English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ A ] / Ahlaksızlık

Ahlaksızlık translate Spanish

403 parallel translation
Onu bırakmak ahlaksızlık ve alçaklık olur.
Dejarlo sería vil e infame.
Amsterdam Mahkemesi Sayın Hendrickje Stoffels, tanık Geertje Dirx'in hakkınızdaki nikahsız yaşama, iffetsizlik ve ahlaksızlık suçlamalarıyla ilgili savunmanızı yapmak üzere mahkemede bulunmanız gerekmektedir.
Por la presente, se cita a Hendrickje Stoffels a comparecer ante el tribunal y contestar los cargos de concubinato, incontinencia sexual y conducta inmoral presentados por la Sra. Geertje Dirx.
Ahlaksızlık bu!
¡ Es un ultraje!
Belirtilerinden bazısı... suç, ahlaksızlık ve ümitsiszlik olan... bir kolera salgını ya da öldürücü bir vebanın varlığı gibidir.
La pobreza no es la falta de algo, sino la presencia de una plaga, virulenta en sí, tan contagiosa como el cólera, siendo la suciedad, el crimen, el vicio y la desesperación unos pocos de sus síntomas.
Ahlaksızlık hakkında yeterince konuştun. Şimdi onu göreceksin.
Ahora vas a verla.
Aklın ahlaksızlık ve kötülük dolu ve bunları döve döve çıkarmak lazım aklından.
Eres desagradable, malvado, y debería darte una azotaina.
"Ahlaksızlık ve fiziksellik..."
E inmortalidad y apetito físico... "
Ahlaksızlık cehennemine düştüğün söyleniyor.
Que, como si fueseis animales, os entendéis entre vosotros y hacéis sufrir a Shizu.
Neden buna ahlaksızlık deniyor?
¿ Por qué se tacha de inmoral?
Dünyada zaten yeterince ahlaksızlık var.
Ya hay suficiente inmoralidad en el mundo.
Ahlaksızlık, şehvet, yozlaşma.
Vicio, lujuria y corrupción.
Bu ne cüret, resmen hainlik bu! Ahlaksızlık, yüzsüzlük!
¡ Pasad, traidor, perjuro y pérfido!
Ahlaksızlık bu Reuter. Karına ihanet etmen...
Es indecoroso, Reuter, traicionar a tu mujer con una...
Varsayalım ki, her çeşit hile, ahlaksızlık, ihanet ve baştan çıkarma için bir kadın yaratılmış olsun o tam bir insandır.
Y pensar que si hay una mujer recta, y apartada de todo clase de vicios, degradaciones... de engaños y libertinajes... es ella. Además... es fiel.
Ahlaksızlık yerine ahlakı.
Moralidad, en lugar de inmoralidad.
Tanrı'ya inanmıyorum diye, dışarı çıkıp ahlaksızlık yapacak ya da suç işleyecek değilim.
No es importante. No significa que sea una puta o que cometa un delito, sólo porque no creo en Dios.
Kız 18'den büyük, ama herifi gene de ahlaksızlıktan tutabilirsin.
Tiene más de 1 8, pero puedes detenerlo por vagancia lujuriosa.
Ahlaksızlık, fesatlık, putperestlik ve günahkarlık gibi suçlar işledi.
Con esto, usted ha cometido un crimen..... y se ha mostrado escandalosa, estruendosa, cruel y demoníaca.
Sylvie'yi tekrar bulmuştum pastaneci kızla görüşmek çapkınlık, hatta ahlaksızlık olurdu.
Encontrada Sylvie, ir detrás de la panadera era una aberración.
Bu alenen ahlaksızlık ve kökünü kazımak lazım.
Es un vicio flagrante y debe erradicarse.
Bu nasıl bir rezillik ahlaksızlık, kepazeliktir!
Las miserables angustias que conllevan el vicio y la insolencia.
Öyle bir ortamda içip sızılan, kumar oynanılan ve ahlaksızlık dolu olan bir ortamda son fethini anlattı övünerek.
Ante aquellas personas, en aquel ambiente de alcohol, juego y prostitutas, habló en voz alta de su última conquista.
Ahlaksızlık. Ahlaksızlık her yerde.
Groserías, guarradas por todas partes.
Sahne Soho'da pis bir çatı katında geçer Londra'nın ahlaksızlık yuvasının tam ortasında, işin daha kötüsü sahnede karanlık bir figür var - yani sen Bill.
La escena tiene lugar en un sucio ático en el Soho en el mismo centro donde conviven el vicio y lo peor de Londres.
Hayır, ahlaksızlık.
No, es un vicio.
