English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Ü ] / Üretim

Üretim translate English

1,350 parallel translation
Ama orası yan üretim yeri.
It's a sweatshop.
Öncelikle, Marstaki robot üretim tekniklerinin kayda değer artışının sebebi buna gerçekten ihtiyaç duyulmasıydı.
To begin with, the remarkable advancements in robot production techniques on Mars have been driven by necessity.
Anti-Godzilla süper silahının özel üretim bütçesi, meclisten geçti.
The special bill on production of an anti-Godzilla super-weapon has passed through the Diet.
Elverişli zamanlardan yararlanmak için anne, kesesindeki yavrusu için bir tane ve rahmindeki embriyo halindeki diğer yavrusu için başka bir üretim hattı oluşturabilir.
To capitalise on good times the mother can support a production line one joey in the pouch one at foot and another in the womb as an embryo
Bangalore, Hindistan'daki bir üretim fabrikasında, kazara zehirli gaz sızıntısı olmuştu.
An accidental methylisocyanate leak at a manufacturing plant in Bangalore, India.
Geçen ay Fordson üretim sorunlarından şikâyet ederek malları teslim etmedi.
Last month, Fordson failed to make delivery, complaining of production problems.
Çalışanlarla ilişkilerim düzeldi ve üretim arttı.
I was better able to relate to my employees and productivity went up.
Bunun yanında birada üretim fazlamız var.
Besides, we seem to have a surplus for the moment.
Kardeşlerim "seri üretim bandında" kaldı.
- My brother and sister got stuck on that conveyor belt.
Ben böyleyim, "Seri üretim bandı" nda olmak hoşuna gidiyorsa, senin adına sevindim.
If you like being on the conveyor belt, then good for you.
Ben "seri üretim bandı" nda değilim.
- I'm not on the conveyor belt. - Okay.
Özel üretim, kanca.
This is a special feature, the hook.
Hayvanlar aleminin her üyesi, basit tek hücreli organizmadan en kompleks memeliye kadar, üretim sürecine girerler.
All members of the animal kingdom, from the simplest one-celled organism to the most complex of mammals, engage in reproduction.
Bu olağanüstü üretim süreci cinsel ilişki yaparak başlar bir diğer adıyla "sevişme", yani seks yapmak.
This remarkable reproductive process is set into motion by the act of copulation also known as "intercourse" or "coitus."
Bu üretim işleminin ortakyaşamın gelişimini engellemiş olması mümkün mü?
Is it possible that the production process hinders the development of the symbiote?
Aslında, son keşifler sayesinde, oldukça büyük miktarda üretim fazlamız var.
In fact, thanks to recent discoveries we have a considerable surplus.
Milyonlar yatırdılar ve bu uzaylı gelişmelerini kullanarak üretim hatlarından milyarlar kazanmayı umuyorlar.
They got millions invested and they expect to make billions by incorporating alien advancements into their product lines.
Özel üretim.
Microbrewed.
Bize üretim tesislerini göstermesini istemek üzere bir medyum vasıtasıyla Saddam ile iletişim kurmaya çalıştık. Fakat bize cevap vermedi.
We have tried to communicate with Saddam through a psychic to ask him to let us see his warehouses in heaven, but he has not responded.
Bayanlar ve baylar ABD Ordusunun kullandığı her türlü silahlarda üretim lideri karşınıza gerçek bir Amerikalı kahraman getirerek ulusumuzun yüzüncü yılını kutluyor.
Ladies and gentlemen : Winchester. America's leader in all forms of armament used by the United States Army celebrates our nation's centennial by bringing you a true American hero.
Evet ihraç üretim alanları fikri bu harika gelişmeye atılan ilk adım olacaktır. [Serbest Ticaret Bölgesi] bu ülkeler çekilen yatırım yoluyla topluluklara azar azar etkisi olacaktır.
Well the whole idea of the export processing zone is that it will be the first step towards this wonderful new development, through the investment that's attracted to these countries there will be a trickle down effect into the communities.
