Çalın translate English
120,119 parallel translation
Benden çalındığını biliyorsun.
It was taken from me, but you knew that.
- Bilmiyoruz. Aracın izini sürdük ama plaka çalıntı.
- We traced the vehicle, but the plates came back stolen.
Dinleyin biliyorum patronlarınızı kaybettiniz, ama benim işim teslim götürmekten emin olmak, ve bunda bize yardım etmeye çalışıyorum.
Look, I get it, you guys have had lots of bosses, but it's my job to make sure we deliver, and I'm trying to help us do that.
Bugün benim burada çalışmamın ilk günü.
This me my first day of work here.
Plasentanın düzgün çalışmaması.
It's a malfunction of the placenta.
Bir laboratuar çalışanının bunu batırmasına izin veremem.
I won't let some lab technician blow this.
Celina'nın senden para aşırmaya çalıştığına inanmıyorum. Öylesi birisi taşıyıcı anneliğe gönüllü olmazdı.
I don't believe Celina tried to extort money from you, not someone who would volunteer to be your surrogate.
Lütfen, sanki De Palma'yla çalışmışsın gibi.
Please, as if you worked with De Palma.
Sakinleşmem lazım çünkü çılgın bir dublör orospu beni öldürmeye çalıştı.
- Well, I need to chill the fuck out'cause some crazy stunt-cunt just tried to murder me.
Bu sektörde genelde herkes kendi başının çaresine bakar ve neredeyse her zaman bir adam sana kıçın çok büyük derken aynı zamanda onu ellemeye çalışır.
Usually in this industry, it's every man for himself, and it's almost always a man, telling you your ass is too fat at the same time he's trying to grope it.
Kardeşi Max Rager'ın bodrumunda çalışıyormuş ve ona aşağıda zombiler olduğunu söylemiş.
His brother worked down in the basement of Max rager and told him about the zombies down there.
Çalışanlarımızın virüse maruz kaldığını düşünüyoruz.
We believe our men may have been exposed to the virus.
Şirketin çalışanları zombileri biliyor ama kendi kıçlarını kurtarmaya çalışıyorlar.
Those corporate hacks know about zombies, but they're just trying to cover their own asses.
O zaman gereken sayı buydu ve Kongre işte o zaman Kurucu Babaların hayal edemeyeceği bir durumla başa çıkmaya çalıştı.
That was the number required then, and that's when Congress tried to address what the Founding Fathers just couldn't imagine.
- Kimler için çalıştığını bilmiyorsun.
You have no idea who you're working for, LeAnn.
Alarmı çalıştırın!
Sound the alarm!
Çalışıp çalışmadığını test etmek için...
Because the only way to know if it works is to test it, and that would mean...
Beyaz olmasının ayrıcalığıyla siyah sanat eserini değiştirmesini istemezsin, değil mi?
You don't want him using his white privilege to rewrite black art, do you?
- Çalışmalarının belli bir canlılığı var.
Your work has a certain energy.
Bu yüzden mi çalışmaların bu yönde?
Is that why you got into this line of work?
- Belki de biraz daha sıkı çalışmalısın.
Maybe you need to try harder.
Keşke başkasının kurallarına göre oynamaya çalışmak yerine önsezimi dinleseydim.
I only wish I'd listened to my gut instead of trying to play by somebody else's rules.
Dul, babamın ve ölen Baron Jacobee arasında savaş çıkarmam için beni ikna etmeye çalıştı.
The Widow tried to convince me to incite a war between my father and the late Baron Jacobee.
Himaye edilen yasalar gereği şu andan itibaren baron unvanı elinizden alınmış olup topraklarınızdaki haklarınız ve ayrıcalıklarınız iptal edilmiştir.
As mandated by the code of conduct, you are hereby stripped of the Baron title. All your land rights and privileges are hereby revoked.
O zaman seni öldürmeden önce beni öldürmeye çalışacağını düşünüyorum.
Then I expect you'll try to kill me before I kill you.
- Etkilemeye çalıştığın bir kız mı var?
Is there a girl you're trying to impress?
Çalıştığın binaya girmeme yardım etmen gerek.
