English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Z ] / Zarafet

Zarafet translate English

374 parallel translation
Bir zarafet söz konusu olursa, ki siz bunun çok ilerisindesiniz, ben bunu anlarım.
When it comes to elegance, you are far ahead, and I should know.
Çöreği kahveye banmayı zarafet okulunda mı öğrendin?
Where'd you learn to dunk, in finishing school?
Zarafet ve gururla taşı
Step up with grace and pride
Zarafet sahibi bir kadın.
She has great elegance.
Don Jose, böylesine bir zarafet ve güven görmedin.
Don Jose, you never saw such arrogance and grace.
- Zarafet ve cazibeyle tüten bir şey biliyorsun.
Something that just reeks with grace and charm, you know.
Bugün çok zarafet gösteriyorsun.
You're being very charming today.
Lüks içinde, güzellik, zarafet içinde yaşamalısın.
You should be surrounded by luxury, beauty, elegance.
Birazcık rom ve ona özgü zarafet.
Wonder if a little rum would get this up on its feet.
Ama ne zarafet!
What cheek.
Ne zarafet.
What refinement.
Böyle zarafet ve güzelliği?
Such loveliness and such grace?
Tabii, biraz zarafet katılırsa...
Well, if one gave it some elegance...
Bu gösterişsiz zarafet niteliğini.
That quality of quiet graciousness.
Yıllar önce zarafet yarışması kazanmışa benziyor sanki. Kazandı zaten.
It looks as if it had won the Grand Prix d'Elegance many years ago.
Sadece gençlik, zarafet, karakter.
Just youth, gentility, character.
Ne hoşsohbet Bu ne zarafet
She's so gracious So vivacious
Artık zarafet düzeyine ulaşamam.
I no longer qualify for the state of grace.
Güzellik ve zarafet içinde takman için bir taç bu senin hakkın ve görevindir.
a crown to wear in grace and beauty, as is thy right and royal duty.
Nesnelerde sevimlilik ve incelik insanlarda kişisel cazibe ve fiziksel zarafet konusunda züppeydi.
He was a snob about loveliness and elegance in things about personal charm and physical grace in people.
İyi zevk, iyi giysiler, zarafet, farklılık.
Good taste, good clothes, refinement, distinction.
"Zarafet ve güzellik abidesi o muhteşem şehri yıkan yangını."
THAT COULDN'T COME OUT OF A VOLUME OF HISTORY,
Zarafet desen zarafet, şıklık desen şıklık.
Classy stuff, chic goods.
Sende, cazibe, zarafet ve güzellik var.
You have charm, grace, and beauty.
Güzel, güvenilir, yerleşen rahat bir kadın zarafet ve onuru ile kabul edilebilinir yaşı var.
A nice, reliable, settled, comfortable woman, who accepts the coming of age with grace and dignity.
Binici kıyafetli bir hanım konuğumu görünce, atçılıkta eski zarafet kalmadı diyorum kendi kendime.
When I'm behind one of my lady guests in jodhpurs I think what a shame it is that elegance has disappeared from the equestrian scene.
O zarafet, o cazibe...
That grace, that charm...
Gillian şık görünümünüze zarafet ve incelik kazandırır.
Gillian makeup gives grace and elegance to that high-fashioned look.
# Benim için piyano akorunda Sonsuz zarafet bulunurdu #
For me, a piano chord had infinite charm
Güzellik, zarafet.
The beauty, grace.
Zarafet ve kabalık bilmişlik ve yanardöner tavırların arasında mücadele vermeni görmek beni çok heyecanlandırıyor.
It actually turns me on to see you switch between flip-flops and fancy things, elegance and vulgarity.
"Bir kibarlık ve zarafet ortamında."
Woman :... In an atmosphere of elegance and refinement.
Ne zarafet, ne yetenek, bu ayaklarla bir servet kazanabilir.
What grace, what talent, what a magnificent living he could earn with his feet!
Kültür ve zarafet Amerika'nın doğusuna ulaşmıştı.
Culture and refinement arrived in the Eastern USA.
Vücudunuzu kullanın kızlar. Zarafet zarafet.
Use your bodies, girls.
- Biraz zarafet katar diye düşündüm.
I thought it would add just a touch of elegance.
Stil, zarafet ve çok güzel bir yüz. Güzel 50. eyaletimiz mavi Hawaii'den!
Style and grace... and a beautiful face... from our beautiful 50th state of blue...
Her şey mucizeye yakın bir zarafet içinde yıkanmıştır.
Everything is bathed in an elegance approaching the supernatural.
"Bina olmanın ötesinde, zarafet ve güzellikle gelecekte de, hayranlık kaynağı olmaya devam edecek."
"And yet it is also a building of such grace and beauty that it will stand as a source of civic pride for all times to come."
"... zarafet ve azametin en yüksek seviyedeki birliğidir.
"... of grace and majesty in the highest degree.
Alaycı bir şekilde konuştuğunda bile parlak bir zarafet vardır onda, müthiş bir zekâ!
Even when she speaks sarcastically of something, there's such a sparkling grace in her, such a lively mind!
Jim, sen bu spora bir zarafet kazandırdın.
Jim, you brought a touch of class to this game.
Ailemde zarafet yok.
Grace doesn't run in our family.
Oysa aslında, üçü ana oldukları gibi aynı zamanda kızkardeştiler. Aynen Üç İlham Tanrıçası, Üç Zarafet Tanrıçası,
But in the beginning, there were three mothers, as there were three sisters three Muses, three Graces, three Fates, and three Furies.
Zarafet dolu Kutsal Meryem, Tanrı seninle...
Hail Mary, full of grace, the Lord is with thee...
* Şaşırtıcı zarafet... * * Gel yüzüme bağır. *
* Amazing grace... * * come sit on my face *
İşte baskı altında zarafet diye ben buna derim.
That's what I call grace under pressure.
O zarafet değildi. Delilikti.
- That wasn't grace, that was crazy.
Zarafet, belki de en mantıklı müracaat yeriniz olmalı.
Tact is perhaps your wisest recourse.
Evet zarafet.
Yes, grace.
Neşe içinde... zarafet içinde mutluluk içinde bekleyeceğiz.
We stand for joy...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]