Etrafa kendileri hakkındaki düşünceyi yaymaları onların üretim eylemi.
The dissemination of the idea of themselves is their act of production.
Ben sadece bir üretim hattında otomobil üreten bir montajcıyım bu da toplum için iyidir onları etrafta taşır.
I'm just an assembler on an assembly line building a car which is good for people and society and it moves them around.
Tirad'ın kuryesi. Seri üretim için prototipi Berlin'e götürüyor.
He's a courier for Triad, and he's transporting the prototype to Berlin for mass production.
Nihayet 1949 martında... Bir üretim rekoru kırmaya çalışıyorlarmış.
Then in March of'49... see, they were trying for a new production record.
Ve üretim rekorunu kaçıralım mı?
And miss the production record?
Son üç üretim döngüsündeki saflık oranı düşüktü.
There were impurities in the last three production cycles.
Bu tesis bu kadar üretim yapacak şekilde tasarlanmadı.
This facility wasn't designed to manufacture such large quantities.
İşte burada da fabrikamızın üretim hattı.
And here's our factory at work!
Jack'in klonu hatalı bir üretim.
Jack's clone is a dead giveaway.
Jackie hatalı üretim kıyafetler giydiği için bir karışıklık olduğunu bilmeni istiyor.
Jackie wants you to know that there was a mess'cause she was wearing the wrong fabric.
Seri üretim, ucuz işçilik, standart kalite, kolay erişim, büyüme, sonsuza kadar.. sonsuza kadar yaşayalım Tanrıya şükür serserinin tekiyim..
They'd offer you that target audience, mass production, cheap labour, uniform quality, easy access, growth...
Kliniğimde mükemmel bir üretim alanıdır. Tek bir hücreden genetik bir fetus yaratılabilir.
My clinic has perfected a procedure by which a single cell could be used to create a genetically identical fetus.
Beta aşamasındaki bir toplu üretim test modeli.
It's a beta mass production model for evaluation test.
Aktif kimyasal silah depoları, mobil üretim merkezleri.
Active chemical munitions bunkers. Mobile production facilities.
Amin'in, vergi kaçırmak ve üretim anlaşmalarını gözden geçirmek için dünyadaki karını hesaplaması lazım.
Amin needs to make a projection of the world grosses to see if he can get a tax break and run it through his output deal.
... tüm üretim sektöründeki çalışanlara karşı
... to workers in all production sectors.
Yönetim rahat bırakmamı söyledi. Sadece onları üretim bölümünden uzak tutmalıymışım.
Management has told me not to interfere... just to keep them out of the factory.
Burada üretim yapmamız çok zor.
Odds are against us reproducing this in the laboratory.
Bir keresinde dünyanın en iyi malt içki üretim tesisine gitmiştim.
I went once on a tour of the finest single malt distillery in the world.
Onlar üretim fazlası baba.
Just the surplus, Dad.
Baban üretim fazlası ineklerini öldürme üzerine anlaşmıştı.
Your father agreed to put down all his cows.
Beden bir protein üretim makinesidir.
The body is a protein-producing machine.
Sen üretim aşamasındaki bir Tanrısın. Bu yolu yürümelisin.
You are a God in the making... and you have to walk this path.
Ülkemizin 300 milyon kişiyi besleyebilecek miktarda üretim yapabildiği 1960'larda, fakirliği lanetleyen
When our country produces enough commodities to feed 300 million people, the level of poverty denounced in the film "The Hour of the Furnaces"
Çevresel koruma, yükselen üretim maliyetleri.
Environmental protection, raising producer prices...
Hem yerli üretim pilim var hem de Fransız malı.
I have both local and French-made batteries.
- Beni "seri üretim bandı" na koymadığın içindi.
- What's that for?
Tamamen hatalı üretim o.
He thought you and I were together but he was just wrong.
Siyasetçiler üretim fazlası!
A surplus of politicians!
İnsanlar geçen ay boyunca üretim yapmama nezaketinde bulundular, böylece akşam yemeğimiz için herşey sakin durumda.
Ah, Mrs. Thornton!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]