Cezayir halkı, Sömürge Yönetimi... sadece halkımızın yoksulluğundan sorumlu değildir bunun yanında şeref duygusnu kaybetmiş erkek ve kız kardeşlerimizin ahlaksızlıklarından ve onurlarının kırılmasından da sorumludur.
Hermanos argelinos, la Administración Colonial es responsable no sólo de empobrecer nuestro pueblo sino también de corromper y degradar a nuestros hermanos y hermanas, que han perdido su dignidad.
Ahlaksızlık.
- Es atroz.
Ahlaksızlık etmek istemem ama nereden bulmuşlar bunu?
No quiero ser una víbora, pero ¿ de dónde la han sacado?
Ahlaksızlık bu.
Es inmoral.
Ahlaksızlık belediye başkanının odasından... en mütevazi bir sokak meyhanesine kadar sıçramıştı.
La corrupción va de la oficina del alcalde... al más humilde bar clandestino.
Genç hanım daha çok körpe. eğer aldatacak olursanız. kibar bir hanıma yapılabilecek en büyük ahlaksızlık olur.
Puesto que la dama es joven, y si la tratarais con doble propósito, sería mala cosa para una dama, y muy mala conducta.
Yüz kızartıcı ahlaksızlıklar, alenen yapılan hainlikler açıklanamayacak kötülükler hizmetkarlarına, güvenlikten yoksun olduklarını ve bu dişi Caligula'nın yırtıcı pençelerinden asla kurtulamayacaklarını hatırlatıyordu.
Vergüenzas infames, flagrantes perfidias terribles crueldades, pronto enseñaron a sus vasallos que nada podría garantizar su seguridad contra los viles colmillos de esta pequeña Calígula.
- Bu ahlaksızlık.
- Esto es inmoral.
Sodom ahlaksızdı ve ahlaksızlık sürdü
En Sodoma no había más que vicio
Nerede daha çok ahlaksızlık var, bilmek istiyor musunuz?
¿ Quieres ver adónde hay vicios peores? Éste es el lugar
... bu kasaba şehvet ve ahlaksızlık yuvası!
¡ Esta ciudad de lujuria y corrupción!
Sodom ahlaksızdı ve ahlaksızlık sürdü,
En Sodoma no había más que vicio
Nerede daha çok ahlaksızlık var, görmek istiyor musunuz?
¿ Quieres ver adónde hay vicios peores?
Donuk bir kalp ve zihnin güçsüzlüğü... Ahlaksızlık hiçbir zaman reddedilmedi daima kabul edildi...
Debilidades que nublan la mente y el corazón... vicios jamás rechazados y siempre aceptados.
Bir illüzyonla savaşmak ahlaksızlık değildir, Mr. Spock.
Luchar contra una ilusión óptica no tiene nada de inmoral, Sr. Spock.
Çünkü ülke açgözlülük ve ahlaksızlık kaynıyor.
Me voy porque el país se arrastra entre la codicia y la corrupción.
Yüce Tanrım, dinsizlerle yaşamış bu çocuğa büyüklüğünü göster, onu içindeki ahlaksızlık ve kötülüklerden arındırıp yeniden kar kadar beyaz yap.
Señor, apiádate de este pobre chico que vivió entre los infieles. y líbrale de la corrupción de sus ritos paganos e insensatos. Y hazlo otra vez tan blanco como la nieve.
Birçok din... İsim yok, ahlaksızlık yok. ... daha fakir insanı seçer.
Muchas religiones buscan las personas más pobres.
Sinema ve televizyondan da sakının ki onlar da, ahlaksızlık ve bozulmaya vesiledir.
Cuidado con el cine y la televisión vehículos también de depravación y cosas degradantes.
Ahlaksızlık nedir biliyor musun?
¿ Sabe usted lo que es inmoral?
Ama doktor bu ahlaksızlık!
Pero, doctor, esto es inmoral.
Kalbimizdeki saflık ve aklımızdaki dürüst düşünceler bizi şeytanın ahlaksızlığından koruyacaktır.
Con pureza de corazón y correcto pensamiento de mente nos armamos de intolerancia contra toda maldad.
- Kolay mı? - Ahlaksızlığa kıyasla.
- Mas que la inmoralidad.
Yaptığı işin ahlaksız olduğunun farkındayım ama sonuçta hırsızlık yapmadı veya cinayet işlemedi.
Sé que ese trabajo es inmoral, pero no es ni un ladrón ni un asesino.
ahlaksızlık meziyeti...
la virtud del vicio.
Savaş ahlaksızlıktır. İnsanları fakir bırakmak ahlaksızlıktır Irkçılık ahlaksızlıktır.
La guerra, la pobreza, el racismo, la brutalidad policial, la opresión, el genocidio, el imperialismo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]