Ünvan translate English
859 parallel translation
Böyle ne bir rütbe ne de bir ünvan var.
There's no such rank nor title.
Bana "hüküm" dar ünvanı verilmesi ne kadar da aptalca. En çok beni ilgilendiren bir konuda bile hüküm veremeyecek miyim?
What strangely foolish title is it that calls me ruler... if in what concerns me most nearly, I'm to have no voice?
Kardeşim lehine ünvanımdan feragat ediyorum.
I renounce my title in favor of my brother.
- Devrim başlamadan önce ünvanımdan feragat ettim.
- Why not? - I relinquished my title before the revolution began.
Belki de bu kişi Profesör doktor ünvanı alacak.
And maybe earn his title of Doctor of Medicine.
Büyükbabam, Baron Desportes, Napoleon'un ünvanını kabul etmişti.
My grandfather, the Baron Desportes, received his title from Napoleon.
Moskova arşidükünün çar ünvanına hakkı yoktur!
The Archduke of Moscow has no right to the title of Tsar!
- Soyluluk ünvanı "von" ha?
- A von?
Düklük ünvanı Albay Henry D'Ascoyne'e, II.Charles tarafından... Majestelerine, sürgünü esnasında gösterdiği hizmetten dolayı verilmişti.
The dukedom had been bestowed by Charles II on Colonel Henry D'Ascoyne for services rendered to His Majesty during his exile.
Sürgünden sonra, Majestelerine düşes tarafından gösterilen hizmetten ötürü ünvanın sağladığı eşsiz ayrıcalıklar erkeklere olduğu kadar, ailenin kadınlarına da bahşedilmişti.
Later, for services rendered to His Majesty after his restoration by the Duchess, the title was granted the unique privilege of descending by the female as well as the male line.
Bir an dini ünvanımla seslenilmesi beni şoke etmişti ancak çabucak toparlandım.
It was, for a moment, a shock to be addressed by my ecclesiastical title, but I recovered quickly.
Annen yaşamış olsaydı, elbette, ünvanı senden önce alacaktı...
Uh, had she lived, your mother, of course, would have succeeded before you.
Chalfont dükü olabilen işverenim ünvanı aldığını duymasının ardından geçirdiği şokla aramızdan ayrılmıştı.
My employer, who was Ninth Duke of Chalfont for the shortest possible period, having expired of shock on hearing that he had succeeded to the title.
Garip bir ünvan, ama eğer istediğin şey...
A peculiar title, but if that's what you...
Bu ünvan ben sergi açmaya başladığımda verilmişti.
That title was bestowed on me when I became an exhibitor.
Ve özel ünvanı olmayan bir kişi... bahçede küçük bir havuzda yaşayan George adlı balığa bakıyordu.
And a man of no particular title took care ofa small pool in the garden for a goldfish named George.
Ona samuraylara özgü bir ünvan verdik.
We will give him a title appropriate for a samurai
Takezo, Musashi ünvanını aldı ve kılıç kullanmada büyük bir usta oldu.
Takezo took the name Musashi and became a master swordsman.
Senin ünvanınla kendime şöhret sağlayacağım.
I shall avail myself of your designation
O aptal şu an ona şövalye ünvanı vereceğimi sanıyor,
Well, that's the fool thinks, but the moment I dub him knight,
Gösterdiğin erdemli sadakat ve yaptığın onurlu ve olağan üstü başarı dikkate alınarak, verilen bu onurun kanıtı olarak, verilen bu onurun kanıtı olarak... her zaman iyi ve sadık bir vatandaşın parçası olarak, sana kraliyet şövalyesi ünvanı veriyorum toprağın savunucusu, tacın koruyucusu,
Considering the virtuous fidelity you have shown, and the honorable exploits that you have done, having given proof of that honor, having given proof of that honor... as always as is the part of a good and faithful subject, I hereby dub thee knight of the realm, defender of the soil, protector of the crown, and a fit consort for the princess Gwendolyn the fair.
Hatırladığım bir başka şey ise Alex amcam sırf dans etmeyi sevdiği için size ünvan verdiğidir.
Yes! I also remember that my Uncle Alex got you the title because he liked dancing.
Hiç alamadığın o ünvanı gerçekten istedin.
You really wanted that title you never got.
Sana ünvan vermekle kalmayıp büyük elçi yapmalıymışız.
We should not only have given you that title, we should have made you an ambassador.
Zira hanımlardan biri, geçenlerde ünvan sahibi bir İngiliz ile evlendi ve yüzü şimdi çok tanınıyor.
