Zifirî translate English
360 parallel translation
Ama onun tek bulduğu, Edith'in nazik ruhunun musallat olduğu zifiri karanlığın hüznüydü.
But all he found was the sadness of the twilight haunted by Edith's gentle spirit.
Bu zifiri karanlıkta beklemek sonra biri gelsin ve beni enselesin.
Wait all alone in the blooming dark... waiting for someone to come along and nab me.
Fili zifiri karanlıkta hem de sisli havada saldırtan nedir?
What makes the elephant charge his tusk in the misty mist or the dusky dusk?
Nöbeti devraldığımda zifiri karanlıktı.
It was pitch black when I relieved you, Kovac.
"Ne var ki büyük ızdıraplar ve korkunç elemle zifiri karanlıklara gömülmüş olacaklar."
"And see only distress and darkness and fearful gloom... and they will be thrust into utter darkness."
Burası zifiri karanlık.
Boy, I'm blind as a bat.
Dışarısı zifiri karanlık.
It's pitch-black out there.
Burası kuyu gibi zifiri karanlık.
It's as black in there as the inside of a buffalo.
Zifiri karanlık olsun diye gözlerimi sımsıkı kapamaya çalışıyorum.
I'm shutting my eyes tight so everything goes black.
Gece zifiri karanlık, dolunay var, çıt çıkmıyor.
The night is black, full moon, complete silence.
Fakat sen alıkoydun kendini, sanki bir eşikte,.. yabancı, zifiri karanlık bir yerin girişindeymişsin gibi.
But you held back, as if on the threshold... as if at the entrance to a place too dark, too strange.
Kıyıda köşede bir yerdi, ve zifiri karanlıktı.
It was a deserted spot, and pitch black
Bilinçaltı zifiri karanlıktır.
The unconscious is pitch dark.
Bu karanlık anda, gecenin zifiri karanlığında umutsuzluğa kapılmamalıyız.
In this darkest hour, in the gloom of night... ... we must not despair.
Boo ancak geceleri herkes uykudayken zifiri karanlıkta dışarı çıkıyor.
Boo only comes out at night when you're asleep and it's pitch-dark.
Dışarısı zifiri karanlık.
It's pitch-black outside.
Ama hayatlarımızı zifiri karanlıkta yaşadıktan sonra bunun küçücük bir korku olduğunu anlıyorum şimdi.
That we would live out our lives in total darkness. It was a small fear then.
# Sonra bir patlama olmuş # # Fenerlerden biri kırılmıştı # # Ve bütün bar zifiri karanlığa gömülmüştü #
Then with a big bang a lantern was smashed... and the whole bar was suddenly pitch black.
Hayır, zifiri karanlık.
Too dark to see.
Zifiri karanlık.
It's pitch-black.
Dışarısı zifiri karanlık.
It's pitch black out there
Zifiri karanlık.
It's pitch dark.
Zifiri karanlık dışarısı.
It's pitch-dark outside.
Yüzüğü saklamak için, hobbitin şu an düşmüş olduğu kara adaya, zifiri derinliklere girmişti.
He had crept into the inky depths to hide it here, on this black island where the hobbit had now fallen.
Zifiri karanlık.
It's pitch-dark.
Zifiri karanlık yahu burası.
It's like the Black Hole of Calcutta in here.
Kaçıp zifiri karanlık bir arka sokakta saklanmayı başarmış.
She eventually managed to take refuge in a pitch-black alley.
Zifiri karanlık her yer dışarıda.
Night's everywhere outside
- Zifiri karanlık her yer dışarıda.
- Night's everywhere outside
- Gördüğünüz gibi, zifiri karanlıktı... ve ben yarı uykudaydım, uyku ilacı almıştım çünkü camın kırılması ve alarm beni korkutmuştu
You see, it was pitch dark... and I was half asleep because I'd taken the sleeping pill.
Burası zifiri karanlık.
It's pitch dark in here.
Alacakaranlıkta inmek zaten bir hayli zordu. Bir de şimdi bunun üzerine zifiri karanlıkta gemilerini bulmak zorundalardı.
Landing in the dusk was difticult enough, but later on the torpedo planes and bombers would have to find their carriers in pitch darkness.
Adamların siyah kuşak sahibi olabilir ama yoluma çıkarlarsa görecekleri son şey zifiri karanlık olur. - Yuen Chung'ı, kimin ortadan kaldıracağı beni ilgilendirmiyor. - Bundan emin olabilirsin.
Your people may be black belts, but if they get in my way they'll end up black-and-blue or DOA.
Önce zifiri karanlıkta ne olduğunu anlayamadım ve dedim ki : "Pardon, biraz yüksek sesle konuşman lazım."
I couldn't make it out at first in the dark bedroom and I said, "I'm sorry, you will have to talk a little louder."
Aşağısı zifiri karanlık.
It's black as molasses.
Ve sonunda, onları buldum. Kapkara ve korkunç bir diyarda, tıpkı her şeyi içine alan, gecenin zifiri karanlığı gibiydi.
And I found them, finally, in a place as black and terrible as a patch of midnight that had never been cleared away.
Zifiri karanlıkta görünmez, biliyorsunuz.
Can't see in the pitch black, you know.
Zifiri karanlık, ha?
It sure is dark out here, huh?
O zaman dünya zifiri karanlık olur. Yolunu el yordamıyla bulmak zorunda kalırsın ve her şey bir örümcek ağı misali dağılır gider.
That's when the world gets so dark that you have to feel your way around with your hands and it dissolves like a spider web.
Her neyse, karanlıktı. Zifiri karanlık.
Anyway, it was dark.
Zifiri karanlıktayım.
I'm in the dark.
Fakat zifiri karanlığı getirdi bize Ve ancak size yarar gündüz ve gece.
But us, into the darkness, has conve yed there's day and night alone.
Gidip herekese de ki ; saat 9'da lambalar söndüğünde, Parti salonu zifiri karanlık olacak.
Go and tell everyone that, all the lamps will be blown out around 9pm, the main hall will be pitch black.
Gece ve zifiri karanlık 10 puan için, kaşifler güneşin doğması için ne kadar beklemek zorundadırlar?
It is night, and pitch black outside. For 10 points, how long must the explorers wait until sunrise?
Burası zifiri karanlık.
God, it's pitch-black in here.
- Zifiri karanlık.
- blackness.
Zifiri karanlık.
Really black.
Uzun bir süre, zifiri karanlıkta yatakta tek başına oturuyor.
For a long time, he sat on the bed, in the dark.
Zifiri karanlıkta bir ay ışığı sonatı için.
For a Moonlight Sonata in pitch darkness.
İnanıyorum ki zifiri karanlıktaki bir yerde bir mum yanıyor
I believe that somewhere in the darkest night a candle glows.
Zifiri karanlık!
It's pitch-black!