Yöne translate English
4,312 parallel translation
Karşılaşırsak gözlerimizi başka yöne çevirmeyiz.
If we run into each other, we won't avert our eyes.
Eğer Fısıldayan Adamları duyuyorsan kulağını başka yöne çevir.
If you hear the Whisper Men Then turn away your ear.
Şu portalı açalım ve babanla tüm Güney Su Kabilesi'ni doğru yöne götürelim.
Let's open this portal an lea your father an the entire Southern Water Tribe in the right irection.
Bay Ryugen'ın bakışlarının o yöne sabit olduğunu fark ettim.
I noticed that Mr. Ryugen's gaze was fixed in that direction.
Ağırlık merkezini bir tarafa kaydırırsanız, o taraftaki kanat aşağı eğilir ve yelken kanat o yöne döner.
A shift of the center of gravity to one side, that wing drops and a turn that way.
Tamam, bu yöne.
All right, this way.
- Koridordan... - Bu yöne gitmiş.
Okay, he went down the hallway this direction!
Ben her zaman ayaklarımın gittiği yöne bakarım ama sen hep yukarıya bakıyorsun.
I always look where my feet are heading, but you always look up.
Herhangi bir yöne doğru, ayağa kalk ve koş, lütfen..
Just not this one.
Gator pişirirken, Şerifte başka yöne bakıyor anlayacağın...
In turn, Sheriff looks the other direction whenever Gator wants to cook.
- Hangi yöne doğru gittiler?
Which way did they go?
- Yanlış yöne gidiyorsun Nick.
- You're going the wrong way, Nick.
Çok doğru yöne bir adım attın.
- That's a step in the right direction.
Onlar herhangi bir yöne gitmiş olabilir.
They could have gone in any direction.
Yanlış yöne gidiyorsun.
That's the wrong way.
Birden fazla arama geldi, ne yöne gittiği bilinmiyor.
Multiple callers, unknown direction of flight.
Şu yöne gitti.
It went that way.
Her zaman yol haritamızın ne yöne olacağından emin olmak isteriz.
Go on. Uh, we always want to make sure that our journeyline is, uh, on track.
Geminin doğru yöne gittiğinden emin olmak ve yönlendirmek benim işim.
And it's my job to make sure that we point the ship in the right direction.
Burası, dikkati başka yöne çekmek amaçlı.
This place is a distraction.
- Bu hangi yöne doğru duruyordu?
- What was the point of that?
Sadece hangi yöne gittiğim konusunda kafam karışık.
I'm just, um, confused which direction I'm pointing.
- Teşekkürler, ve eğer beni sonradan görürsen,... başka yöne yürü.
- Thanks. Oh, and if you see me later, walk the other way.
Henüz keşfedilmemiş bir yöne.
In a direction that hasn't been invented yet.
Bu yöne mi gideyim, o yöne mi...
This path or that path?
Yani, yapacağı şey senin kızı sikmek tabii sen diğer yöne gidip onu geri almazsan.
So, what he's gonna do is fuck your girl and unless you go the other way and get her back!
Boynumun izin verdiği kadar kafamı aksi yöne çeviririm ama bu durum devam edemez.
I will turn my head as far as I can without breaking my neck, but this can't continue.
Yanlış yöne sondaj yapmakla beni suçladı.
He accused me of drilling in the wrong direction.
Burası küçük bir kasaba, ve durum ortada. eğer aynı teknede olacaksak, bari aynı yöne kürek çekelim.
Hey, look, look, it's a small town and it is what it is, so if we're all gonna be in the same boat, well, we might as well be rowing in the same direction.
Belli bir yöne giden kan damlaları, bana sağ taraftan hızlıca gittiğini söylüyor.
Directional blood drops tell me he took off to the right in a hurry.
Hangi yöne gideceğini bilmeden dibe vurmalısın.
You gotta hit rock bottom before you know which direction to go in.
Yaşıtım çocukları ne kadar hızlı diğer yöne itebildiğimi göreyim diye mi?
So I can see how quickly I make dudes my age sprint in the other direction?
Bunun yanısıra, hükümetten Rezza olacak, hangi yöne gittiğimizi bilmek isteyecekler.
And besides, there will be Rezza from the government, they want to understand in which direction we are going.
Hayatım farklı bir yöne kaymış gibi hissediyorum.
I feel like my life has taken a turn.
Aynı yöne gitmiyoruz.
It's the opposite direction.
Downton'ı doğru yöne çekmeyi?
To steer Downton in the right direction?
Her yöne bakıyorum Yüzbaşı.
I'll be looking in all directions, Captain.
Hangi yöne baktıkları herhangi bir ipucu veriyor mu?
Anything say where they're looking?
Bütün bunlara son verecek kişi benim başka bir yöne gitmelerini tercih etmelerini sağlayacağım.
Anyways, I'm the one who'll put a stop to all that, making it preferable for them to go in another direction.
Bu yüzden anne ve yavru balinalar kuzeye giderken yavrusu olmayan yetişkin balinalar doğudaki tuzağa yüzdü ve hepsinin o yöne ilerlediğini sanan tekneler onların peşinden gitti.
So the adults without young went east into a cul-de-sac, and the boats followed them thinking they were all going that way, while the mothers with babies went north.
Van Vliet'i şaşırtmak için prova odasına girmek istese kapı kolunu normal yöne çevirirdi.
If he'd tried to sneak into Van Vliet's rehearsal room to surprise him, he would've turned the door handle the normal way.
Çünkü giren kişi kolu ne yöne çevireceğini biliyordu.
Because the person who broke in knew which way to turn the handle.
Binada güvenlik kamerası var ama yanlış yöne bakıyor. Şahit yok.
There's a security camera on the building but it's facing the wrong way.
Ama dolambaçlı yoldayken nereye gidersen git, hep doğru yöne gidersin.
A labyrinth, no matter which way you step, you're always going in the right direction.
Emily, sen tanıdığım en hayırsever insansın ve kaynaklarımızı bu yöne yönlendirmek için yardımını gerçekten kullanabilirim.
Emily, you're the most philanthropic person I know, and I could really use your help steering our resources in that direction.
Şu yöne gitmem gerek.
I gotta go that way.
Her yöne doğru altı blok.
Six blocks either direction.
- Ne yöne doğru gidiyor?
- Which direction they headed?
Ne yöne gittiğini biliyor musunuz?
You guys know which way it went?
[.... ] Hayır! efendim, hepsi aynı yöne bir doğru halinde hareket ediyor gibi görünüyor.
[Screams ] Noooo! [ Pods Exploding ] [ Screaming]
Birçok erkek başka yöne giderdi.
Most men would've just run the other way.