Because one of these young ladies has since married a titled Englishman... and her face is now quite well-known.
Warlock'a gelmek, marshal olmak, bir araba kowboyu çekinmeden öldürmek koruyucu ünvanı almak, sonra bizim sizi öldürmemiz, sonra başka bir marshal'ın gelmesi ve onun daha çok adam öldürmesi, ve böylece...
The town of Warlock appoints a marshal he kills a whole bunch of us cowboys and we appoint regulators and we kill you and the town gets another marshal who kills more cowboys and we appoint...
Sonuç olarak, şanlı eyaletimizin valisi, milis kuvvetlerinde fahri albaylık ünvanını size sunmak için beni görevlendirdi.
In conclusion, the governor of our glorious state has vested in me the authority to confer upon you a commission as honorary colonel in the state militia!
Hillsboro'ya geldiği gün eyalet milisimiz tarafından kendisine fahri albaylık ünvanı verildi.
He was made honorary colonel in our state militia the day he arrived.
Bu ünvanın kullanımı müvekkilim hakkında ön yargı yaratacaktır.
The use of the title prejudices the case of my client.
Er Brady'nin onursal ünvanına bir itirazım yok.
I have no serious objection to the honorary title of Private Brady.
Bay Drummond, bu vesile ile size milis ordumuzun geçici fahri albaylık ünvanını veriyorum.
I hereby appoint you a temporary honorary colonel in the state militia.
- Ama ünvanımın peşine takılmadı.
- But she wasn't after my title. - What's this?
- Böylece ünvanını takip ettiği için övünebilirsin.
- So you could go on boasting that she was after your title.
Sanırım artık ünvanım senin için çok şey ifade etmez, değil mi, Jennifer?
I guess my title doesn't mean much to you anymore, does it, Jennifer?
Yani, "Küçük hanım" hala bir kız için en iyi ünvan.
Well, "Mrs." is still the best title for a girl.
1907'de Hukuk Doktoru ünvanını aldı.
Received the degree of Doctor of Law in 1907.
- Ad, soyad ve ünvanınız.
Surname, first name and occupation.
Senin mesleki ünvanın onların sana güvenmesine sebep oldu.
Your professional degree made them feel safe.
Senato'nun, Sezar'a ömür boyu Roma'nın diktatörü olma ayrıcalığını, ünvanını ve makamını ihsan ettiği, onaylanmıştır.
"In recognition, the Senate has bestowed upon Caesar the rank, privilege and title of dictator of Rome for life."
Yoksa, bu anlamsız diktatör ünvanını benden alın.
Else, take from me this meaningless title of dictator.
Diktatör ünvanı verilirken elbette Sezar bu ünvanın sembolik yapısını hatırlıyordu.
Surely Caesar recalls the symbolic nature of the title "dictator" at the time it was conferred.
Bu ünvan Roma'nın zaferlerinize duyduğu minnettarlığı gösteriyordu, Sezar'ı tüm askerlerin üzerinde onurlandırıyordu.
It was to honor Caesar above all men and to indicate Rome's gratitude for Caesar's triumphs in its name.
Egonuzu tatmin için, pohpohlamak için bir başka ünvan.
Another title to please your fancy, flatter your ego.
Ölümü sonrası Sezar yaşarken reddettiği ünvan ve güçle onurlandırılmalı.
- Then in death Caesar must be granted the power and title he was denied in life. Deified, even.
Caesarion, Sezar'ın oğlu olarak kral ünvanını ve tanrılaştırılmayı hak talep etmeli.
Caesarion as Caesar's son could claim both the title of king and his deification.
Onların ünvanı geri alındı, artık kraliçe değiller.
Queen. Strip them naked, they're no longer queens.
Etkileyici bir ünvan.
An impressive title.
Biliyorum, şu anda söyleyeceklerim İmparator Titus ile Kraliçe Berenice'nin aşkından gelen sizi pek etkilemeyecektir. Ama Sedàra'lar da soylu bir aile Majesteleri 4. Ferdinand'ın verdiği ünvan sayesinde.
I know that what I'm about to say will have no effect on you, who descend from the loves of the Emperor Titus and Queen Berenice, but the Sedàras are noble too,
Bir şeref ünvanı, süsleme gibi yada...
A title of honor, like a decoration or...
Kartvizite basılacak önemsiz bir şeref ünvanı olsaydı zevkle kabul ederdim.
If it were a mere title of honor to put on a visiting card, I should be pleased to accept.
Çünkü bu şehir ünvan vermeye her şeyden çok bayılıyor.
Well, that's because this town loves nothing more than to bestow titles.