Ymış translate English
18,620 parallel translation
- Seth haklıymış.
Seth was right.
Şey, sana sahip olduğu için şanslıymış.
Well she was lucky to have you.
Bir benden daha fazlasıymış gibi duruyor.
It just seemed like more than a mole, you know?
Hay! Hala burada mıymışım?
Oh, a-am I still here?
İş ortağıymış.
Business partner in some kind of start-up.
- Randy'nin aldığı ev pahalıymış.
The house Randy bought was expensive.
Randy ve ben çabalıyorduk ve şanslıymışız ki o programı bulduk.
Randy and I were struggling until we got lucky and he found that program.
- Kullanışlıymış.
That's convenient.
Emlakçının arkadaşıymış.
He's a friend of the realtor.
Amma da yavaş kapıymış.
God, that door is slow.
Hayır. Numaranız cep telefonunda kayıtlıymış.
Your number was in her cell phone.
Olivia Delidio'un suikastçısında sizin telefon numaranız kayıtlıymış.
Olivia Delidio's assassin, your personal cell was in her phone.
Niye onun eşyalarına dokunmuşum da, özel eşyalarıymış da, dava açacakmış da...
"Why did you touch my personal things? Those were my private stuff... I'll sue you.."
Karımla ben buradan ayrılıp başka eve taşındık. Oranın eski kiracısı da... İşte, sokak kadınıymış.
When my wife and I moved out of here, we went to a place that... it's previous tenant was... you know, a woman of the street.
Bir dakika, eyvah, babam haklıymış
♪ Wait, oh, God, my dad was right ♪
Ne büyük adımıymış bakalım?
What is this about a big step?
Hayatımı yeniden toplamaya. Ayrıca Jason'a ne olduğunu da araştırdım o kendi canına kıymış ve buna çok üzüldüm.
To putting my life back together, and I looked up what happened to Jason and he took his own life and I am so sorry.
Vaaz verme meraklısıymışım gibi gelecek ama bana soruyorsun, bu yüzden...
Okay, this is gonna sound preachy, - but you're asking me, so...
Sanki bir oyun mağazasında çalışmalıymışsın gibi.
It's just... you should so clearly be working at a GameStop.
- Birbirlerini tanıyorlar mıymış?
Did they know each other?
Anlaşmaya yanaşmasını tavsiye etmişler fakat masum olduğunda ısrarcıymış.
That's what Ronnie's lawyers thought. And they advised him to take a deal, but he kept insisting that he was innocent.
Kendi ürettikleri bir güvenlik geçiş kapısının anahtarıymış.
The card is a pass for a type of gate that they make.
Şarapnel eski bir çelik alüminyum alaşımıymış.
The shrapnel is a combination of old steel and aluminum.
Frank Myers'la ilgili bir şeyler buldum. Evsiz olmadan önce Harrington ilçesinde aile mahkemesinde kamu avukatıymış.
I just found some something'- somethin'on Frank Myers, before he was homeless, he worked in family court services as a public defender in Harrington county.
Annem haklıymış.
Mother was right.
- Adam organları çıkarırken hayatta mıymış?
She was alive when he took them out? !
Bay Carter mezar konusunda haklıymış.
Mr Carter was right... about the tomb.
Bu, Habil ile Kabil hikâyesinin tekrarıymış.
It's Cain and Abel all over again.
M.K. oralı mıymış?
Is that where M.K.'s from?
- Amerikalıymış ve ve İngiltere'de bir dansçıyla ilişkisi olmuş.
- He was an American, and he had an affair in England with a dancer.
Evet ama senin annenin haberi var mıymış?
Yeah, but so your mom, she knew then?
Adam silahlıymış.
This guy... he's armed.
Ama kostümler... 70'lerdeki insanlar çok daha yaratıcıymış.
But, man... the costumes? People in the'70s were just more creative.
Tespit ettiğimiz sinyal bir zaman yolcusuna değil bir bilince bağlıymış.
The tether we detected was not connected to another time-traveler physically but instead to a consciousness.
Senin aklın ise alıcıymış.
And your mind... Was the receiver.
Buelna Mercado'da satış elemanıymış.
Was a salesgirl in the Buelna Mercado.
Üstünde sadece kirli bir gecelik varmış ve çıplak ayaklıymış.
She was wearing nothing but a dirty nightgown and she was barefoot.
Sanki hayatı buna bağlıymış gibi affetmem için bana yalvardı.
She begged me to forgive her, - like her life depended on it.
Güçlerinin olmamasının sebebi maskenin içinde baskılayıcı olmasıymış.
So the reason you didn't have your powers is because there was a dampener in the mask.
Mantardan mıymış?
Mushrooms?
- Bizim oğlan epey dayanıklıymış.
- My man's got some stamina.
Celia haklıymış.
_
Bizim için dediklerinde haklıymış.
She was right about us.
İblismiş! - Ash haklıymış!
- Ash was telling the truth!
- Bizim için dediklerinde haklıymış.
She was right about us.
Demek adı Nadia'ymış.
- Now I know her name is Nadia.
Kaburgalarından çıkan bir kıymık parçası dalağına saplanmış olabilir.
Hmm. Maybe a splinter from one of his ribs cracked off and that's what pierced his spleen.
- Yani sanatçıymış.
- So he is an artist.
Reddington, Solomon konusunda haklıymış.
Reddington was right about Solomon.
Bana hiç de onun hatasıymış gibi gelmedi.
Sounds to me like it's not his fault.
- Ne hasarıymış o?
What damage is that?