Aldırmayın translate Spanish
469 parallel translation
Ona aldırmayın. Kafadan çatlak.
No le haga caso.
Bana aldırmayın çocuklar.
No os preocupéis por mí, chicos.
Bu hayatımda yazdırdığım ilk mektup bu sebeple yazım ve noktalama işaretlerinin doğruluğuna aldırmayın.
Es la primera vez que dicto una carta en mi vida... así que disculpad la buena ortografía y la puntuación perfecta.
Eğer dördünüz briç oynamak isterseniz bana aldırmayın, oynayın.
Si quieren jugar bridge, no me importa, adelante.
Siz o zavallı adama aldırmayın.
El pobre hombre no pretendía nada.
Siz bana aldırmayın çocuklar, keyfinize bakın.
Adelante, muchachos, no se preocupen por mí.
- Siz Sevimsiz'e aldırmayın.
- No haced caso a Lovey.
- Ona aldırmayın doktor.
Discúlpele, doctor.
- Aldırmayın.
- Olvídelo.
- Siz ona aldırmayın.
- No le haga caso.
Lütfen kardeşime aldırmayın Bay Destry.
No haga caso a mi hermano, Sr. Destry.
- Ona aldırmayın.
- No se preocupe por él.
- Walter'e aldırmayın.
- No le preste atención a Walter.
Alt kattaki biraz çatlak, aldırmayın.
Hay un quejoso abajo, no le preste atención.
Uşağımı böyle aptal olmasına aldırmayın.
Perdone que mi ayuda de cámara sea tan horriblemente estúpido.
Ona aldırmayın. Yaşlı cadı öyle yazdırdı.
No haga caso de esa nota, la vieja arpía la obligó a escribirla.
İnsanların ne dediğine aldırmayın.
No hagáis caso a lo que dice la gente.
Ona aldırmayın.
No te lleves a engaño.
Fındık faresine aldırmayın.
Oh, dejen al dormilón.
- Ona aldırmayın siz.
- No le preste atención.
Bize aldırmayın Peder. Yalnızca bakıyoruz.
Sólo estamos echando un vistazo.
Aldırmayın beyler, olağan bir şey sayın bunu.
Ved esto, señores, como algo habitual.
- Buyurun ama içerisi çok dağınık. Lütfen çok fazla aldırmayın.
Bien, pero disculpe el desorden.
- Monsieur Cook'a aldırmayın.
Monsieur Jerry, Ud. no le haga caso.
Böyle çakırkeyifken ona aldırmayın.
No le hagas caso, está achispado.
Bana aldırmayın, Bayan Doyle.
Ignóreme, Srta. Doyle.
Bana aldırmayın. Kafamda başka bir şey var.
Pero no me haga caso, estoy pensando en algo ahora.
Siz bana aldırmayın, küçük hanım.
Terminad el café tranquilos.
Ona aldırmayın bay Forrester.
No le haga caso, Sr. Forrester.
Ona aldırmayın.
No le haga caso.
Ona aldırmayın, çok iyi olacaksınız.
No le hagáis caso. Todo saldrá bien.
Ona aldırmayın.
Ignórenlo.
Devam edin. Bana aldırmayın.
Continúen, no se preocupen por mí.
Siz aldırmayın!
No tiene importancia.
Ona aldırmayın bayan.
No se lo tome a mal, señora.
Siz bana aldırmayın lütfen.
Por favor, no se molesten por mí.
Bu arada, hanımefendi.. Eğer sabahın köründe gürültü edersem aldırmayın.
Ah, señora... si me oye susurrando por la mañana, no se preocupe.
Aldırmayın ona.
No le hagáis caso.
Merhaba. Aldırmayın.
- Encantado.
Oh, bana aldırmayın.
- Oh, no se preocupe por mí.
Bana aldırmayın, sadece geçiyorum.
No me hagáis caso. Sólo estoy de paso.
Öp onu, bana aldırmayın.
Bésala. No te detengas por mí.
Bana aldırmayın.
No te molesto aquí, ¿ verdad?
Siz Bay MacNamara'nın her dediğine aldırmayın.
No debe creer... todo lo que le dice el Sr. MacNamara.
- Siz ona aldırmayın.
No le preste atención.
Ama ağabeyim, sen de benzeme sakın şu iki yüzlü papazlara. Bizi dikenli, sarp cennet yollarına sürerler kendileriyse, aldırmayıp verdikleri öğütlere, göbekli, gamsız sefihler gibi zevkin göl bahçelerinde gezerler.
Mas no me muestres, hermano, cual ruin predicador,... la empinada y espinosa senda al cielo,... si él, cual libertino atolondrado, toma el camino de rosas del retozo,
Aldırmayın Bayan Woodry, canınızı sıkmayın.
No importa, no se enfade.
Ona aldırmayın.
Andando, no se detengan.
O da atladı hemen doğrusu. Sel gibi akıyordu su şarıl şarıl. Bizse hiç aldırmayıp azgın akıntıya, sağlam pençelerle yarıyorduk suları.
El río rugía, y lo golpeamos con duros tendones... lo apartamos y lo cruzamos con el corazón confuso.
Ona aldırmayın.
Ya no me acuerdo.
Ona aldırmayın.
Es un vecino.