Ziyade translate English
2,346 parallel translation
Daha ziyade kendim gibi olmayı isterim!
I would rather be on my own than have that!
Bence o aşık olmaktan ziyade kendisiyle kaçacak birini arıyordu.
I just wish I could have sensed that she was thinking about running away instead of the fact that she was crushing on some random guy.
Ben o kuralları daha ziyade bir rehber gibi görmüştüm.
See, I always thought of that as more of a guideline.
Bu çorabı yanımda taşımaktan ziyade yanımda Lauren'in anılarını taşıdım.
Well, I... I've carried this sock around much like I've carried the memory of Lauren around.
- Yok. Bu daha ziyade şahsi mesele.
No, this is more of a personal thing.
Tezden ziyade parça...
that's all they are.
Söylenilen, yeraltı dünyası savaşından ziyade askeri operasyon olduğu.
Said it was more like a military black op than a gangland shootout.
ben harçtan ziyade kira için arayacağım.
Well, I'd rather call her for tuition than rent.
Ivy.benim fotojenik olmamdan ziyade senin çok iyi olmanla ilgili sanırım.
Ivy. Well, more like you're an awesome photographer.
Büyüden ziyade beden dilini okuyabiliyorum.
It's just less whoo-whoo, more body language.
Kamuoyundan ziyade, bölgeler bu konuda böyle düşünüyor.
And more than the public, it's the ward bosses that matter.
Yanlış cevapları çizmekten ziyade, " Yeterince yakın.
It took a great deal of courage for Norman to do what he did.
Kitap, ne teknolojidir ne de büyü. Daha ziyade ikisinin bir birleşimidir. Jaga.
The book is neither magic nor technology, but rather, a fusion of both.
Başka ne yapıyor olabilirim? Son zamanlarda görevlerini yerine getirmekten ziyade şu çocukla daha çok ilgileniyormuşsun gibi görünüyor da.
It seems you've been fairly preoccupied lately with that boy instead of fulfilling your duties.
Senin biftek evinden ziyade Suşi barına giden tiplerden olduğunu düşünmüştüm.
Would've guessed you more Sushi bar than steak house.
Bunu söylemeye gerek olmayabilir, fakat ben içeride olanlardan ziyade barınızın önünde yatan bedenle ilgileniyorum.
I thought this might go without saying, but I'm more interested in the body lying in front of your bar than what was going on inside.
Aslında oyundan ziyade bir iletişim yöntemi.
Well, not quite a game, more a method of communication.
Daha ziyade... öldürüldü.
He was more... murdered.
Daha ziyade, kim yaptı sorusu önemliydi.
It's always been quite literally about the who.
Buluşmadan ziyade araşıyorduk.
But I'd call it more a confrontation than a meeting.
Yani burası onun evi ama daha ziyade bostan korkuluğu gibidir.
I mean, you know, this is her house, but she's really just more of a figurehead.
Demek halen demiryolumdan ziyade katilinle ilgileniyorsun.
Still more concerned about your killer than my railroad?
Bana göre ırgattan ziyade birer fesat tohumudurlar.
The way I see it, they only fire more than just a hand.
Spinosaurus'un koni biçimindeki dişleri avını parçalamaktan ziyade sıkıca tutmak için evrimleşmiştir.
Spinosaurus's conical teeth evolved to grip prey rather than tear off flesh.
Hayır, daha ziyade onu seviyorum.
No, I rather like him.
Para ve pazarlamadan ziyade, görsel fikirlerdir itici güç.
Visual ideas, more than money or marketing, are the real things that drive cinema.
Bunu bir de bununla birleştirin. G.A. Smith'in yakın plan çekiminde setten ziyade oyuncudur filme çekilen.
Combine this with this, G.A. Smith's close-up, and the actor, rather than the set, began to be the thing that was filmed.
Bence kestirip atmaktan ziyade asıl sorun teşkil eden konu teorik olarak imkansızlığı.
I believe that "early" isn't the issue. It's theoretically impossible.
Ama bu pençeler öldürmekten ziyade tırmanmak için gelişmişlerdi.
But these claws evolved for climbing, rather than killing.
Yaş farkımız... Ama ondan ziyade...
