Ülkeden translate English
1,597 parallel translation
Bence hazinesini ülkeden çıkarmaya çalışıyor.
I think he's trying to get his fortune out of the country.
Onu ülkeden çıkarırsan, istediğin her şey senin olacak.
Get her out the country, you'll have everything you ever wanted.
Onu ülkeden çıkarırsan, istediğin her şey senin olacak.
You get her out of the country, and you will have everything you ever wanted.
Rodrigo'nun Alexis'i ayartıp ülkeden çıkarması harika bir fikirdi.
Having Rodrigo lure Alexis out of the country was a brilliant idea.
Öldürülmeden bu ülkeden çıkmak istiyorum.
I need to get out of this country before they kill me.
Kadın tropiklerdeki fakir bir ülkeden geliyor.
She's from a dirt poor country in the tropics.
Öğretmeniniz ülkeden ayrıldı.
Your teacher has left the country.
Küçük bir ülkeden gelen mültecilerdik.
We were refugees from a tiny country.
Soygundan sonra da ülkeden dışarı sızacağız.
Then, after the robbery, we're gonna sneak out of the country.
İnsanlar hangi ülkeden gelirse gelsin ya da görünüşleri veya ten renkleri ne olursa olsun.
It doesn't matter what country someone's from or what they look like or the color of their skin.
Yani, sırf başka bir ülkeden geliyor diye, bunları göz ardı mı edeceğiz?
I'm mean just because he's from another country these things don't count?
Acemi gözler için, Bay Patel ve Raja,... aynı ülkeden gibi görünebilirdi.
To the untrained eye, Mr. Patel and Raja could've been from the same country.
Araştırma sırasında ülkeden ayrılıyor. İzne bile ihtiyacımız yok
He's leaving the country while investigated, we don't need permission.
Ama fakir bir ülkeden geliyorsunuz.
Though you do belong to a poor country!
Bir ülkeden diğerine hareket halindeydi. ... ve Malezya yerleşmiş bulunmaktadır.
Another one has been moving from one country to another and has settled down in Malaysia.
- Bu ülkeden bıktım.
- I am sick of this country.
Öncelikle, bu buzdağını çalışmak için seçmemin sebebi Titanik'i batıran buzdağından ve Titanik'in kendisinden büyük olması değildi. Titanik'in inşa edildiği ülkeden daha büyük olmasıydı.
First of all, I found out that the iceberg that I came down to study not only was larger than the iceberg that sank the Titanic, it was not only larger than the Titanic itself, but it was larger than the country that built the Titanic
Hapishanelerdeki mahkumları ve kötüleri ülkeden attı.
Throws anyone who objects in jail or worse.
Sum ülkeden çıkmadı.
Sum did not leave the country
O da parayı ülkeden çıkarmanın bir yolunu bulmuş.
He found a way to smuggle the money out of the country.
Daha şimdiden bu ülkeden sıkıldım.
I'm tired of this country already.
Sen iyileştikten sonra, okyanusu geçip bu ülkeden kurtulmaya ne dersin?
After you get better, how about we cross the sea and leave this country?
Henüz satış kayıtlarından bir şey çıkmadı. Bu da motorun başka bir ülkeden alınıp getirildiğini gösteriyor.
No hits on sales records yet, indicating that the bike may have been purchased overseas and then brought across the border.
Burundi'deki elçiliğiniz tarafından ülkeden kaçırıldı.
He was smuggled out of the country by your embassy in Burundi.
Yani bu üç ülkeden biri aşıya ulaşmış olabilir.
So... One of these countries would have access to the vaccin.
Ben bunak değilim ve ailende bu ülkeden atılmadılar.
I'm not dried meat. And your parents were not deported from this country and you know it.
Ama isimleri bir kere devletin eline geçti. Ve tüm amaç ve gayeleri ülkeden dışarı atmaktı, o yüzden evet.
But once their names had been handed over to the State Department, they were, for all intents and purposes, hounded out of this country.
Bir şey oldu ve ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Something happened, he fled the country.
Uyuşturucu verildiğini ve ülkeden çıkarıldığını düşünüyoruz.
We think he was drugged and taken out of the country.
Starik ülkeden kaçmak için çok zamanının olduğunu sanmıyor.
Starik figures you don'thave a lot of time to flee the country.
Bir şans bekliyorken yabancı bir ülkeden yardım almada yanlış olan nedir?
What's wrong with going to a foreign country for help and then waiting for a chance? !
Yugoslavya'dan veya... Veya kahrolası başka bir ülkeden.
From Yugoslavia or some other godforsaken...
- 171 ülkeden.
- 171 countries worldwide.
Şimdi sizler bu ülkeden cehennem olup gitmelisiniz.
Now you guys got to get the hell out of this country. No.
Boris'i bu ülkeden gönderdiler çünkü o gerçekten, Tilki'yi yakalamaya uğraşıyordu.
They sent Boris out of this country because he was actually trying to catch the Fox.
Bir an önce bu lanet ülkeden çıkmak zorundayım.
I just gotta get the hell out of the damn country.
Başka ülkeden bir kadın.
A woman from another country.
71 ülkeden 1300'ün üzerinde bilim adamının katılımıyla.
It involved over 1300 scientists from 71 countries in the world.
bu ülkeden özür dilemek zorundasınız.
Tomorrow's edition will have an apology letter.
Haçımı alacağım, bu ülkeden gideceğim ve geri dönmeyeceğim.
I'm gonna get my cross... I'm gonna get the hell out oi this damn country. and I'm never coming back.
Ve Müslüman bir başkanın % 80 Hindu'yu yönetilen bir ülkeden.
by a Muslim President to govern a nation of over 80 percent Hindus.
Biz de bu yüzden ülkeden kaçtık ve buraya geldik.
So we fled the country and we came here.
Sınırlar kapatıldı. Ancak gerçekten hasta olanlar ülkeden çıkış yapabilirler.
Only people who are seriously ill can leave the country.
İspanya'nın tüm düşmanları ülkeden kaçamadı.
Not all the enemies of Spain have escaped.
Biliyorsun, sabah ülkeden çıkmış olman gerekiyor.
You know, you got to be out of the country in the morning.
asıl seni bu ülkeden atarlar!
I was born here, you little bitch.
Ve ülkeden ayrılmazlarsa,... yardımı dokunacak birisini arayacaklar arkadaşları, aileleri, güvenebilecekleri her kim olursa.
And if they don't Flee the country, They're gonna be Looking foshelter With friends, family, Whoever they can trust.
Hayır ülkeden!
No, out of the country!
Başka ülkeden hesabına gönderttim.
I had it wired from overseas.
Yabancı ülkeden gelen para sorunsuz olarak hesabınıza geçti.
And that overseas transfer came through without a problem.
Bu ülkeden nefret edebilirsin, bu değerlerden nefret edebilirsin.
You might hate this country, you might hate its values.