yapılacak olan sevkiyatlar dikkate alındığında aşırı doz istatistikleri, dağıtım için çıkacak çete savaşları hesaba katılırsa ve hata payı ayarlaması da yapılırsa en az 4.287 hayatı kurtardık.
Given the size of the shipment we stopped and near-future shipments of the same size, taking into account overdose statistics, the gang war over distribution, and adjusting for a margin of error, we saved 4,287 lives, minimum.
Sanchez içeriden biriyle görüşüyordu demek ki muhtemelen herkesin yana yakıla aradığı bilgi sızdıran kişiyle ama artık tanık olamaz diye düşünüyorum, ha?
Sanchez must've still been communicating with someone on the inside, probably this leak everyone's looking for, but I guess he can't be a witness now, huh?
Ghost'la birlikte yeni bir başlangıç için onu öldürdük ama olay hiç bu değildi ki mahalle torbacılığından, amına koyduğumun New York'undaki en büyük pazarı yönetmenin gangster olmayla uzaktan yakından alakası yok.
Me and Ghost killed him to start over, but it was never about that, just like going from corner boys to running the biggest shop in New York fucking City wasn't about being gangsters.
Nerede olduğunu tahmin edebiliyorum. Eminim ona söylememi istemezsin. Ancak yakında dönmezsen ona anlatmak zorunda kalacağım.
'I can guess where you are,'and I'm sure you don't want me to tell him,'but if you don't come back soon, I'll have to.
Madem evliliğimi bitirmeyi düşündüm ilk söyleyeceğim kişi en yakın dostum olmaz mıydı?
If I was thinking about bailing on my marriage, don't you think I would've called my best friend first?
İkisi ortak imza atana kadar seni o kadının yakınında istemiyorum.
Till they both sign off, I don't want you anywhere near that woman.
Mm-hmm, onun hakkında diyebilceğin başka bir şey var mı evet adam kabanın tekiydi hayır cidden o en kaba müşterimizdi o her zaman beni kız olduğum için beni aşağılardı sanki ben çoklu yakıt enjektörlerini bilmiyorum tamam zaman ayırdığın için teşekkürler bekle bu ne böyle?
Mm-hmm, anything else you can tell me about him? Yeah. The guy was a major Wang.
yakınında kalsın evet datlum öyle bi şeler işte hodgins in sana bugun senle konuşurken sert davrandığını gördüm evet fakat sanırım o sadece travmayla baş etmeye çalışıyor böyle bir şeye katlanmak zorunda olman adaletsiz görünüyor biribirimize destek olacağımız konusunda anlaştık iyi günde kötü günde
Well, then, may the Force remain in your proximity. Yeah, sweetie, something like that. I couldn't help but notice Hodgins speaking to you quite harshly today.
Ms. Bradford, görülüyor ki siz ve eski kocanız yakın değildiniz fakat yine de emil in sizle boşandıktan sonraki yaşamı hakkında bize söyleyebilceğiniz bir şey var mı?
Why would I kill the man that was paying me ten grand a month in alimony? Ms. Bradford, it's clear that you and your ex weren't very close, but is there anything else you can tell us about Emil's life after the divorce?
Eddie Mario hakkında bazı şeyler biliyordu sadece kardeşime yakın olanların bilebileceği, ve tavırları hayatını kurtarmak için yalan söyleyen bir adamınkine benzemiyordu.
Eddie knew things about Mario that only someone close to my brother would know, and his attitude wasn't that of a man lying to save his life.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]