Zahmete translate English
1,095 parallel translation
Benim için bunca zahmete girmeseydiniz.
You shouldn't have gone to all this trouble just for me.
Özetle, senin durumun zahmete değer gibi görünüyor.
in summary, I think that in your case it may be worthwhile.
Şimdi sen onları kasaya tıktığına göre geri almak için neden onca zahmete katlanasın ki?
Now, youd st ck t t e sae But why would you take so much trouble to get it back?
Zahmete ne gerek var?
Oh, why bother?
Sonuç zahmete değer ve oldukça önemli ise...
- If the end-result is worthwhile and important enough...
Ayrıca, onca zahmete soktuğum için polislerden de özür dilerim.
I'd also like to say sorry, too, for the police For putting them to so much trouble- -
Seni zahmete soktuğum için üzgünüm.
I'm sorry to have troubled you.
En başından sonunu görebildiğinde... tecrübe için zahmete girmeye değer mi?
When you can foresee the end from the start... is the experience worth the candle?
Eğer zahmete girersek.
Ifwe can be bothered.
Ve zahmete girersek.
And we can be bothered.
Birini etkilemek için bu kadar zahmete giren birini görmemiştim.
I've never seen anybody go to so much trouble to impress a date.
Eğer duygularım olmasaydı Neden bunca zahmete girerdim ve...
If I have no feelings I would not barge into the execution ground
Ah, biraz zahmete yol açtı ama...
It took a lot of time and effort.
Ancak korkarım kimse bu zahmete girmedi.
But nobody gave this work.
Kocamn katilleri neden bu kadar zahmete girdi?
Whoever killed my husband, why have they gone to all this trouble?
Katlandığın zahmete minnettarım.
I do appreciate the trouble you take.
Bu akşam beni güldürmek için bir sürü zahmete girdin.
You went to a lot of trouble to make me laugh tonight.
Hayır, beni zahmete sokmuyorsun.
Oh! No, you don't put me out.
Charlie Kaptanı öldürmediyse, kesinlikle bir hayli zahmete girmiş.
Charlie certainly went to a lot of trouble if he didn't murder the Commodore.
Oh, sanırım o, karısının Kaptanı öldürdüğünü düşünseydi, iki kat daha fazla zahmete girerdi.
Oh, I think he would've gone to twice that much trouble if he thought that his wife had murdered the Commodore.
Provo bu zahmete girmez.
Provo won't put his back to that.
Bir hiç uğruna zahmete giriyorsunuz.
You're going to a lot of trouble for nothing.
Az da olsa dürüst biriyim ve onca zahmete girdim.
I have some integrity, and I went out of my way.
Biri çok zahmete girmis davetli misafirleri kaçïrmak için.
Someone gone great trouble to make welcome guests not so welcome.
Peki, bu kadar zahmete katlanıp cesetlerin o noktaya bırakılmasının nedeni ne sence?
Okay, sure, so why go to all that trouble of putting bodiein the one spot connected to you?
Belki de bu zahmete değmeyeceğini düşünüyorsunuz.
Or maybe you think not worthwhile.
Beni gördüğünüzde neyimden hoşlandınız da... -... bu kadar zahmete girdiniz?
What did you like about me when you first saw me... that made you go to all this trouble?
Madem kızın benimle ilgilenmediğini ve nerede olduğunu bana söylemeyeceğini hatta kendinin de bunu söylemeyeceğini düşünüyordun o halde o kadar zahmete girip Brooklyn'e gelmenin nedenini öğrenebilir miyim?
Then why do you take the time to come out to brooklyn to give me this letter if you don't think she cares enough about me to let me know where she is, or to let you know to let me know where she is?
Zahmete girmeyin!
Don't bother!
Yani, neden bir şeyler yazmak için zahmete girecektim ki? Yani niçin?
Just what am I striving to create, anyway?
- Bu kadar zahmete girmen çok hoş.
It's very sweet of you to take so much trouble
Bu kadar zahmete girmenize gerek yoktu.
You shouldn't have gone to all this trouble.
Anne bu durumda yavrusundan fazla bir zahmete girmeden bırakabilir.
She may then discard the little babe without much trouble.
Yıllarca çektiğim zahmete değdi
All these years of hard work is worthwhile
Ivır zıvır yığınının tepesine çıkmak için birçok zahmete girdiği muhakkak.
He sure went to a lot of trouble to get on top of a pile of junk.
Andrea o işe yaramaz kıta Avrupa'sı kahvaltısı yerine... iyi bir İngiliz kahvaltısı hazırlamak için o kadar zahmete katlanıyor... ve sen ekmek yiyorsun.
Andreas goes to all the trouble of preparing decent English breakfasts instead of those weedy continental things and you eat toast.
Sen tutarsan, seni yaşatmak için halk her türlü zahmete katlanır.
If you fast, people go to all sorts of trouble to keep you alive.
- Senin biraz zahmete değeceğini söylüyor.
- Says you're worth a bit of bother.
Aslında söylemeyecektim ama madem sen açık fikirliliğini ispatlamak için bu kadar zahmete girdin Norman şu anda bu barda iki homoseksüel beyefendi var.
I wasn't going to say anything, but you've proved you're open-minded. There are two homosexual gentlemen in this bar at this moment.
Bu durumda o genç bayan KITT'i ve seni tuzağa düşürmek için bayağı zahmete girmiş.
In that case, the young lady went to a great deal of trouble to snare you and KlTT.
Onu bulabilmek için çok zahmete katlanmışsındır.
You must've gone out of your way to find him.
Niçin zahmete giriyoruz ki?
Why are we bothering?
Yoksa sizi bulmak için onca zahmete katlanmazdım.
Otherwise, I never would've gone through the trouble of looking you guys up.
Sence neden kendime yeni bir şans alabilmek bu kadar belaya ve zahmete katlandım? Çünkü sen fark yaratacağını düşündüğün yanlış bir varsayım için çabalıyorsun.
Why do you think I've gone to so much trouble and expense to buy myself another chance? 'Cause you're operating under the mistaken assumption that it's going to make a difference.
'Bunca zahmete girme'Diyeceklerdir
All the trouble That you're goin'through
Annen o kadar zahmete girdi.
You know what trouble your mother's gone to?
Bunca zahmete katlandığına göre bir şeyler saklamışsındır.
You must be really hiding something to go through all this trouble.
Ne biçim hasta ruhlu bir sapık bu zahmete katlanır?
What kind of sick pervert would go to this trouble?
Zahmete gireceğimi sanmıyorum.
I don't think I'll bother.
Bu kadar zahmete girmenizden etkilendim.
Well, I'm just touched and moved that you all went to all this trouble.
Niye bu kadar zahmete giriyoruz?
- Now you're a chicken. That should do it.