Yaşlandım translate English
1,182 parallel translation
Bu işler için yaşlandım.
I'm getting too old for this game.
Bu iş için çok yaşlandım...
I'm getting too old for th...
Yaşlandım.
I'm older.
Çünkü bu yaşlandım demek.
Because it means I'm old.
Artık yaşlandım.
Now I'm older.
Ve yaşlandım.
So I've grown older.
Kursa başladığımda çok yaşlı değildim bitirdiğimde yaşlandım.
I wasn't too old when I started the course I was too old when I finished it.
Ben çok yaşlandım.
I'm too old for this shit.
Bu iş için çok yaşlandım.
I'm too old for this shit.
Ben artık yaşlandım.
I'm too old for this.
Çok yaşlandım.
Too old.
Yaşlandım.
I got old.
Ben artık yaşlandım.
I'm old.
Ama çok yaşlandım Darling.
But I'm too old, Darling.
Tanrı'm, yaşlandım.
God, I'm old.
Üzgünüm, farkına varmadan yaşlandım.
I'm sorry I got old before I noticed.
20 yaş yaşlandım.
I've aged 20 years.
Tekrar başlamak için çok yaşlandım.
I'm too old to start again.
Biliyorum, yaşlandım... piyano da yaşlandı.
I know I got old... and so did this organ.
Bu iş için fazla yaşlandım.
I'm getting too old for this shit.
Belki bu iş için çok yaşlandım.
Maybe I'm too old for this stuff.
On sekizimde yaşlandım.
At 18, I aged.
Acımasız bir şekilde yaşlandım.
This aging was brutal.
- Bu kadar yaşlandım mı?
Did I get to be this old?
Bu işler için çok yaşlandım.
I'm getting too old for this.
Ben yaşlandığım zaman bu çocuklar bana bakacak.
When I get older, these kids are gonna take care of me.
Annem çok yaşlandı. Yarın, Oliver'i yere serdikten sonra...
I'm gonna go in and see Oliver tomorrow and I'm gonna knock him...
Yaşlandık valla.
I'm getting so old.
Arkama yaslandım ve bana sarılmanı bekliyorum günlerimin duvarlarından atlayarak.
I lean on my back and wait for your embrace through the wall of my days.
Ayla, ben yaşlandım.
Ayla, I am old.
Tamam, Hey, sizinkiler nasıl, yaşlandılar mı?
OK. Hey, how's that dog of yours, rusty?
Arabaya yaslandım ve birkaç dakika sohbet ettik iş aradığını bildiğimden ve işe hiç kimsenin gelmemiş olmamasından eğer pazartesi sabahı yanıma gelirse birlikte iş yerime gidebileceğimizi ve patronla konuşabileceğini, muhtemelen de bir iş sahibi olabileceğini söyledim.
I leaned against the car and we talked to him for a few minutes... and I told him that since he was looking for a job... and there hadn't been anybody at work... that if he wanted to stop back Monday morning... that sure, he could ride out and follow me to work... and he could talk to the boss. And he would probably get a job.
Al benim yaşlandığımı düşünmüyorsun, değıl mı? .
Al, you don't think I'm getting old, do you?
# Yaşlandığımda! #
- ♪ When I'm Old!
Yaşlandığımda, bana benim gibi birini bul ama devam et.
When I'm old, give me someone like me, but go ahead.
20 yıl yaşlandım.
It's aged me 20 years. Not aged.
Sonra baktım ki... Yaşlandıkça hedef küçültüyorsun.
And then I looked... as you get older, you aim a little lower.
Yaşlandıkça algılarım da zayıflıyor!
I'm getting so stupid in my old age.
Yaşlandığımı söylüyorlar. Yaşlanmıyorum ben.
People say I'm getting old.
Bazen bunlar için çok yaşlandığımı düşünüyorum.
Sometimes I think I am getting too old for this game.
Atılgan'la kıyaslandığında, bizim algılayıcılarımız çok ilkel kalır.
Compared to the Enterprise, our sensors are rather primitive.
Belki de yaşlandıkça yumuşuyorum.
Maybe I'm goin'soft in my old age.
- Madonna bitti, yaşlandı artık, tamam mı?
- I like Madonna. Madonna's out.
Besleyip, büyüten bu anne-babanın yaşlandığını da anlattın mı bari?
Did you tell the caterer we're 60 now?
Hayır, sanırım değilsin, yaşlandığım sürece.
No, I guess you're not, unless I'm too old.
Yaşlandın mı?
Getting old on me?
Yaşlandığımda beni sevmeyeceğinden.
That you won't love me when I'm an old man.
Buradaki en eski işçi benim. Sanson'un emekliler partisine hoş geldiniz. Burada çalıştığım günlerin ne kadar geçmişte kaldığını düşünmem bile yaşlandığımı gösteriyor.
I'm the eldest employee in this place.
Evet, ben yaşlandığımda bunu istiyorum.
Yep, that's what I want when I'm old :
Makinalı tüfek için çok gençsin... ama sana şunu vermek istiyorum... emin ol ki yeterince yaşlandığında.. onlardan bir tane alabilirsin... Ulusal Tüfek Birliğine üyelik.
You're too young for that machine gun... but I'm giving you something... that will make sure when you're old enough... you can still buy one... a membership in the National Rifle Association.
Açıkçası, onun ne kadar hızlı yaşlandığını gördüğümde şaşırdım.
Frankly, I was amazed at how quickly she'd aged.