Yoksun translate English
2,543 parallel translation
- Ne gibi Aynada yoksun artık.. güneşte çıkmamalısın
Well, how to style your hair without a mirror, how not to blow up in the sun, how to not leave people alive, or they're gonna turn into vampires!
- Saatlerdir yoksun!
- You've been gone for hours!
Denklemden duyguyu kaldıralım ve bize, bu son derece kısır eylemlerde, onun empatiden yoksun olduğunu gösterecek.
We remove emotion from the equation, and that would explain her total lack of empathy in these extremely vicious acts.
İstekten yoksun biriymişim gibi.
Like I'm a stick-in-the-mud.
Konuşmak istiyorum ama orada yoksun gibi görünüyor.
I wanted to talk but it seems you're not there.
Son büyük keşfimden | yoksun kalıyorum.
I'm being robbed of my last great discovery.
Sen yoksun.
You don't even exist.
Ama o sendeki canlılıktan yoksun.
But he lacks your vigour.
Roma'yı kardinallerden yoksun bulabilirsiniz majesteleri tabii hazretleri Kardinal Della Rovere dışında.
I think you may find Rome empty of cardinals, Your Highness, except for His Eminence Cardinal Della Rovere.
İnsanlıktan bu derece yoksun bir adam nasıl bu dünyaya bu kadar çok çocuk getirir?
How can one man be so devoid of humanity that he's... so devoid of humanity that he can bring so many children into this world?
Yakında her oyunda, kumlar üzerinde bir Retiarius olacak ve Ludus'un böyle adamlardan yoksun olması içler acısı.
Soon there will be a Retiarius in the sands in every game. And the ludus absent them tragically lacking.
Doğumda terk edilen ve neşeden yoksun
Abandoned at birth and lacking in mirth...
Üç haftadır ortalıkta yoksun ve bir telefon bile etmiyorsun demek?
You disappear for three weeks and no phone call?
Yeteneği olan bir sen yoksun.
You ain't the only one with skills.
Hey Gwendy, sanırım yine yoksun.
Hey, Gwendy, guess you're not there again.
Bütün bunlar insan için zorunludur ve eğer bir insanı bunların herhangi birinden yoksun bırakırsanız bu daha az işlerliği olan insan demektir.
All those things are necessary and if you deprive people of any of them you have a lesser human being, less capable of functioning.
Burada hızlı arabası olan bir tek sen yoksun.
You're not the only one around here with a fast car.
Karmaşık bir ailesi olan sadece sen yoksun.
You're not the only one with a complicated family.
Pekâlâ, sen yoksun diye onunla birlikteydim.
Okay, I was with him because you weren't there.
Ama artık sadece sen yoksun.
It's not just about you anymore.
# Oğlum, yoksun artık #
# My son, you're gone #
Ben geleceği görüyorum ve sen içinde yoksun.
I can see the future. You're not in it.
Sen planımda yoksun.
You are not in my plan.
- Bir kutuda uyutuyormuş duyulardan yoksun bırakmış, programların metinlerini yazdırmış bu tür şeyler.
- Made him sleep in a box, sensory deprivation, transcription of television shows- that sort of thing.
Evde yoksun sanmıştım.
I didn't think you'd be home.
Basit matematik bilgisi ve ebeveynlerden yoksun olan yetimler için bile mi?
Not even for orphans who lack parents and basic skills in mathematics?
"Dr. Yang. Sabırsız ve sevecenlikten yoksun."
" Dr. Yang lacked patience and basic compassion.
O kapıdan çıktığın an, benim için yoksun!
Walk through that door and you no longer exist for me!
Baba, bu kapıdan çıktığın an benim için yoksun demiştin.
Dad, you said if I walked through that door, I no longer existed for you.
Sen yoksun.
You don't exist.
Bu dünya sevgiden yoksun.
This world is out of love.
Doğrusunu istersen, mesele var ama, sen bu meselede yoksun. Pardon, yanlış söyledim.
Well, to be precise, the matter exists, but you don't exist in the matter.
30 yaşında bile yoksun.
You're not even 30.
Sen artık yoksun, hiçbir şey değişmedi
you're no longer here, but nothings changed
Sen artık yoksun, hiçbir şey değişmedi
You're no longer here, but nothings changed
Uzun zamandır yoksun.
It's been a long time.
Yaptıklarından sonra, benim için artık yoksun.
After what happened, you don't exist.
Ölümden yoksun olmamız sebebiyle yaşıyorsun.
We're without death so you get to live.
Afrika antilopları kadar hızlı koşamayan, dişlerden ve pençelerden yoksun insanlar buradan nasıl yiyecek elde edebilir?
So how do mere humans, without fangs or claws, who can't outrun a wildebeest, get a meal around here?
"... diğer her şeyden yoksun olan bir adam için kuşku vericidir. "
"is suspect in a man so devoid of anything else."
Geliştirme yardımı üst sınıfları zenginleştiriyor ve her türlü demokratik sorumluluktan yoksun bırakıyor.
Development assistance enriches the upper class and deprives them of any democratic responsibility.
Bizim Beckman'ımız. Ama sıcaklık ve sevimlilikten yoksun versiyonu.
She's our Beckman... except not as warm and cuddly.
Bir tek sen yoksun.
- You're not the only one.
- Ne zamandır yoksun.
- You were gone a long time.
Hayır, kendimi hiç senin yerine koyamadım Kitty, ama şunu bil ki, eğer kötü bir şey olursa.. Oğlun sevgiden yoksun kalmaz, ve bir evi olur.
You know, I've never been in your shoes, Kitty, but you've gotta know that if the worst were to happen... that your boy would be loved.
Beni bu niteliklerden yoksun mu buluyorsunuz?
You find me lacking in those qualities?
Sen Bilgisayar'ın beyinden yoksun kas gücüsün.
You're the Intersect's brainless heavy.
Tek başınıza, zincire vurulmuş olarak arkadaştan ve onurdan yoksun geldiniz.
You came alone, in chains, without friends or honor.
Bilimsel açıklamalardan yoksun bir durumdayken Güneş'in ortadan kayboluşunu izlemenin ne kadar rahatsızlık verebileceğini hayal edin.
Without a scientific explanation, imagine how disturbing it would have been to see the Sun vanish.
- Nasıl yoksun?
In what?
Sen artık yoksun.
You don't exist anymore.