Zıplamak translate English
195 parallel translation
Ama bu gece zıplamak istiyorum Trompet ve saksafonlarla
But tonight I want to jump To trumpets and saxophones
Zıplamak mı?
Jump?
Sonra, sandalyeye bağlı olduğu halde hücrede zıplamak suretiyle bana ve diğer üç memura saldırdı.
Then, bound as he was to the chair He assaulted myself And three other constables
'Bizi indirmeli miyim yoksa zıplamak zorunda mıyım?
'May I land us, or do I have to go through a bouncer?
Bu canlıdan başka bir de kanguru vardır. Zıplamak için tasarlandığı bariz olan bir hayvan için inanılmaz olsa da ağaçlarda yaşar.
There's this creature and a kangaroo that, unbelievable it may seem for an animal clearly designed for hopping, has taken to trees.
Bu kemiklerin üstünde zıplamak istiyorum.
Boy, would I like to jump on those bones.
- Zıplamak ister misin?
- Care to bounce?
Yankesicilik yok... sadece koşmak ve hoplamak zıplamak var artık hayatının geri kalanında. Teşekkürler.
Thank you.
Connie veya Tony parmağını her şıklattığında zıplamak zorunda değilim.
I don't have to jump every time Connie or Tony snaps their fingers.
# Zıplamak #
- ♪ Is up
Uçakta zıplamak hiç güvenli bir şey değil.
It's not safe to be jumping on a plane.
Uçurumun alt noktasından en tepeye zıplamak, bir kasırganın 747 oluşturmasına eşdeğerdir. Ya da tek bir şanslı mutasyon ile eksiksiz bir gözün oluşmasına eşdeğer.
Jumping from the bottom of the cliff to the top corresponds to assembling a 747 by means of a hurricane or it corresponds to getting a complete eye in a single lucky mutation.
Onu takibederseniz, bazı kısımları biraz dik olsa da, bir adım bile zıplamak zorunda kalmadan en alttan zirveye ulaşabildiğinizi farkedeceksiniz.
And if you follow it round you'll find that even though some bits of it are a little steep, you can get from the bottom to the top without ever having to jump up a step.
İyi de bu bir rock konseri..... sağımızı solumuzu kanatmak yok, atlamak zıplamak olayı bu.
Well, this is a rock concert... not the bleedin'... splish-splash show.
Gerçekten de bunun üstünde zıplamak istemiyorsun.
You don't wanna just jump into this.
Biliyorsun zıplamak yasak.
No jumping up allowed.
Kalbinizin hızlı atması veya yüksek sesli zıplamak değildir.
Not have your heart beating fast. Not jump every time there is a loud noise.
Zıplamak zorundasın.
You'll have to jump!
Geceleri zıplamak istemiyorum.
I'll be throwing up all night.
Ve ederse... Şöyle düşünmemelisiniz, koşmak ya da fırlatmak ya da zıplamak boş iştir.
And if it does you must not think that running or throwing or jumping is frivolous.
" Çiçek yollamak isterdim ama zıplamak kadar eğlenceli değiller.
" I would have sent flowers but they're not as much fun to jump up and down on.
Koşup, zıplamak, ağaca tırmanmak, ağaca çıktığında makyajını yapmak, olması gereken yer bu.
Running, jumping, climbing trees, putting on make-up when you're up there, that's where it is.
Koşmak, zıplamak, ağaca tırmanmak ; sincap kısmı değil.
The running, jumping, climbing trees, not the squirrel bit.
Askeri olayları çok severdim... koşmak, zıplamak, hazır olda durmak, "buldum seni!", bayrak, kep.
And I was into a lot of the army stuff - running, jumping, standing still, "found you!", flag, hat.
Çünkü bu ; koşup, zıplamak ve ağaçlara tırmanmak...
Cos it's running, jumping, climbing trees.
Yukarıya zıplamak gibi.
I like jumping up.
Burada sek martini alabilmek için kimin bacaklarında zıplamak gerekiyor?
Whose leg do you have to hump to get a dry martini around here?
Daha çok koşup, zıplamak gibi.
It's more like a running jump.
Bir astronot gibi zıplamak istiyorum.
I want to jump like an astronaut.
Atlayıp zıplamak, bağırıp çağırmak bana göre değil.
See, I'm a hard-core gymnast. No way jumping up and down, screaming, "Go, team, go!" is gonna satisfy me.
Benimle zıplamayı istiyorsun, Şunu bil zıplamak Tiggerların işidir Evet en iyisi.
[Gasps ] Say, you want to go bouncing'with me, on account of bouncing's what Tiggers do- [ Splat] - eh, best.
Seninle zıplamak istiyorum, Tigger, Ama önce bu bal kavanozlarını saymalıyım...
I would go bouncing with you, Tigger, except that I must count all these honey pots...
Z-Z-Zıplamak mı?
B-B-Bouncing?
Sorduğum için özür dilerim, ama benimle birlikte zıplamak ister misiniz?
Pardon me for askin', but you wouldn't happen to be interested... in doin'a bit of bouncing'with me, would ya?
neden kimse benimle zıplamak istemiyor?
I wonder why nobody wants to bounce with me.
- Biraz zıplamak isteyen var mı?
- Anyone up for a little bouncing'?
Zıplamak Yok!
No bouncing!
Tek yapmanız gereken biraz zıplamak.
All you need is a little bouncing'.
Z-zıplamak kayayı na-nasıl oynatacak T-Tigger?
How will b-bouncing move the rock, T-Tigger?
"Zıplamak bu kayayı yerinden oynatır." Ha, ha!
"Bouncing will move this boulder." Ha, ha!
- İşte şimdi oldu. Kimin biraz zıplamak için zamanı var?
- Now that that's outta the way, - [Coughing] who's up for a little bouncing'?
Çünkü zıplamak Tiggerların yaptığı en iyi şeydir.
'Cause it's the bounce that Tiggers do best.
Süper Çılgın zıplamak nasıl oluyor?
The Whoop-de-w- - What kind of bounce?
Dans mı zıplamak mı?
Dance or bounce?
Zıplamak mı?
Bounce?
Bir gecede yiyecek arayarak 60 km mesafe katedebilirler. Bu yüzden adadan adaya zıplamak onlar için bir sorun değildir.
They can travel 60km in a night searching for food so to them, island hopping is no problem
Eğer o atmosferde geri zıplamak yerine çarpsaydı...
If that had struck instead of bouncing off of the atmosphere...
O zaman kollara gerek kalır mıydı? Maymunlar gibi sağa sola zıplamak saha kullanışlı olur muydu?
The star we're interested in is a pretty inconspicuous fellow right in the centre of the cross here.
Davranışımızı ayıplamak faydalı olmasa bile daha kolay olurdu, ama göze batmazdı
It would be a lot easier to condemn our behaviour if it hadn't been so effective.
"Zıplamak"?
"bumping uglies..."
Sadece biraz hoplayıp zıplamak istemiştim.
I just wanted to jump around a bit.