Zarf translate English
3,363 parallel translation
Ama bu süre zarfında, korunması ve değer verilmesi gereken bir yerin yıkılmasına yardımcı olduğumun da farkındaydım.
But the whole time, I knew I was helping to destroy something that should be preserved, cherished.
O zarfın içindeki ne?
- I am? What's in that envelope?
Bu süre zarfında Natalia Roosevelt'ı sorgulamalıyız.
In the meantime, we should interrogate Natalia Roosevelt.
Ve o zarfın içinde ne olduğunu sana göstermeyecek, ya da nerede olduğunu söylemeyecek.
And he's not about to show you what's in the envelope or tell you where it is.
Bruce Caplan, zarfı bu sabah Bart'a bırakmış.
Bruce Caplan dropped the envelope off to Bart that morning.
Öyleyse zarfı bıraktığı sabahın takvimine bak.
Then look at the calendar the morning he dropped off the envelope.
Zarf hangi cehennemde?
Where the hell is that envelope?
Üzerinde amblem olan bir zarf içi para dolu.
Department-issued envelope full of cash.
Ama ben bir şey buldum Las Vegas Emniyeti zarfı.
But I did find this LVPD envelope.
Şu zarfın üzerine güvenli evin adresini yazarmısın?
Would you write the address of the safe house on this envelope for me?
Zarf lütfen.
Wonderful Sandy.
Ona tekrar zarf atmamız lazım.
We need another pass at her.
Umarım uzak kaldığın süre zarfı boyunca şahsi duygularının kararlarını etkilemesini gözden geçirme şansın olmuştur.
I can only hope that the time away gave you a chance to reevaluate the dangers in letting personal feelings cloud your judgment.
Bu süre zarfında kendisi... örnek, yasalara saygılı bir vatandaştı, sayın yargıç.
During which time he was a model, law-abiding citizen, your honor.
Bu süre zarfından sizi istihdam edebiliyor olmamız iyi olmuş.
Well, it's just good we could provide you with some employment, in the meantime.
Bu süre zarfında kaç çocuk çetelere üye olacak, uyuçturucu çekecek ya da ölecek?
How many kids join gangs, get hooked on drugs, die during that time?
Ama atlamadan önce bana bu zarfı gönderdi.
But before he did, he had this envelope sent to me.
Bu zarfın içerisinde özdeş iki liste var.
Inside this envelope are two identical lists.
Bütün bu zaman zarfında hep benimle beraberdin.
You were with me the whole time.
Bir aydır Krustyburger yiyorum. Ve beni başka hiçbir şey bunca zaman zarfında obez bir Amerikan tuvaletine dönüştüremezdi.
One month of eating Krustyburger and nothing else has transformed me into a morbidly obese, toilet-busting American.
Bu süre zarfında ne yapacaksın?
What are you gonna do in the meantime?
Eğer zarf yeteri kadar kabarıksa sanırım çalışma evraklarımızı alabiliriz.
Okay, so if that envelope has the necessary bulk, I guess we're ready for our ship assignment.
Bu süre zarfında Birleşik Devletler başkanı demiryolu inşaatının sürdürülmesini emretti.
In the meanwhile, the president of the United States has ordered the construction of the railroad to continue.
Kaybolduğu süre zarfında tesise sadece mahkûm taşıma araçları girmiş.
The only vehicles that entered the facility near that time were prisoner transport vehicles.
Tüm süre zarfında iletişimde olacağız.
We'll be able to communicate the whole time.
Kariyerlerindeki en gurur duydukları en çok önem verdikleri an, Carmen'ın altın zarfı verdiği anmış.
The proudest and greatest moment of their careers was when Carmen handed them that Golden Envelope.
Bay Dunbar, kadınların hayatınızda olmadığı zaman zarfında bu kaydettiğiniz aşama büyüleyici.
Mr. Dunbar, it truly is amazing what you can accomplish without the distraction of women.
Öyle zarfın ağzını tekrar açalım. Bu da bonusu.
Then we need to give you another one.
Uçak biletini koyduğun zarfın Chi San'ın zarfıyla karıştığını mı söylemiştin?
You said that the envelope you had with the airplane ticket got switched with the one Chi San had, right?
Yani diyorsun ki... Bu zarf aslında senin, öyle mi?
So, according to your words, this envelope was originally yours?
Chi San'ın zarfında kira sözleşmesi vardı.
In the envelope that Chi San had was a lease agreement for an apartment.
Başından beri sadece bir zarf vardı.
Right from the beginning, there was only one envelope.
Sadece e-posta ile buluşacağım adam söylendi, o da panayırdan Juan'dı, ve zarf içinde yarı parayı verdim.
Just a e-mail telling me to meet a guy named Juan at the fairground, give him half the money in an envelope.
O adamdan sadece zarf aldım.
I only took an envelope from the guy.
Zarfın içinde para olduğunu hissetmiş olmalısın.
You know what an envelope full of cash feels like.
Para dolu zarfı kim için aldın?
The envelope full of cash, who did you give it to?
Zarfı ona verdim bana da 50 papel verdi.
I give him the envelope, he gives me 50 bucks.
Sadece masada oturuyordum ve zarfın ağzı yapıştırılmamıştı açıktı ve baktım.Ne kadar kazandığını gördüm benim gezi masrafım çok fazla.
It was just sitting there on the desk, a-and they didn't lick the sticky part, so it was open, and I looked, and I saw how much you make, and my trip costs too much money.
Zarfın içinde, üstünde numara yazan bir kart var.
There's a card in there, with a number.
Bu süre zarfında, ziyaretçilerin var.
In the meantime, you have some visitors.
Her bir zarfı kontrol etmeye fırsatım olmadı.
I didn't have time to check every single envelope.
Bu süre zarfında kaç ilişkiniz oldu?
And how many affairs have you had in that time?
Bu benim hediye zarfı açacağım değil ki.
This isn't my gift letter opener.
Bu benim mektup zarfı açacağım.
It's my letter letter opener.
Ama çıkarken Ivy ile karşılaştım zarfı çantasında gördüm.
But I saw Ivy on the way out and spotted the envelope in her bag.
Onu, zarfı Lily'nin üzerine yerleştireceğime ikna ettim.
I convinced her I'd plant it on Lily.
Mikrofilm bu zarfın içindeydi. Yemin ederim.
The microfilm was in that envelope, I swear.
Zarf lütfen.
and Richard Burton for "The Spy Who Came in From The Cold."
Zarf lütfen.
For best performance by an actor, the envelope, please.
- Bu süre zarfında mı?
In the meantime.
Ben zarf açacağımı getireyim.
You know what?