Âşıksın translate English
272 parallel translation
# Şarkı söylüyor gibi : "Âşıksın"
Seem to sing, " You're in love...
# "Âşıksın"
"You're in love"
Ona da mı âşıksın? İnanmıyorum.
Just a few, you know.
Onu seviyorum. - Sen bana âşıksın?
Chris, that's a divine hat.
- Ve 4 ay. Hâlâ birbirinize âşıksınız, değil mi?
And you're both still in love, aren't you?
Hiroshi-san, ablama âşıksın.
Hiroshi, you're deeply in love with my sister.
Sen âşıksın.
You are in love
Ona hâlâ âşıksın.
You are still in love with her.
Liz, Connor'a âşıksın, değil mi?
Liz, you're in love with Connor, aren't you?
Aslında siz başkasına âşıksınız.
The real reason is, you're in love with someone else.
- Emily EMHAAH'a, ona âşıksınız.
- Emily EMMARAC, that's who.
Çünkü sen bana değil, ona âşıksın.
Because you're not in love with me. You're in love with her.
Bu hâlde ona âşıksın.
Then you are in love with her.
Birbirinize âşıksınız, şimdilik size kâfi gelebilir.
You're both in love, and that might suffice for now.
Hala ona âşıksın, değil mi?
You're still in love with her, ain't you?
Evet âşıksın.
Yes, you are.
Sen bu adama âşıksın.
You love that man.
O kadar âşıksın ki müşterilerine doğru dürüst bir hizmet veremiyorsun.
Understand? Sure, you're so much in love you can't give... the clients decent service.
Sen şu Shimonida'nın varisine âşıksın.
You love that heir of Shimonida...
çok geçmeden sırılsıklam âşıksınız. Evli olduğunu öğrenirsiniz.
Before you know it, you're in over your head.
Ama sen hâlâ Adrien denen o sefil adama âşıksın.
Besides, you're still in love with this poor Adrien.
- Demek sen âşıksın.
- So you are in love.
Demek hayal kırıklığına uğradın ve âşıksın?
So you're disappointed and in love?
Ona âşıksın. İtiraf etsene.
You're in love with her.
Âşıksın.
You're in love.
Sen ise askerliğe âşıksın.
You do it because... you love it.
Sen âşıksın!
You, in love!
- Ama âşıksınız.
- But you are in love.
Ya bana deli gibi âşıksın, ya da kafan gerçekten meşgul!
Either you're madly in love with me or your mind's elsewhere.
Birine mi âşıksın?
You've fallen for some girl?
Birbirinize âşıksınız değil mi?
You guys are in love, aren't you?
İkiniz âşıksınız ve bu bence muhteşem.
You two guys, you're in love. I think that's beautiful.
Sen bu kıza âşıksın.
You're in love with this girl.
Yapamazsın, çünkü âşıksın bana!
Come on. Hang up. You love me.
Ya doğuştan özürlü bir kalbi vardı ya da... müthiş bir âşıksın.
Either she had some congenital defect, or you're one hell of a lover.
Zengin bir eşcinsele âşıksın.
You fell for some rich homosexual.
Başka birisine mi âşıksın?
Are you in love with somebody else?
Ne zamandır âşıksınız?
How long have you been lovers?
Sen âşıksın.
You're in love.
Sen Billy'ye âşıksın.
- You're in love with Billy.
Sanırım hâlâ ona âşıksın.
I guess you're still in love with him.
Hâlâ o hocana mı âşıksın?
Do you still love that teacher?
Sen de âşıksın... ben de aşığım.
"You are craving, I am yearning..."
Sen de âşıksın... ben de aşığım.
"You are craving..." I am yearning... "
# Âşıksın Aşığım.
You're in love!
Sen hâla ona âşıksın.
You're still in love with her.
— Ona âşıksın, değil mi?
- You love him, don't you?
Tobias, başka bir erkeğe mi âşıksın?
Tobias, are you in love with another man?
Sen, kendini kontrol etmekten aciz, utanmaz bir barbarsın. Duyarlısın ama acemi bir âşıksın. Küstah ve dik başlısın.
You're a shameless barbarian, incapable of self-control... you're a basic lover, though particularly sensitive... and you're arrogant and obstinate as well.
Tıbba âşıksın sanıyordum.
I thought you loved medicine.
Çok mantıklı, onun gibi herif beceren bir kadın için doğru bir mantık. Demek ona âşıksın.
Oh, fuck!