Zordur translate English
4,982 parallel translation
Bundan vazgeçmek zordur.
It's hard letting that go.
Ne kadar eğitimli olursanız olun, birinin en derin sırlarını çalmak için yaptığınızı bilerek birinin en yakın arkadaşı olmak zordur.
No matter how much training you have, it's difficult to become someone's closest friend knowing that you're only doing it to steal their deepest secrets.
Kim olduğunu bilmediğinde hayat zordur.
Life is hard when you don't know who you are.
Ne olduğunu bilmiyorsan daha da zordur.
It's harder when you don't know what you are.
Kim Olduğunu Bilmediğinde, Hayat Zordur..
Life is hard when you don't know who you are
İnsan beyninin olağanüstü karmaşıklığının kavranmasının güçlüğü nedeniyle insanların bunu tahayyül edebilmesi zordur.
I think for humans trying to contemplate this, the difficulty is that it's very hard for a human brain to understand the extraordinary complexity of a human brain.
Ama dışarıdan geliyorsanız uyum sağlaması zordur.
But hard to fit in if you were from out of town.
Eski bağlılıkları bitirmek zordur, ve senin bunları bitirmiş olduğunu bilmem gerek.
Old loyalties die hard, and I need to know that you've left yours behind.
Kanıt olmadan güven elde etmek zordur.
Trust is difficult without proof.
Ressamlar mucizevi şeyler yapabilirler, "İmkansız" demek zordur ama bazı şeyler diğerlerinden daha imkansızdır.
Painters can do miraculous things, it's difficult to say, "This is impossible," but some things are more impossible than others.
Hayat zordur ama gece muhteşemdir.
Life is difficult... but the night is wonderful.
Biliyorum zordur, insan beceriksizliğini kabullenemez.
It's tough admitting you're worthless. Look at me.
Güzel bir yastık bulmak, iyi bir erkek bulmaktan çok daha zordur.
Finding a good pillow is even harder than finding a good man
- Nazik olmak zordur.
It's hard to be kind
- Açık havada söylemek çok daha zordur.
Singing outdoors is very different.
Kurulumum biraz zordur.
Hey, you can hang your clothes in me.
Kurulumum biraz zordur.
You can hang your clothes in me.
Kim olduğunu bilmiyorsan hayat zordur.
Life is hard when you don't know who you are.
Yalnız kurtların yakalanması daha zordur.
Lone wolves are harder to catch.
İyi adamları kazanmak zordur.
Good men are hard to come by.
Bazı gerçekleri kabullenmek zordur ama kabul etmek zorundayız yoksa sevdiğimiz kişilere zarar veririz. Bunu yapmamıza ihtiyacı olan kişilere.
Some truths are hard to accept, but we have to accept them, or we hurt the people we love, the ones who need us to do it for them.
Bazı gerçekleri kabullenmek zordur ama insanların bunu yapmamıza ihtiyacı var.
Some truths are hard to accept, but people need us to do it for them.
Impala arka çamurluklarını bulmak zordur bu yüzden neden Caprice kullandığını anlıyorum.
Impala rear quarters are hard to come by, so I understand why you'd use a Caprice.
İlişkiler zordur.
Relationships are difficult.
Sayılardan bir şey çıkarmak zordur.
Numbers are hard to crack.
Uzak durmak destek ve eğitim olmadan çok zordur. Ne var biliyor musun?
Abstinence is - - it's really rough without support and education.
Doğru adamın kim olduğunu söylemek zordur.
It's hard to tell who the right guy is.
Çetenin içine bir defa girince çıkmak oldukça zordur.
Pretty tough getting out of the gang once you've jumped in.
Yönetmen yardımcısı olmak zordur, değil mi?
right?
Bunu duymak herkes için zordur ama Kyle, sen öldün.
Maybe this is too hard for anyone to hear, but... Kyle, you died.
Evet, zordur.
Yeah, it's difficult. [Sighs]
Ama adam daha yeni. Bu sizin için olduğu kadar muhtemelen onun için de zordur. - Ya, ne demezsin!
But he's new.
O zordur, sizden daha fazla saygı bekliyor.
The tougher she is, the more respect she has for you.
Bazen hepsini alaşağı etmek zordur.
It's sometimes hard to get'em all.
O zordur.
She's tough.
Ne kadar dikkatli olursa olsun, bırakmamaya zordur bir izlenim
when rolling sugar, no matter how careful you are, it's hard not to leave an impression.
Bak, ben olsun sanırım size ona yaptığı gibi tedavi etmek olduğunu sanıyordum neden, ama bunun alıcı son olmak zordur.
Look, I guess I get why you thought you had to treat him the way that you did, but it's tough to be on the receiving end of that.
Hapisten kaçmak göründüğünden daha zordur.
Well, breaking out of prison is harder than it looks.
Tüm ilişkiler zordur. Ama özellikle de günlük sosyal etkileşimler konusunda zorluk çeken biriyle olunca daha da zor olur.
All relationships are difficult, but even more so when you're in one with a person who struggles with everyday social interactions.
Böyle bir karar vermek çok zordur.
That kind of call, never easy.
Durgun sularda bile, kumların suyu bulanıklaştırmasından ötürü etrafı görmek çok zordur.
Even in a calm sea, underwater visibility is greatly limited due to swirling sand.
- İnandırması zordur.
- It's a tough sell.
Elbette, ne aradığını bilmediğinde bir şeyi bulmak zordur.
Of course, it's hard to find something when you don't know what you're looking for.
Şükran Günü herkes için zordur.
Thanksgiving isn't easy for everyone.
Bir insanın hayatına değer biçmek zordur.
It is hard to appraise the value of a human life.
Çocuklarla başa çıkmak bu yüzden zordur.
This is why kids are troublesome.
Evlilik zordur, evlat!
Marriage is hard, son!
Bazen gerçeği yutması zordur.
Sometimes the truth is hard to swallow.
Onu kaybettiğini kabul etmek veya hiçbir zaman sahip olmadığını farketmek, her zaman zordur.
It's always hard to accept when you've lost it. Or to realize you never had any at all.
Hayatına yönelik tehditleri nasıl alacağını bilmek zordur.
It's hard to know how to take these threats against your life.
Son 3 ay oldukça zordur en azından kız kardeşim öyle olduğunu söylüyor.
The last trimesters are tough, at least that's what my sister says.