Şeref translate English
3,218 parallel translation
- Bu çok büyük bir şeref.
This is a big honor.
O şeref bana ait.
It's my honor as well.
Şeref verdiniz!
It's an honour!
Oh, tanrım, bu büyük bir şeref.
Oh, God, that's such a compliment.
"Zenginlik ve şeref, evlat."
" Fortune and glory, kid.
- "Zenginlik ve şeref." - Indiana Jones.
Fortune and glory. " Indiana Jones.
Onca yıldan sonra sizi görebilmek büyük şeref.
To see you again after so many years is a blessing.
- "Aile, sorumluluk, şeref."
- "Family, duty, honor."
- Aile, sorumluluk, şeref...
- Family, duty, honor...
Şeref onların umurunda değil, benim umurumda.
It's not important to him, but it's important to me
Gonfaloniere Juan Borgia ile şimdi Papalık Makamı'na portresine sunacağım kralın sevgili yeğeni Prenses Sylvia arasındaki birliktelik için şeref duyulacaktır.
Between the Gonfaloniere Juan Borgia and his beloved niece, the Princess Sylvia, whose portrait is now my pleasure to present to the Papal Court.
Leydim, bu şeref için yalvarırım.
My Lady, I beg the honor.
Bu şeref bana ait olmalı.
The honor should be mine.
- Bu şeref benim olacak.
- It'll be my honor.
- Bu şeref benim olmalı.
- The honor should be mine.
Charlie Houston ilk gün şeref listesi nişanı üzerinde bir hışımla sınıfa girerek kapıyı çarptı.
Charlie Houston stormed into class that first day, wearing his Phi Beta Kappa key. Slammed the door behind him!
Bundan büyük şeref duyarım. "
That is a great honor...
Şeref duyarak geliriz, Sultan'ım.
We would be honored, my sultan.
Şeref duyarım, Sultan'ım. Lakin biliyorsunuz, benim yerim burası.
I would be honored my sultan but you know I belong here.
Aday gösterilmek bir şeref.
It's an honor just to be nominated.
Şeref...
Glory...
Mahkememde sizi görmek ne büyük bir şeref, beyefendi.
It is just such an honor to have you in my court, sir.
O şeref bana ait, Sayın Hakim.
Oh, it's my honor, Your Honor.
Bir düşün, şeref sayılabilir.
Almost an honor when you think of it.
Hayır, üstünde düşünsem bile bir şeref değil.
No. Even when I think of it, it's not an honor.
- Seninle tanışmak bir şeref, Dick.
Pleasure to meet you, Dick.
Sende şeref duygusu var, adil oynamalısın.
You got a sense of honor, fair play.
- Bu ne büyük bir şeref!
What an honor!
Bu eser resmen sanat eseri hırsızlığının, şeref madalyası gibi bir şeydi.
I mean, it was the white whale of art-theft recovery.
Şeref duydum.
This is such an honor.
Düğünümüzün şeref konuğu olmak ister misin?
Would you be guest of honour at our wedding?
- Düğünün şeref konuğu olmayı düşünür müsün?
Oh, right. We're wondering, would you be guest of honour?
Benim için bir şeref.
It's an honour.
Ah! Şeref verdiniz Sinyor Tomasso.
It's an honour, Signor Tommaso.
Bir hayırım dokunursa şeref duyarım.
I would be honoured if I can be of help.
Yeni kadırgalarımızı takdim etmekten şeref duyarım.
It is an honour for me to introduce our new galleys.
" Bu şeref bize ait, Bayan Dubois.
" It's our honor, Ms. Dubois.
Esperanza Sirki Latin Amerika, Avrupa ve de İbitipoca Santa Rita'nın en iyi gösterisini sunmaktan şeref duyar.
The Circus Esperanza... is proud to present the greatest act in Latin America... in Europe... and also in Santa Rita of lbitipoca.
Gelirseniz, şeref duyarım!
It'd be such an honor!
Oyuncuya ihtiyacım olursa, seni ararım. Şeref duyarım.
If I need to cast someone, I'll call you lt'd be my pleasure
Bir kaç aylık kısa görev süresi boyunca, şef Delk ile yakın çalışmaktan şeref duydum.
I had the privilege of working closely with Chief Delk during the few months of his too-short tenure.
Bu şeref için tüm tırnaklarımı kerpetenle sökmene izin veririm.
I would let you pull out all my fingernails with pliers for the honor.
Yani prensip, şeref, dürüstlük gibi basit şeyler... Birbirini tamamlayan temel özellikler sende yok.
I mean, simple things like principles, honor, honesty - all fundamental requirements in an accord.
Tarihe tanıklık etmek üzeresiniz. Sizin gibi değerli konukları ağırlamaktan şeref duyuyorum. Sizler, "Truva Atı Operasyonu" nun baş mimarlarısınız.
You are witness to a moment in history, and I am honored to have such distinguished guests as the two principal architects of Operation Trojan Horse.
Sizlerle birlikte bu ülkeye hizmet etmekten şeref ve gurur duydum.
Serving with you all has been a privilege and an honor.
Benim için şeref dostum.
It is an honor, my friend.
- Merhaba. Bu ne şeref.
What an honor.
Kopenhag'da görüşmeleri yürütmek benim için bir şeref olacak.
It will be an honor for me to conduct the negotiations in Copenhagen.
Bu ne şeref, seni buraya ne getirdi?
What a pleasure, what brings you here?
Burada olmanız büyük bir şeref.
It is a great honor for the state of Qi.
Şeref verdin, buyur.
You honour me.
şerefe 1217
şerefsiz 114
şeref sözü 19
şerefine 69
şerefinize 33
şerefsizler 41
şerefsiz herif 29
şeref duydum 36
şerefsiz 114
şeref sözü 19
şerefine 69
şerefinize 33
şerefsizler 41
şerefsiz herif 29
şeref duydum 36