Zayıftır translate English
291 parallel translation
Midem biraz zayıftır.
You know, I got a weak stomach.
Şimdiden söyleyeyim, şurada duran Ruby'nin sinirleri biraz zayıftır.
I may as well tell you that Ruby there with the gun... ... he's pretty nervous and jumpy.
Katırım zayıftır başına da böyle birşey geldi işte ve benim kesinlikle bir katıra ihtiyacım var.
My mule's kind of poorly, and something done happened to him and I sure need a mule.
Bazı kahramanlar zayıftır.
Many heroes has weaknesses.
Kendisi güçlü ama beyni zayıftır
¶ His back is brawny and his brain is weak ¶
Abim çok zayıftır.
My elder brother is too weak.
Biliyorsunuz babasının sinirleri biraz zayıftır.
And you know... her father has very poor nerves.
Kadınlar doğuştan zayıftır.
Women are weak by nature.
Çünkü insanoğlu zayıftır.
Because men are weak.
Görme yetenekleri zayıftır.
They don't really see things.
- Damak zevki zayıftır.
- He has poor taste.
O da benim gibi zayıftır.
She's thin like me.
Hafızam zayıftır, ama son derece önemli konular için değil.
I have a poor memory, but not for matters of utmost importance.
İnsanın kararı ne kadar zayıftır, özel olarak dişininki.
How frail is human judgment, particularly the female's.
Toplumun hafızası zayıftır.
The public has a short memory.
İsim hafızam biraz zayıftır.
I'm bad at remembering names.
Ayrıca seyircinin de hafızası zayıftır, onun gibi yükselen bir yıldıza rağmen.
And the audience has a short memory, even for such a rising star as him.
Bu ayılar koku almakta çok zayıftır... fakat gözleri bir şahin gibidir.
This got poor smell but eyes like a hawk.
Bazıları diğerlerinden daha zayıftır.
Some men are weaker than others.
Mesele şu ki, neredeyse bütün saf metaller zayıftır.
The point is that almost any pure material is weak.
Onun kondisyonu zayıftır. Üniversitede, İngilizce dersleri veriyor.
He teaches English at a college.
Ve parayı seven biri her zaman zayıftır.
And that means he's vulnerable.
Buşmanlar oldukça ufaktır, ve silahları zayıftır.
The Bushman is a very small man, and his weapons are puny.
- Hafızam zayıftır.
- My mind forgets.
Temel zayıfsa, ülke de zayıftır.
If the foundation is weakened, the country is too.
"ama küçük bir nesne iseniz ufak bir gezegen..." "... yer çekimi zayıftır... " "... ve küreden farklı bir şekil ortaya çıkabilir. "
But if you had a small object, a tiny world the gravity is very low and then it can be very different from a sphere.
Şöyle diyeyim, öbür bilim dalında da biraz zayıftır.
let's say, a bit weak around. In other subjects, too.
Cajunların hafızaları zayıftır.
Cajun memories are short.
Nefis zayıftır.
The flesh is weak.
Bağışlayın, hafızam zayıftır.
Forgive me, I have a rotten memory.
Benim yetiştirildiğim yerde suçlular... suçlular çok zayıftır.. .. dürüstçe davranmak için çok zayıftır.
I was raised to believe that criminals... criminals were too weak, too weak to make it honestly.
Vücudum, zayıftır.
My body is weak.
- İnsan karşısında zayıftır
- D So frail a thing is man dd
Korkma, görme yetisi zayıftır ve gözlük kullanmaz.
Don't be afraid ; her eyesight is bad and she doesn't wear spectacles
Bir çok kişi, kabul ediyorum, zayıftır.
I'll admit it - they're flakes.
Kan bağı, paradan daha zayıftır.
Blood ties are weaker than money.
Pat'in bünyesi zayıftır.
Pat's got a weak constitution.
Zaten zayıftır, bir makineli tüfeğin üstüne oturur.
She's skinny she'll sit on a machine gun.
İnsan güçlü ya da zayıftır.
Men come strong or weak, brother.
Çok zayıftır.
He's tiny.
Vampir, diğer gece hayvanları gibi, gündüz hareket edebilir ama gündüzleri zayıftır.
The vampire, like any other night-creature, can move about by day, but during this time his powers are weak.
Çocuklar zayıftır.
He's a kid.
Hayır, fakat anneme yapabilirim, O zayıftır.
No, but I could do it with Mom, she's weak.
Tüm erkekler zayıftır.
All men are weak.
Benim İngilizce bilgim zayıftır.
My knowledge of the English language is a bit weak.
Sevgiye karşı çıkanlar, zayıftır.
Those who oppose love, are weak.
Zayıftır. İşe yaramaz.
He's weak... and useless,
Demek istediğim Amiralim, hafızam çok zayıftır.
I have no memory.
- Havva zayıftı. - Hayır!
- Eve was weak.
Hafızamız zayıftır.
Our memory is short.
Kendi dışında zayıftır herkes. Sevmesini hiç bilmez.
She cannot love.