Yumuşacık translate English
593 parallel translation
Hayır, buradaki sakar bir erkek bulut... şuradaki yumuşacık minik bir dişi bulutla karşılaşınca, dişiye doğru kabarır dişi telaşla uzaklaşır, erkek dişi buluta doğru yelkenlerini şişirir.
No, when a clumsy cloud from here meets a fluffy little cloud from there... he billows towards her... she scurries away and he scuds right up to her.
Sakar bir erkek bulut, yumuşacık minik bir dişi bulutla karşılaşınca!
When a clumsy cloud meets a fluffy little cloud.
Neymiş, kızın giysisi yumuşacıkmış da okşamak istemiş.
You just wanted touch that girl's dress. Cause it looked so nice and soft.
Yumuşacık koltuklarda oturduk.
So I went and sat in a big soft chair.
Oysa benimki yumuşacık.
- Mine's soft and fine.
Muhtemelen o da benim gonca gibi ağzım, yumuşacık gözlerim olduğunu Bayan Long Beach gibi birini düşünmüştür, kısacık bir rüya.
He probably thought I had big melting eyes and a rosebud mouth... and a figure like Miss Long Beach, the dream of the fleet.
Onlar yumuşacık, yumuşacık.
They're soft. They're soft.
İpek gibi yumuşacık.
He's just like silk.
Yumuşacık, ipek gibi.
It's so soft and silky.
Mesut odur ki, güç ve debdebeden uzakta, bir orman kuytusunda ya da ıssız bir kulübede yumuşacık meltemin, al yanaklarına üflediği yerde- -
Thrice happy he who hides from pomp and power in sylvan shade or solitary bower where balmy zephyrs fan his burning cheeks...
... yumuşacık meltemin, al yanaklarına üflediği yerde...
Where balmy zephyrs fan his burning cheeks...
Onları yumuşacık yataklara, tüylü halılara sereriz bir merdivenin ucunda uzanırken bırakırız ama asla hareket halindeki bir arabadan, sigara izmaritiymişler gibi atmayız.
Put them in soft beds, lay them on fur rugs, at the foot of a staircase but we could never throw them from a car like cigarette butts.
Modeli şöyle, yumuşacık tüllü etek ve kolsuz saten bir üst.
This is the pattern - a fluffy tulle skirt and the sleeveless satin leotard.
Yalnızca kesip bir kaç bukle atacaksın ona göre böylece taradığımda yumuşacık olur.
Make sure you just trim her hair, and curl it a little so that when I comb it, it's all fluffy
Hele ki senin gibi kocaman, benim gibi yumuşacık bir yatakta yattığımı düşünürsek.
And to think I have a bed as big as you... and as soft as me.
Onlar bana bir çocuk verdi, yumuşacık.. ve bir erkek kadar sert bir kız.
They gave me a son as soft as a woman, and a daughter as hard as a man.
Yumuşacık baksınlar
Tenderly gaze
Dudakların yumuşacık.
Your lips are soft.
İpekler. Güzel hanımefendiler, şerif, yumuşacık, yusyuvarlak, bembeyaz kollar.
Beautiful ladies, sheriff, with soft, round, white arms.
Çıplak ağaçların son yaprakları da dökülürken, yumuşacık kış geldi. Evler beyaz kalpaklar geçirdiler başlarına.
And now, after blowing the last leaves from the bald trees, the downy snowy winter has come.
Yumuşacık, nefes nefese.
Tenderly and breathlessly.
Ne güzel... yumuşacık...
So nice... soft...
Oh, güzel bir yatak, ve yumuşacık.
Oh, it's a handsome bed, and soft.
Daima böyle kaba davranır ama sonra yumuşacık olur.
He'll always act mean and then turn on the charm.
Yumuşacık. Burada da yapabilirsin.
Loose and soft : you can do that here.
Kadınlar öğleyin 12'den önce ve saat 3 uykularından sonra yıkanırlardı... ve akşam karanlığı bastığında pasta gibi yumuşacık olurlardı : Üzeri şekerli krema yerine ter ve tatlı talk pudrasıyla kaplı bir pasta.
Ladies bathed before noon, after their 3 : 00 naps... and by nightfall were like soft tea cakes... with frosting's of sweat and sweet talcum.
Senin yumuşacık, yağ gibi bir bebek olduğun günleri hatırlıyorum.
I remember you as a little baby, soft and round and made of butter.
Sana benzeyen bir bebek tüm başını kaplayan kumral, kabarık saçlar her yeri yumuşacık.
The baby looked like you with fuzzy brown hair all over his head and soft all over.
Odanın köşesinde yumuşacık ve rahat duruyordu.
So soft and cozy in the corner of the room.
Yumuşacık ellerini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.
Your delicate hands won't have to work hard.
Yumuşacık, kıvır kıvır ve mis kokulu.
So soft, and curly and perfumed.
Yumuşacık.
Soft.
Güneşte saçları yün gibi yumuşacık olurdu.
And in the sun his hair became fleece.
O tatlı, küçük, yumuşacık kadını mı?
That nice, little, soft woman?
Şimdi o güzel gırtlağından yükselen sıcak, yumuşacık ve samimi notalar ile ABD'nin her yerinden sinema ve müzik severlerin hayran olduğu bir isim oldun.
And now, because of the warm, plush, lush notes that emerged from your fair throat, you've become the idol of movie fans and record buyers all over the United States of America.
"Moçi :" Yapışkan pirinç ezmesi. ... Bir Moçi gibi yumuşacık!
are, well as fluffy and soft as mochi!
Bu metal tereyağı gibi yumuşacık.
This metal is soft as butter.
Bir kadının yumuşacık göğüsleri!
The soft breasts of a woman!
Onunla birlikteyken, zemin yumuşacık olurdu, oda genişler, zaman su gibi geçerdi.
The floor became soft when I was with her, the room became bigger, and time flew by me without noticing.
Güzel kadınların tatlı tenleriyle yumuşacık bedenleri.
The soft bodies of beautiful women with luscious skin.
Evet, çiğnediğinde yumuşacık oluyor.
Yeah, it's all squishy when you chew it.
Endişeyle karışık arzumu körükleyen o hassas dokunuş onu avutan yumuşacık bir teselli olup çıkmıştı...
What I considered a gesture of desire she took to be a gesture of consolation.
Bu bozuk ülkedeki sosyete orospularınınki gibi yumuşacık bir teni vardı.
She had the velvety skin of a courtesan.
Sen yumuşacık bir el sıkışmasısın.
You are an alabaster handshake.
İpek gibi yumuşacık, Günah kadar bembeyaz.
As soft as silk, as white as sin.
Kar taneleri yumuşacık, bembeyaz, ne güzel bir manzara.
Snowflakes white and fluffy make a magic sight,
- Üstü yumuşacık. - Taze ve olgun.
- It feels so smooth.
Bir zamanlar büyük dalgalar kayalara vurdu iki büyük gücün karşılaşmasından bu yumuşacık kum oluştu.
Once mighty waters hurled themselves against rock and from these two harsh strengths came this most gentle sand.
Yumuşacık!
It's soft!
Ellerin yumuşacık...
Soft hands...
- Yumuşacık.
Soft.