Our ages are gradually getting closer.
Bu mesaj NASA sinyalindeki formatla uyumluydu ve bizimkinden farklı bir güneş sistemini tarif ediyordu, gönderenin bir resmi, insana ait olmayan DNA ve bizim kullandığımız radyo anteninden ziyade onların anlaşmak için kullandıkları belli olan bir mikrodalga anteni.
This message maches the format of the NASA signal and describes a different solar system from ours, a picture of the sender, non-human DNA and a microwave antenna they apparently use to communicate, rather than radio antenna, that we used.
Bunu söylediğinde gözlerinin içine mi bakıyordu yoksa daha ziyade kafasını öne eğip saçlarıyla oynar bir vaziyette miydi?
When she said it, was she looking directly at you or was she like... looking at the ground, twirling her hair?
Öyleydi ama, o otel sanki iyileşecek bir yerden ziyade, daha da bağımlı hale getirecek bir oteldi. - Tamam.
- He was, but it... it ended up looking more like the place you go to do drugs, and not the place that helps you recover.
Bu sorunun doğru cevabı seni sakinleştirmekten ziyade daha da korkutur.
The real answer, which may scare you more than calm you is...
Daha ziyade bir hatıra.
It's more like a souvenir.
Buradan ziyade her yerde olmayı tercih ederim.
Well, I... I would just rather be anywhere but here.
Bunu kameradan ziyade bir ölçüm aracı olarak düşünmek daha doğru olur.
The best way to think about it is it's more of a measurement device than a camera.
Olası görgü tanıkları çevrelerinde olup bitenden ziyade kendi işlerine dalmış olurlar.
Bystanders are more focused on their own business than on what's going on around them.
Birilerini ülkelerine ihanet etmek ya da cinayet işlemek gibi hayati bir hataya sevk etmenin yolu mantıktan ziyade hiddetten geçer.
Whether it's betraying their country or committing a murder, getting someone to make a life-altering mistake is less about logic than passion.
Kışı derme çatma ahşap kulübelerde geçiren bu adamlar onlardan önceki Arktik önderlerinin bilgilerini kullandılar. Ama onlar buraya avlanmak ve sömürmekten ziyade incelemek ve keşfetmek için geldiler.
These men, who endured the winter in flimsy wooden huts, borrowed knowledge from the Arctic pioneers before them, but they came here to study and explore, rather than to hunt or exploit.
Eziciden ziyade bana buldozer demelisin.
Well, you should call me a bulldozer rather than a steamroller.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki filmler, daha ziyade sosyolojiktir yaşanan travma ve aşağılanma hakkındadır.
Since the defeat in World War II, Japanese movies had been mostly sociological. About trauma and humiliation.
Ama Yahudi karakterler daha ziyade hikayenin kıyısından geçerdi "Köşedeki Dükkan" da olduğu gibi.
But Jewish characters and situations were more likely to be found around the edges of stories. Like here in The shop around the corner.
Ve... sürtükümsüden ziyade güzel.
And... More pretty than bitchy.
Ben daha ziyade kalçaları severim.
I'm more of an ass guy.
Doğum ismimden ziyade takma adımı tercih ederim.
My plume de nom, rather than nom de plume.
Kaptanın tavsiyesinden ziyade tutumu beni daha çok ilgilendiriyor.
Gon's behavior interests me more than the captain's advice.
Bu da, Şili doğumlu bir yönetmen tarafından çekilmiştir ama ihanetten ziyade kimlik ve sanrılarla ilgilidir.
It was made by a Chilean born director too, but it's far more about identity and psychedelics than betrayal.
Yanlış anlamayın, Bay Lemoine alıcıdan ziyade üst düzey bir katile benziyorsunuz.
Don't take it badly, Mr Lemoine... You look more like a parent killer than a buyer of goods.
Saldırılarının sebebi bizi öldürmekten ziyade kendi alanlarını belirleme amaçlıydı.
That attack was as much about claiming territory as it was about killing us.
Ama daha ziyade Bognor plajındaki bir emekli gibiydin. Evet ama bu benim sevdiğim bir şey.
Yes, but that's what I like that, yeah.