Yerde translate English
75,743 parallel translation
Olduğun yerde kal!
Stop right there!
Onu her yerde aradım ve kayıp.
I've looked everywhere for her, and she's gone.
"Evet canım" diyen ve Zeta sahteliğin arasında derinlerde bir yerde gerçeği biliyorsun. Ve bu seni korkutuyor.
Somewhere deep down beneath the Yas Girls and the Zeta realness, you know the truth, and it terrifies you.
Bir şeyi unutmuş olabiliriz, her yerde kusmuğun vardı da...
We could have missed something, and your vomit was everywhere, and...
Daha iyi bir yerde.
Um, it's in a better place.
Uyandığımdan beri her yerde onu görüyorum.
I've been seeing him everywhere since I woke up.
Bir yerde birlikte kalabiliriz.
We can stay in one place together.
Hâlâ dışarıda bir yerde.
He's still out there.
Olduğun yerde kal.
Stay where you are.
Her yerde dronlar vardı.
- Drones were everywhere.
Şu an çok daha iyi bir yerde.
Well, he's in a much better place right now.
Üçüncü kurban dün gece Moss Heath... bölgesinde bir yerde kurtarıldı.
The third victim was rescued from an address in the Moss Heath area late last night.
Bu, nesnelerin sözü edilen yerde ne kadar süre... bulunduğunun bir göstergesini veriyor.
This gives an indication of how long the objects have been in said location.
Şüpheli bir kişinin, ikinci kurbanın ortadan... kaybolduğu yerde çekilen kar maskeli ve... siyah ceket giyen kamera görüntüsü.
Right, well, this is the CCTV image of a suspicious figure wearing a balaclava and black jacket seen in the vicinity of the disappearance of the second victim.
- Oldukları yerde.
- Where they should be.
Bir yerde bu güzel yeğeni gördüm.
I've seen this nice niece somewhere.
Onu daha önce bir yerde gördüm.
I've seen him somewhere before.
Baktığım her yerde boğazıma tıkanıyor.
Everywhere I look, I'm having it rammed down my throat.
Her gittiği yerde olurmuş.
Happens wherever she goes.
Kasabada bir yerde..
It's in town somewhere.
Aklım başka yerde.
Just got something on my mind.
Ya onun evinde ya da seninkine yakın bir yerde.
Either his place or somewhere closer to yours.
Böylesi başka yerde bulunamıyor, değil mi?
There's nothing quite like it, is there?
Olduğu yerde kaldı ve sayısız insanı korkunç kaderlerinden kurtardı. Onlardan bazıları da şu an bu adada bizimle birlikte.
Instead, she stayed where she was and saved many people from horrible fates, some of whom are on this island with us right now.
Her yerde, her zaman savaş. Durmadan, hep kafanda.
Fight every battle, everywhere, always, in your mind.
Euron'un gemileri her yerde, hatta birden fazla yerde olabilir.
Euron's ships could be anywhere or in more than one place.
Buradalarmış. Tam durduğumuz yerde durmuşlar.
They were right here, standing where we're standing.
Yerde öylece duruyordu.
He was standing on the floor.
O zamana kadar ait olduğum yerde kalacağım.
By that time I'll stay where I am.
BGDB, N.Y.P.D. ve SWAT birimleri yerde, kaosun ortasındalar.
BSAA and N.Y.P.D. SWAT are on the ground in the thick of it.
Bana aynı yerde olduğumuzu söyledi.
He told me we're from the same place.
Başka hiçbir yerde düşünemiyordum.
I couldn't think of anyplace else.
Bayan Giles'ın sizi görebileceği yerde kalmalısınız.
You gotta stay where Mrs. Giles can see you.
Seni görebileceği yerde kalın.
Stay where she can see you.
Bir yerde başlamak zorundayım
Well, I gotta start somewhere.
Gördüğünüz yerde vurun, duyuyor musunuz?
You see him, you shoot on sight, you hear me?
Senin olduğun yerde olmalı.
He's gotta be where you are.
Buralarda bir yerde.
He's here somewhere.
Köklerinin kişisel bir anlayışı olan biriyle daha çok zaman geçirmesi onun için çok iyi olabilir, Jacob'ın geldiği yerde,
It could be very good for Jacob to spend more time with someone who has a personal understanding of his heritage, where he came from.
- Hiçbir yerde, gerçekten.
Nowhere, really.
Hiçbir yerde mi?
Nowhere?
Hiçbir yerde daha iyi, daha özenli bakım bulacaksınız.
Nowhere will you find better, more attentive care.
Oh, her yerde sorun yok
Oh, anywhere is fine.
Her yerde kan var.
There's blood everywhere.
Salonları böyle bir yerde dolaşma.
Do not wander the halls in a place like this.
Düzüşmeye başladık, barın üzerinde, tam kolunun olduğu yerde.
And we started boning, right here on the bar, right where your arm is.
O pislik her yerde.
That shit is everywhere.
Tamam, buralarda bir yerde...
Okay, there must be a...
Aydınlığın en parlak olduğu yerde senle görüşeceğim.
I'll see you where the light shines the brightest.
Eğer bir yerde 100 bin dolar yatıyorsa Videoyu kullanmamız bizi umursamaz mı?
- Why don't you ask him if he's got 100 grand laying around someplace he wouldn't mind us using on the video?
- Yerde kal!
- Stay on the ground!