Yarn translate English
415 parallel translation
Profesör Challenger, yaşayan dinozorlar martavalında insanları şüpheye düşürdüğüm için gazetemi mahkemeye vermekle tehdit ediyor.
Profesor Challenger threatens to sue my paper for doubting his yarn about live dinosaurs.
İpliğim bitti.
I ran out of yarn
Demek bana bir hikâye uydurdun.
Then that was just a yarn you were giving me.
Tanrım, ne hikaye.
Boy, what a yarn.
Saçı halat ipi.
His hair is rope yarn.
Bu şimdiye kadar duyduğum en komik hikaye.
That's the most ridiculous yarn I've ever heard.
Allenbury hikayesini kaldırıyoruz.
We're jimmying the Allenbury yarn.
Allenbury hikayesi için deneme manşeti böyle.
Here's the headline proof on the Allenbury yarn.
Hem, baban söylediğinin yarısı kadar bile zengin olsa... kızgın bir çocuğun uydurduğu bir hikâye uğruna... iki haftalık bereketli bir avı riske etmek hiç doğru olmaz.
And even if your daddy was half what you say it wouldn't be right nor just to gamble two weeks good fishing against a yarn give out by an upset boy.
— Bir çocuk için fazla palavra sıkıyor.
- He sure spins a yarn for a kid.
Ama anlattıklarını bir duysaydın...
You should have heard his yarn!
Geçen akşam bir sürü palavra attım.
I did spin a yarn the other night.
Williams hakkında haber yapacağım.
I have to do a yarn on Williams.
Livingston'ın Stanley'yi keşfinden beri en büyük hikaye.
The greatest yarn since Livingston discovered Stanley.
Bu yilan hikayesinde gerçek bir sey var mi?
Was there any truth at all in that yarn?
Bu hikayeyle milletin kafasını ütülüyor.
He's like a hophead with that yarn.
Harika bir hikâyeyi kaçırıyorsun.
You're missin'a swell yarn.
Tanrım, ne hikaye ama!
Bless my soul, what a yarn!
Ama bu her zamanki vurdulu kırdılı hikâyelerden değil.
But this isn't the ordinary blood and thunder yarn, Derry.
Biliyor musun, şu Polonyolı kadın hakkında yazdığın haber harikaydı.
You know, that was a marvelous yarn you wrote about that Polish woman.
Artık tamamen bitti, fakat şu depo haberiyle uğraşmadan önce...
It's all washed up, but before you tackle this warehouse yarn...
Zamandan bağımsız masalsı bir büyünün beni ele geçirdiğini düşünmeye başlamıştım.
I began to realise that I was cought by an enchantment to yarn time and change.
Biliyor musun, bu öyküyü turistlere genellikle 10 dolara anlatıyorum.
You know, I generally charge tourists $ 10 for telling that yarn.
Bu öyküyü anlattığım her turist burada biraz daha kalmak ister.
You know every tourist I tell that yarn to has to stay in a little while longer.
- Fakat Rienzi hikayesi tutmazsa...
- But if that yarn about Rienzi doesn't jell
Keşke bu konuda bana yardım edebilseydin, Doktor.
I wish you'd give me a hand with this yarn, Doc.
"kuyu tekrar dolabilir."
"this yarn could be reworked."
İyi bir yalancı ve inanılmaz bir masalcısın.
You're a fine liar and a helluva yarn spinner.
... bir şarkı ve hikaye dinlemek isterim...
... sing a song and spin a yarn...
Bütün bu hikaye kokuşmuş bir yalan!
The whole yarn is a stinking, phony lie!
İki atla, üç ör.
"Yarn over, two together, knit three."
İki atla, üç ör.
Yarn over. Two together. Knit three.
Bu şimdiye dek yakaladığım en ilgi çekici haber olabilir.
This could be the best human-interest yarn I ever latched on to.
Atlanta'dayken Grant, Lee'yi haftanın her günü, Pazar günleri de iki defa yenebilir diyen bir Konfederasyon savaş gazisi hakkında hikâye yazdım diye kovulmuştum.
In Atlanta, I got fired for writing a yarn about a Confederate war veteran who said Grant could lick Lee every day of the week and twice on Sundays.
Dikiş iğneleri, iplikler, seri sonu köseleler, müthiş naylon bağcıklar bütün standart radyolara uyan gerçek parazit önleyicisi güneş yağı, egzama pudrası tıraş bıçakları, atletler için ayak kokusu giderici...
I'll take all you have. ( lou ) Sewing needles, yarn, Marvelous plastic shoelaces, Genu ine static eradicator
George, her zaman iyi masal anlatırdın.
George, you always could tell a good yarn.
Polisleri bile buraya gelip bize ne yapacağımızı söyleyemez.
Did you get my yarn I needed? Yeah, I'll bring it over in a few minutes.
Biraz daha kalsaydı hikâyeyi çözmüş olurdum!
Another two seconds, and I'd have cracked this yarn!
Onun gibi iyi bir adam bile sonsuza dek yaşayamazdı.
- Where have you been? - A yarn shop, for knitting... You've embarrassed me.
Bu harika bir dedektif kitabı.
This is a rattling good detective yarn, you know.
Bu masal sansasyon yaratacak ama işe yaramazsa bir sürü gazete satacak hâlâ başka bir öykü var.
Now, that yarn would be sensational, but just in case it doesn't work, there's another story that will still sell a lot of newspapers.
İyi sallar, değil mi, Tennyson?
Spins a good yarn, does he, Tennyson?
Biliyor musun, komutanını dövdüğün, sonra da askerleri yoldan çıkardığına dair bir hikâye anlatılıyor.
You know, there's a yarn going round that you beat up your officer and then ordered your lads out of line.
Birazcık iplik, hepsi bu.
It's just a little yarn, that's all.
Sadece... biraz iplik.
Just... a little yarn.
Geri döndün... Masal yazarlarına dillerini yutturacak bir masalla döndün hem de.
You return... with a yarn that Hans Christian Andersen would call a fairy tale.
Yarn kaybedecegiz.
We won't win tomorrow.
Ciğerini sökeceğim senin.
I'll unravel your guts out like a ball of yarn.
Yarn arabada sigara içmeni istemiyorum.
I don't want you smoking in the car tomorrow.
- Yarn.
- Tomorrow.
Senin de durumun bu işte.
You think you've got a great yarn and then something comes along and messes up the finish. And there you are.