I need you to help get me into that building where you work.
Ortaklık'ın ultraviyole ışınları ile çalışan evleri var.
The Partnership has grow houses run with ultraviolet light.
Çizelgeye göre tartışma senin çalıştığın alanda olmuş.
According to the schedule, the altercation occurred in the area where you were working.
- Nazmi Dushku için çalışıyor, son konuşmamızda Paul'ü öldürdüğü için icabına bakacağını söylemiştin.
He works for Nazmi Dushku, whom you said you would take care of when you thought he killed Paul.
Ne, o kendi hayatını kurtarmaya çalışıyordu.
What, she was just trying to save her own life.
Ordu Harekât Merkezi, Beyaz Saray'la birlikte çalışsın.
No. Uh, have CTOC coordinate with Command Ops here in the White House.
Onu öldürmeye çalışan canavar bulunduğunda yanınızda olmak istiyorum.
I want to be right here with you when we find the monster that tried to kill him.
- Fazla sıkı çalışmayın.
Don't work too hard.
Aileler sınıra akın ediyor, kaçmaya çalışıyormuş.
The brief said families are racing to the borders, trying to escape.
En azından çalıştığını söylemişti.
At least, she said she did.
Ama Majid Nassar meselesinin ele alınışı, Rusların şu atletizm antrenörü konusunda seninle oynamasına müsaade etmen... Bir de rahmetli Başkan Yardımcısı'nın, seni öldürmeye çalışan adamı
But, uh, the handling of Majid Nassar, the way you let the Russians play you like a fiddle when it came to that damn track coach, not to mention our late vice president ordering the FBI to kill the man who tried to kill you.
Babası, 90'ların başında Pentagon'a çalışıyormuş.
Her father took a Pentagon post in the early'90s.
Tek bahsettiğin şey, kimsenin adını bilmediği bir Senatör'ün posta odasında çalışmak için DC'ye taşınmaktı.
And the only thing you could talk about was moving to D.C. to work in the mailroom of some senator that nobody had ever heard of.
İnanıyorum ki birlikte çalışırsak iki tarafın da işine yarayacak çift partili bir platform kurabiliriz. Bağımsız olduğum için ben de bu işi kolaylaştırabilirim.
I believe that if we work together, we can create a bi-partisan platform that would be beneficial to both parties, and as an Independent, I can help facilitate that.
Hookstraten'a mı çalışacaksın?
You're working for Kimble Hookstraten?
- Hookstraten'a mı çalışacaksın?
You're working for Kimble Hookstraten?
Mathison'ın sabit disklerini inceleyip ipucu bulmaya çalışıyoruz.
Yeah. We're combing through Brooke Mathison's hard drives, trying to find any clues we can.
Süratle ve verimli çalıştın.
You did your job quickly and efficiently.
Dokuz Yüce Divan adayın. Hepsi çalışma grubunca kontrol edildi.
Your nine Supreme Court nominees, all vetted by the working group.
İnsanların hayatlarıyla siyasetçilik oynamak istiyorsan seve seve şu koridordan gidip basının karşısına çıkar, ona en çok ihtiyacımız olan bu günlerde adalet sistemimizi rehin tutmaya çalıştığını... tüm dünyaya duyururum.
And if you're willing to play politics with people's lives, trust me... I am more than willing to walk down that hall to my press room and call you out in front of the entire world for trying to hold our justice system hostage at a time when we need it most.
Herkes bu hususta ne kadar çalıştığınızı biliyor.
Everyone in this room knows how hard you've worked on this,
Hem Yargıç Gray'e çalışmıştın.
Also, you clerked for Justice Gray.
Kameraların sadece biri çalışıyor tabii.
Of course they only have one working camera.
Hâlâ buraya alışmaya çalışıyorum, eminim sen de aynı durumdasın.
I'm still trying to find my way around here, as I'm sure you are.
Devletin uzun süredir kimliğimizi çalmaya, hayatlarımızı kontrol etmeye ve çocuklarımızın beynini yıkamaya çalıştığını.
That for far too long, government has tried to hijack our identities, control our lives, and brainwash our children.