Üzmek translate English
1,173 parallel translation
Seni üzmek istemedim, Daphne.
I didn't mean to upset you, Daphne.
Seni üzmek istemem ama bildiğim kadarıyla, onu en son gören de sendin.
I don't mean to upset you but as far as I know, you were the last one to see her.
Beni üzmek istemediğini biliyorum.
I know you didn't mean anything.
Seni üzmek istemedim.
I didn't mean anything.
Yani kızı üzmek istemem.
I mean, I don't want to upset her.
Seni üzmek istemedim. Hassas bir durumdaydın.
Because you were in a fragile state.
Bugün beni gerçekten de üzmek istiyorsun!
You're really trying to upset me today!
Çocukları üzmek istemem.
Hate to disappoint any kids.
Kimse seni üzmek istemedi, Carter.
Nobody meant to hurt you, Carter.
Seni üzmek için söylemedim bunu.
I didn't tell you this to upset you.
Sırf insanları üzmek için takımı New Jersey'e taşımakla tehdit ederdim.
Threatening to move the team to New Jersey to upset people.
- Onu üzmek istemedim.
- I did not mean to upset him.
Evet. Başkalarını üzmek pahasına istediklerini elde etti. Kendine ise bir şey olmadı.
He got everything he wanted at great expense to others... and at no cost to himself.
Amacım sizi üzmek değildi, Efendim.
I didn't mean to upset you, Master.
Seni ve Tony'i üzmek istemiyorum.
I don't want to hurt you, and I don't want to hurt Tony.
- Sizi üzmek istemiyorum.
I didn't want to upset you.
Kızımı üzmek istemiyorum.
I don't want to upset me daughter, do I?
Seni üzmek istememişti.
She didn't wanna upset you.
- Seni üzmek istememiştim.
- I really didn't mean to upset you.
Ameliyattan önce onu üzmek istemedim.
I didn't want to upset her before surgery.
İnanın bana istediğim son şey sizi üzmek.
Believe me, the last thing I wanted to do is displease you.
Seni üzmek istememiştim.
I didn't mean to upset you.
Onu üzmek istemiyorum.
I don't wanna upset him.
Tabi ki Yüce Nagu... yerel nüfusu üzmek de istemez.
Of course, the Nagus doesn't want to upset the local population.
Sizi üzmek istememiştim.
I didn't mean any harm.
Bizi üzmek istemedim ama sonuçlara bak.
You always mean well, but look what happens.
Seni üzmek istemedim, sadece uyarmak istedim.
I didn't mean to upset you, just to warn you.
Seni üzmek istemedim. Kusura bakma.
I didn't mean to hurt you.
Bunu seni üzmek için söylememiştim.
That wasn't supposed to be a stumper.
Seni üzmek istemedim, Larry.
I didn't want to upsetyou, Larry.
- Beni üzmek istiyor.
He just wants to hurt me.
- Seni üzmek istememiştim. - Al o zaman.
- I didn't mean to upset you.
Bak, ben bu hediyeyi seni üzmek için vermedim.
Look, I didn't mean for the gift to upset you.
Böyle mutlu bir günde, kimseyi üzmek istemiyorum.
Oh, humor me, hon. This is such a happy day, I don't wanna bring everybody down.
Seni üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you.
- Onları üzmek için.
- To spite them.
Sana şunu söyleyebilirim. Kesinlikle seni böyle üzmek istemedim.
I can tell you I certainly didn't mean to upset you like this.
Eminim beslenme konusunda onu üzmek istemezsin.
I know you ain't pulling'down that much at the feed mill.
- Sizleri üzmek istemem.
I don't want to upset you.
Beni üzmek mi istiyorsun?
Are you trying to upset me?
Sana söyleyemedim çünkü seni daha fazla üzmek istemedim.
I didn't tell you at the time'cause I didn't want to upset you too much.
Bundan daha beteri lazım beni üzmek için.
It'll take more than this to upset me.
Konukçu olmanızı önererek sizi üzmek istemedik.
We didn't mean to upset you with the suggestion of becoming a host.
Seni böyle üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you so.
- Hadi götür onu Pete. "Bill" i üzmek istemezsin.
Go along, Pete, you don't want to upset * Bill *
Hiçbir zaman öncelikle senden şüphelenmiyorum çünkü seni üzmek istemiyorum... ve sen böyle bir şey yapıyorsun.
I always give you the benefit of the doubt'cause I don't wanna upset you... and you pull something like this.
Hayır, seni üzmek istemezdim ama buradaki sorun şu ki sende ne böyle bir vücut ne de böyle bir görüntü var. Bu adamlar devasa.
I hate to break it to you, but you don't have the build or the look for it.
Seni üzmek istememiştim.
I didn't want to worry you with it.
Sizi üzmek istemiyorum.
I don't wanna disappoint you.
Milleti üzmek, sinir krizi geçirtmek.
Tearing people down, throwing tantrums.
Seni üzmek istememiştim.
I didn't want to hurt you.