English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Y ] / Yakıyor

Yakıyor translate English

6,336 parallel translation
Size bakmak neredeyse canımı yakıyor.
It almost hurts to look at her.
Fişe takıyorsun ve Samaritan'ın ışığını mı yakıyor?
So what's the deal, you just plug'em in, then it's lights out, Samaritan?
Bu canımı çok fena yakıyor.
Tug, it still fucking hurts.
- Bu hâlâ canımı çok yakıyor.
- It still fucking hurts.
Bacağım hâlâ canımı yakıyor.
My leg still fucking hurts.
Güneşin kavurucu sıcağı yakıyor.
The hot sun beating own on you.
Canımı yakıyor.
- Oh, it hurts!
Bir puro yakıyor.
A cigar by the fire.
Evet, ve bu avizeler yakıyor ortalığı!
Yes, and these chandeliers is wet!
Boğazımı yakıyor.
It... burns my throat.
- Küçük adam ortalığı yakıyor resmen.
All right, little man's on fire.
Yakıyor.
It burns!
Kızlar yakınlaşınca bozuk süt gibi atıyor onları.
Girl gets too close and he tosses her out like bad milk.
Kız yakışıklıdan anlıyor ya.
I don't know. She just... she just gets it, you know?
Yakıcı yardırıyor.
Burner has been a roaring success.
Biliyor musun, en yakın arkadaşın yerine devasa bir başarısızlık örneği... Carmen Tibideaux'yu tutman beni derinden yaralıyor.
You know, I am so hurt right now that you are standing in the corner with a failure like Carmen Tibideaux and not your best friend.
Eğer, "Yakınlardaki azgın bir ev kadını bir aksiyon arıyor," diyorsa, yalandır.
If it says, "Local, horny housewives looking for action," it's a lie.
Bu ufacık lokmalar Sizin konumunuzdaki bir leydi ye yakışmıyor.
This picking small bites from a banquet doesn't suit a lady of your station.
Ama sana yakışıyor, güzel.
But it suits you, it's good.
Onlar sana daha çok yakışıyor.
Those look better on you.
Ama sana yakışıyor.
Come on, it looks good on you.
İşte bu yüzden, en yakınlarımın ve en sevdiklerimin girebileceği yatak odamı aydınlatıyor ya.
That is why it enlightens my bedroom, where only my nearest and dearest are allowed.
Bu renk sana hiç yakışmıyor.
It's not a good color on you.
- Onları sevenlere yakınlarının öldüğünü bilme şansı bile tanımıyor.
- Even the dignity for their loved ones to know that they're dead.
Onun yaşında bir adama yakışmıyor.
Looks ridiculous on an old guy like him.
Bir bayana hiç yakışmıyor.
Ooh, not very ladylike.
Protestanlar Katolik kiliseleri yakıp yağmalıyor.
Protestants are burning and pillaging Catholic churches.
Stark orada yüksek verimli yakıt hücreleri yapıyor.
Is about 50 yards forward.
O adlandırdı ve ben de şöyle dedim : " Hiç yakışmıyor.
He called it that, and I said, " this is inappropriate.
Kurşunun çapı 7.62 mm... 300 metreye yakın mesafe alıyor keskin bir açıdan... hızı neredeyse 3 bin...
The... the diameter of the bullet is... is 7.62 millimeters, traveling, what, 300 yards, at a very sharp angle at a speed of... of almost three thou...
Yakışıklı biri geçti mi buradan? George Clooney'i andırıyor biraz?
Have you seen a really good-looking guy, looks a little bit like George Clooney?
Sana hiç yakışmıyor.
You do not wear it well.
Bu da sizi Oakfield'ın en yakın komşusu yapıyor.
Now, that makes you Oakfield's closest neighbour.
Hayli muhtemeldir ki, bu büyücü de yakınında kalıyor aslında.
And it is quite likely that this speller resides close at hearth.
Artık bütün telefonlar en yakındaki direğe kablosuz olarak bağlanıyor biz seyahat ettikçe bir diğerine geçiyor, değil mi?
Now, all phones communicate wirelessly with the nearest tower, then get handed off to the next as we travel, right?
Ellen'e yakışıyor, bana değil.
I wore a blazer around for a week. Looks good on Ellen, but not for me.
- Carlton yakınmıyor mu? - Fazla para kazanmak hoşuna gidiyor.
Doesn't Carlton complain?
Bu sana yakışmıyor!
It doesn't suit you!
Bu tasarımcı elbiseleri şehirli kızlara yakışıyor. Senin için... yerli terzi!
These designer gowns suit girls from the city... for you...
Dennis ile aramızdaki ilişki aynı aileden sayılacak kadar çok ama çok yakın olmakla kalmıyor. Aynı zamanda alkolü bırakması için ona destek oluyorum.
Well, Dennis and I are not only super, super close to the point of being practically family, but I'm also his A.A. sponsor.
Eski en yakın arkadaşın senin modifiye DNA'nla ilgili haber yapıyor.
Your old BFF is writing a news story about your super-charged DNA.
Ailesi Leeds yakınlarında Farsley'de yaşıyor.
His parents live in Farsley near Leeds.
Yakında bebeğin olacak ve kendinden bir parça olsun utanmıyor musun?
Your baby will be born, And you are not ashamed of yourself?
- Yakında çıkıyor olmalısın.
You must be off soon.
- Onları yakından tanıyor musun?
How well do you know them?
Kimse buna bu kadar yakından bakmıyor, ama anlaşılan kazandığımız her bir pound'a karşılık 53 kuruş harcama yapıyoruz.
No-one's going to really look that closely but it looks like we're spending 53p for every pound we raise.
Belirli bir mesafeden, hatta yakın bir mesafeden bile bakıldığında resmin gerçekçiliği izleyeni çarpıyor.
From a distance, even short distance, you're struck by how realistic this is.
- Bu... - Bu tamamen Başkan'ın kadın ve erkeklerin eşit şekilde ödemelerini garantiye almak için başlattığı yasa tasarısını yakın bir tarihe almak istemesinden kaynaklanıyor.
- This is about the president pushing an aggressive agenda, starting with legislation that ensures equal pay for men and women.
Ama alçakgönüllülük sana gerçekten yakışıyor.
But humility is a good color on you.
Şapka yakışıyor diye söyledim.
You look good in it, that's all.
Beynine öyle çok kan ve oksijen pompalanıyor ki, roket yakıtı gibi.
There's so much blood and oxygen pumping through your brain, it's like rocket fuel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]