Zorluk translate English
2,914 parallel translation
Henry'nin ikimize birden ihtiyacı yok. Hem hepimiz eski cerrahi şefine daha az zorluk çıkaracağın konusunda hemfikir olduk.
Uh, Henry doesn't need both of us, and we all agreed that you'd be less of a hassle with the former chief of surgery.
Senin gözlerin iyi ama ortağın gece sürerken zorluk çekiyor.
Your eyes are fine, but your partner's having trouble driving at night.
.. bu klonlar başından beri komutama karşı zorluk çıkarttı.. .. bunu daha önce de gördüm.
The truth is, these clones have had a difficult time respecting my command since the beginning.
La Toya'nın bunlara inandığına inanmakta zorluk çekiyordum.
It was hard for me to believe that she believed that this was true.
- Abiciğim bize zorluk çıkarma.
What small minds! - Mister, don't give us trouble.
Bu Bond aracıyla ekstra zorluk dereceli zırh testi yapmaya karar verdim.
With the Bond car in place, I decided to go for an extra tough armour test.
Tekrar buluşana kadar bir sürü zorluk yaşadık.
Why do you think we signed her on for?
"Acı çeken tek ben değilim, zorluk yaşayan yalnız ben değilim."
I'm not the only one weary. I'm not the only one who hurts.
"Acı çeken tek ben değilim, zorluk yaşayan yalnız ben değilim."
I'm not the only one weary. I'm not the only one suffering.
Zorluk çekiyorum diyeceksin.
You say, " I'm having trouble.
Zeki ve politikayla içli dışlı ve insanlara güvenme konusunda zorluk çekiyor.
She's smart and political and has a hard time trusting anyone.
En büyük zorluk sanırım programın büyük bir yapım olacak olması.
The biggest challenges have been I guess the scale of the event.
Yöntemimizi benimsemekte zorluk çekiyorsunuz sanırım.
You seem to be having some trouble embracing our program, am I right?
Yaşadığım bu zorluk Parkinson'muş diyor, erken safhaları, belki.
This difficulty I've been having Parkinson's, she says, early stages, maybe.
Hepiniz Yolanda'ya uyuşturucu yerleştirdiniz ve bu yüzden hapse girdi. Kimseye zorluk çıkarmıyoruz.
We're not giving nobody no hassle.
İşte çıkardığınız zorluk bu!
That's giving people a hassle.
Ayrıca babam bu işin içine girmemden dolayı bana zorluk çıkarıyor.
Plus, my father is seriously hassling me for getting into this.
Zorluk içinde yaşıyor.
She's having such a hard time.
Böylece, Cook Adaları'nda park edilmiş halde bekleyen yarım milyon doları açıklarken biraz zorluk yaşayabilirsin.
And you're going to have a hard time explaining half-a-million dollars parked in the Cook Islands... when you clear 110, after taxes.
Yüksek, tekrar ediyorum, yüksek seviyede zorluk.
High, I repeat, high level of difficulty.
- Evet, uyumakta biraz zorluk çekiyor.
- Yeah, he just have trouble sleeping.
Edward son zamanlarda bana güvenmekte zorluk çekiyor ama nedenini bir türlü anlamıyorum.
Edward would have a tough job that was last trust me, he showed exactly why.
Zorluk çıkarmadan kabul mu etti?
He didn't make a fuss?
- Zelda, bu kadın sana zorluk mu çıkarıyor?
Zelda, is this lady giving you grief? Oh, no.
Bu adil değil! Birini bir anda tahliye ettiremezsiniz. Ve küçük bir finansal zorluk yüzünden, kendi evine girmekten alıkoyamazsınız.
You can't just randomly evict someone and ban them from even entering their place of residence just because of a recent, financial hardship.
Sanırım bu zorluk
Might drink it all posh. Me little finger sticking out and everything.
Kesin bir zorluk varsa o da sorunlarla başa çıkmak.
And a certain difficulty to cope with critics.
Bize zorluk çikaracak.
He's gonna make it hard on us.
Sana zorluk çikaracagini söylemistim.
I told you he was gonna make it hard on us.
Niye bize zorluk çikarmaya çalisiyorsun?
Why you gotta make it hard for us?
Yani, son verdiğiniz iki çek bize biraz zorluk çıkardı da ondan soruyorum.
I mean, I only ask because your last two checks gave us some trouble.
Ve bize zorluk çıkarma dostum.
And don't cause us no hassle.
Sana zorluk mu çıkarıyorlar?
Are they giving you a hard time?
Manhattan'ın omurgasız yetkilileri Spider-Man gibi manyakların biz saygın vatandaşlara.. zorluk çıkartmasına daha ne kadar göz yumacaklar?
Just how long are Manhattan's spineless officials going to allow maniacs like Spider-Man to run roughshod over us decent citizens?
Zorluk çekmeden onu müşterimize götürebiliriz.
Less trouble for us to bring him to our client.
İş yerinde zorluk çektiğini biliyorum.
I know you're having a hard time at work
Ben gümrük ve göçmenlik bürosundan sizi götürmek için geldim zorluk çıkarmayın lütfen.
I'm with Immigration and Customs Enforcement, I need you to come with me, please, sir.
zorluk çıkarmayın
ICE put a hold on you.
Olağanüstü zorluk diyoruz adına.
It's something we call extreme hardship.
Gecenin bir yarısı yatağımdan çıkıp seni almaya geliyorum zorluk çıkarma şimdi.
I got out of bed in the middle of the night to come get you, so let's just go.
Bazen insanlar bazı şeyleri söylemekte zorluk çeker.
Sometimes people have difficulty saying certain things.
Biz de zorluk çekiyoruz.
We may also complain.
Zorluk çıkarmayacaksın, değil mi?
You're not gonna give me a hard time, are you?
Aslında biraz zorluk insana iyi gelebilir.
A little adversity can actually be good for you.
Parayı bulmamız lazım ama bunu Becky'e zorluk çıkarmadan yapmalıyız.
We need to find the money, but I want to make this as easy as possible for Becky.
Demek istediğim zorluk çıkarmadan denileni yaparsan hem benim hem de Sandra'nın işini kolaylaştırmış olursun.
I mean, it'd be really helpful for me and for her, I'm sure, if you're a good girl and you make it easy on Sandra.
Serena hâlâ gözlerine inanmakta zorluk çekiyor.
And still Serena has trouble believing her eyes.
Ve hâlâ abinin düğününü mahvetmeye çalıştığına inanmakta zorluk çekmedi.
And she had no trouble believing you were still trying to ruin your brother's wedding.
Belki de bir zorluk seziyordur.
Well, maybe he sees a challenge.
Ama bizim ayrılığımızı anlamakta zorluk çekenler diğerleri diye düşünüyorum.
I think it's everyone else who's having a hard time dealing with our breakup.
Hedef yaralanmış ise kendisini sorgulamakta zorluk çekersiniz.
The goal is to find your target fast enough to avoid a standoff or a fire fight. It's hard to interrogate your target if he's dealing with a gunshot wound.