Zile translate English
308 parallel translation
Zile basar mısın lütfen?
Could you get the doorbell, please?
Zile bas.
Push the button.
- O zile meydan okuyorum.
- I defy the bell.
Zengin olmanın güzel tarafı, zile basıyorsun ve bir şeyler oluyor.
One nice thing about being rich, you ring a bell and things happen.
Zile genelde bu saatlerde basar.
She usually rings about this time.
Eğer geceden kalmalığı varsa zile bir dakika sonra bir kez daha basacak.
If she has a hangover, she'll ring again in a minute in no uncertain terms.
Zile bir kere basınca vale geliyormuş.
They tell me when you ring once, the valet comes in.
Bir şey lazım olursa zile basın.
If you gentlemen want anything, just ring.
Zile bas, Belle gelip sana yardım etsin.
Ring for Belle and have her help you.
Zile dört defa basacagim :
I'll ring four times :
Bir tane de zile koydum, gelen giden olursa diye.
Then I did the same thing to the doorbell in case anybody came to see me.
Aşağıdayken zile defalarca bastım sonra da kapıyı açık bir vaziyette buldum.
I rang and rang downstairs and then I found the door was open.
Zile bas, olur mu, Yüzbaşı?
Push the buzzer, will you, Cap?
Zile basmaktan parmağım çıkacaktı.
Nearly pushed my thumb through that buzzer.
Zile bak!
Answer the bell!
Bruno, sen de pompa ve zile.
Bruno, the pump and the bell.
Eğer bir şey isterseniz zile basın yeter.
Now, if you want anything, just press the buzzer.
Bir şeye ihtiyacın olursa, zile bas yeter.
If there's anything you want, just buzz.
Zile bas, yaşlı bayanın evi para dolu ve kendisi oldukça cömert.
The old lady of Threadneedle St. Is well stocked and generous.
Şu zile bas.
Hit that buzzer.
Neden zile basıp çağırmıyorsun?
Why don't you ring for him?
Çünkü birazdan söz konusu kişi... 12 numarada bir zile basacak.
Because in a few moments, the party in question will press a bell at number 12.
Şu ana dek hangi zile bastığını öğrenemedik.
But so far, we've not been able to ascertain which bell-push she uses.
Her bir zile biraz un koydum.
I've put a bit of flour on each push button, sir.
Söz konusu kişi içeri girdiğinde gidip hangi zile bastığına bakacağız.
When the party in question goes inside, we shall see which bell-push has been used.
Ama açarsa, şu zile bas ve çabuk ol.
But if he does, press that bell and quick.
Evet, aslına bakarsanız, Lucy beni uyandırana kadar bir kaç kez zile basmış.
Yes, as a matter of fact, Lucy had to ring several times before she could wake me.
- Bir şey isterseniz zile basın.
All right. Just buzz if there is anything.
- Bana ihtiyacınız olursa zile basın.
Just ring if you want me, sir.
Zile basmışsın.
You pressed the bell.
Şimdi onu çağırmak için zile basacağım.
I'll ring for her now.
Ben zile basmadan başlamasın.
But don't let him begin until I ring.
Küçük başını geriye attı ve beni dışarı attırmak için zile basıp, kahyayı çağırdı.
She tossed her little head and actually pressed the bell for the butler to see me out!
Bir isteğiniz olursa zile basın, lütfen.
If you want somethig, please, just ring.
- Sadece zile basın.
You have only to ring.
Sadece zile mi basayım?
Only to ring?
Bir şey daha, bay Von Basil eğer bir sıkıntınız olursa, ve ya bir öneriniz ya da herhangi bir şey hakkında benimle konuşmak isterseniz zile basmanız yeterli.
[Berger] Ah, and sir von Basil, one more thing : If you have any complaints, or..., or suggestions, or if you shall have the wish to speak with me, about anything, you need only to ring.
Zile bastım ama sanırım çalışmıyor.
- Uh, I pressed the bell, but it isn't ringing, I guess. I know.
Zile basacak olursanız parti o an biter.
You try to ring for the maid, pal, and the party's over.
İçeri alınmak için zile basacak değil mi?
He'll have to buzz to be let in, won't he?
Bayan Clyde, hazır oradayken Grohmann için zile basar mısın, lütfen?
Miss Clyde, as you're there press the bell for Grohmann, would you, please?
Bir portakal neden zile benzer?
"Why is an orange like a bell?"
"Neden bir portakal, zile benzer?"
"Why is an orange like a bell?"
Tek zile sen geliyordun.
You answer to one bell?
Malin, eğer zile basarsam derhal gel.
And Malin, if I ring, come at once.
- Boş ver, zile bastım.
- Never mind, I rang.
Ya hiçbir şey yokken zile basıp duruyor ya da bütün gün zile dokunmuyor bile.
Either she rings several times for nothing or she doesn't touch the bell all day
Zile bastın, değil mi?
You rang, didn't you?
Sadece zile basayım.
Only to ring...
Sürekli çay için zile basıyor.
[BELL RINGS]
Benim için zile bastı.
He rang for me and when I got here