Yanıyoruz translate English
658 parallel translation
Yanıyoruz!
Hey, there's the fire!
- Aman tanrım yanıyoruz.
- Ooh, a fire.
Yanıyoruz!
We're on fire!
Mark, yanıyoruz!
- Here! Mark, we're on fire!
Yanıyoruz, efendim.
We're burning up, sir.
Kalkın, uyanın... yanıyoruz...
Quick, Get up... there's a fire
Evet, yanıyoruz tatlım.
Yes, we sure are, dearie.
Yanıyoruz.
They eat what they find!
Aynı zamanda yanımıza silahları, cephaneyi ve baltaları dahi alıyoruz.
Meanwhile we'II take with us your gun and ammunition, axes, et cetera.
Bazı gerçekleri keşfetmeye çalışıyoruz önceki Bayan de Winter'ın öldüğü gün yaptıklarıyla ilgili 12 Ekim, geçen sene ve eğer mümkünse, bize söylemenizi istiyorum bu adı taşıyan biri, o gün sizi ziyaret etti mi?
We're trying to discover certain facts... concerning the late Mrs. de Winter's activities on the day of her death, October 12, last year, and I want you to tell me, if you can, if anyone of that name paid you a visit on that date.
- Neden onu da yanımıza almıyoruz?
- Why not take him along?
Yanımızda 23 bin dolar taşıyoruz.
We're carrying with us $ 23,000 dollars.
- Neden yan kapıyı çalmıyoruz?
Well, why don't you try next door?
Sizi anlıyoruz efendim, ve bu işte yanınızdayız.
We understand, sir. And we're with you.
İşte bu kararımızla yanınızdan ayrılıyoruz.
And in this resolution here we leave you.
Bu bilgilerle harita masasına geçiyorum. Sonra makineler harekete geçiyor, ışıklar yanıyor ve sonucu alıyoruz.
I pass this information to the attack table, and the machinery turns and the lights flash, and we get the answer.
Sol yanı alıyoruz, 15 metre ötemizde kal.
We take the left flank, stay about 50 feet ahead.
Pentagon ile olan baş ağrımızın yanı sıra şimdi de bu kasabadaki insanları öldürmekle suçlanıyoruz.
In addition to our headaches with the Pentagon, we're now being accused of killing off the people in this town.
Umarım yanılıyoruz.
Let's hope we're wrong.
Biz yan odada kalıyoruz ve duvarlar ses geçiriyor.
We occupy the next room and the walls aren't soundproof.
Kudretli Tanrım ; Ölen arkadaşımızın ruhunu yanına yolluyoruz. Ve biz onun bedenini derinliklere yollarken sonsuz hayatta dirileceği umudunu taşıyoruz.
Unto Almighty God we commend the soul of our shipmate departed, and we commit his body to the deep in the sure and certain hope of the resurrection unto eternal life when the sea shall give up her dead in the life of the world to come.
Ben ve karım, yanımızda çalıştıracağımız yeni bir kız arıyoruz.
I'll tell you what, the wife and I are looking for a new girl.
Dinle Ginetta. Biliyorsun artık senin evine gelemem. Sokaktaysa yanında hep birileri oluyor ikimiz de çalışıyoruz.
Ginetta, I can't come to your house anymore, and you're always chaperoned...
Belki de yanılıyoruz. Başka bir kız olamaz mı yani?
We could be wrong, maybe it isn't her.
Ne kuzey ne de güney hatlarından yanıt alamıyoruz.
There's no answer on either the north or south cables.
İkimiz de büyüyle uğraşıyoruz görünenin ne kadar yanıltıcı olduğunu çok iyi biliriz.
You and I of the occult dedication... know only too well the deceptiveness... of what appears to be.
Biz yanılıyoruz.
We're wrong.
Birleşmiş Milletler adına bir proje için, İngiltere'nin dört bir yanından gelen çocukları alıyoruz bu teste.
I've been testing children from all over England... on a project for the United Nations.
Senin için yanılmış olmayı dilerdim ama biz gerçekleri arıyoruz.
I hope for your sake I'm wrong, but we're looking for truth.
Belki yanılıyoruz.
Well, maybe we're wrong.
veya kim bilir belkide Frank Towns gerçekten yanılıyordur? bizi bu tenis kortundan uzağa yollayabilecek bir bir şansımız varken - bu cehennemden kurtulma şansımız varken, neden oturmuş, "kim kimin tarafında" hesabını yapıyoruz?
And maybe Frank Towns who's flown every crate they've ever built... and who could fly in and out of a tennis court if he had to- - maybe that great hell-for-leather trailblazer's nothing more than a back number.
Sizi şimdiden gölün yanındaki araziye planörle inip hazır olmuş sayıyoruz.
We're counting on you to get a glider landing strip on the lake ready.
Stevens'ı da yanımıza alıyoruz.
We're taking Stevens with us.
efendim, Yan Ziqing ve çocuk gerçekten dövüşmediler ki oyun oynadılar sanki bir kaç kişiyi tanıyoruz saklanıyorlar şimdi çünkü kodese girmek istemezler
Mylord, Yan Ziqing and the kid Didn't have a real fight It's more like a game
Burası Enterprise. Selamlıyoruz ve yanıtınızı bekliyoruz.
This is the United Earth ship Enterprise.
Kız yanımda. Dışarı çıkıyoruz.
Can come the girl is with me!
Şimdiyse küçük çocukları yanımıza alıyoruz ama hepsini aynı şekilde seviyoruz.
Now we take in little children But we love them all the same
Bir yanıt alamıyoruz, efendim.
Receiving no response to our signal, sir.
Yanımızda taşıyamıyoruz ancak bu size bir fikir verecektir.
Now, we can't carry it, but this'll give you an idea.
Ancak, dediğim gibi, tüm seti yanımızda taşıyamıyoruz.
It's under "C," sir. But frankly, we can't carry the set, as I mentioned.
- Pupaya doğru yan yatıyoruz.
- We're listing to stern.
Akıl hastanesinde Militina'nın yanında. Bizler mücadelemizle çelişkileri keskinleştirmeye çalışıyoruz.
In the asylum with Militina... we try, with our work, to make the contradictions explode.
Bunun yanı sıra bizde görevlerimizi yapıyoruz.
Whom you sent yourself, moreover.
Ayrıca yanına sadece sıcak diye mi yaklaşamıyoruz?
And you couldn't get near it because it is too...?
Hayır, yanılıyorsunuz, biz birbirimizi tanımıyoruz.
No, you're wrong, we don't know each other.
Biz burada bir yanıt arıyoruz Komutan.
We're looking for answers. Commander.
- Burada yakınınız mı var? - Hayır, gölün yanında kamp yapıyoruz.
No, we're camping near the lake.
Hala faal, ama bir yanıt alamıyoruz.
It's functioning, but we can't get an answer.
Yanıklar iyileşiyor, ama silindirik nesnenin yarattığı komanın nedenini bulamıyoruz.
The planet is ideal for humankind. Your wanderings are over.
Ve sürekli olarak kötü şeyler yapıyoruz, Yanıtlar uymuyor diye düşünmeyi bırakıyoruz, peki ya sorular...
And by continuously doing bad, one ends up thinking that it's not the answers that don't fit, but the questions...
Pikniğe çıkıyoruz havasındaysanız yanıldığınızı bilmelisiniz.
Do you think this training's gonna be a picnic? You got another thought comin'.