English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ A ] / Amacım

Amacım translate Spanish

6,962 parallel translation
Evet. Amacım da buydu.
Sí, esa fue mi intención.
Temel amacım fark edilmek değil.
Mi principal objetivo es no llamar la atención.
Amacımız kayıp olmaması.
Bien, nuestro objetivo son cero bajas.
# Amacımıza ulaştık, o kadar zorluğa rağmen...
Mis dificultades se aliviaron.
# Amacımıza ulaştık, o kadar zorluğa rağmen.
Mis dificultades se aliviaron.
Amacımız Rusya'yı yumuşatmak. Onlarla ortak olmak...
Nuestro objetivo es ablandar a Rusia para hacerlos socios primeros y- -
Amacımız daha fazla yalnız kalmamak.
Y así ya no estaremos solos.
Amacımız, Barack Hussein Obama ve eşcinsel elitler bu ülkeyi Müslümanlarla doldurmadan önce bu karmaşadan kurtulmuş.
Nuestra misión es arreglar el desastre que creó Barack Hussein Obama antes de que él y la élite homosexual convirtieran este país en un estado del bienestar islámico.
Amacımız bu piçi öldürmek.
Nuestra meta es matar a ese bastardo.
Bugün buradaki amacımız, iki kıza eşit miktarda karaciğer bırakıp zamanla kendi kendine yenilenmesi ve normal fonksiyonlarına devam etmesi.
Es nuestra intención hoy separar a las chicas, dejándoles a cada una una parte del hígado suficiente para que pueda regenerarse con el tiempo y continúe su normal funcionamiento.
Şeriflik görevini yürütme gibi bir amacım olmadı hiç.
Jamás consideré postularme para alguacil.
Buradaki amacım...
Mi propósito aquí es...
Oluşturma amacımız için de asla pişmanlık duymayacağım.
Y nunca me arrepentiré de impulsarlo.
Gizli bir amacım yok, sadece gerçeği arıyorum.
Ninguna agenda, sólo la verdad.
Gelecekte kutsal amacımı bu yolda kullanmazsan memnun olurum.
Y apreciaría que no usaras mi vocación sagrada de esta manera en el futuro.
Bizim daha büyük bir amacımız var, Virginia.
Es un propósito más grande.
Çok ortak noktamız yok, biliyorum ama ortak bir düşman ve ortak bir amacımız var.
Sé que no tenemos mucho en común, pero sí que tenemos un enemigo común y una meta común.
Ve amacımıza ulaşmak için, halkımızı Weather Dağı'ndan çıkarmak için işbirliği yapmalıyız.
Para llegar a ella, para sacar a nuestra gente de Mount Weather, tenemos que trabajar juntos...
Şimdi ortak bir amacımız var ama bir gün bu savaş bitecek.
Por ahora, tenemos un objetivo común, pero algún día, esta guerra acabará.
Amacım seni hayal kırıklığına uğratmak değildi.
No quería decepcionarlo.
Amacım...
No quise...
Şunu unutmayın ki, amacımız gezegene kendini nasıl kurtaracağını göstermektir.
Sólo recuerden, nuestro propósito es mostrarle al planeta como salvarse a si mismo.
Amacım seni hayal kırıklığına uğratmak değildi.
No pretendía... no pretendía decepcionarlo.
Amacım...
No quería...
Yani dünyanın sonu değil ama en azından bu gezideki amacımı düşünmekten kendini alamadığını itiraf eder misin?
Quiero decir no es el fin del mundo, ¿ pero podrías al menos admitir que no has dejado de pensar lo que yo podía querer de este viaje?
# Amacım bu değildi #
* No era mi intención *
Benim amacım temizlemek.
Tan solo trato de limpiarla.
Finn zarar görmeyecek. İçindeki nefret artık amacımıza zarar veremeyecek.
Finn está ahora a salvo de cualquier daño, y su odio ya no hará más daño a nuestra causa.
- Amacımız?
¿ Nuestra causa?
Ölmek amacım değil.
No tengo intención de morir.
Amacım bu değildi.
No quise decir... Yo...
Amacım bu değildi.
No es mi intención.
Zoey'le isteklerimizi belirledik ve... amacımıza ulaşmak için mum ışığında ter attık.
Zoey y yo hemos establecidos unos objetivos y hemos estado rompiendo los límites sudando a la luz de las velas.
Saat 10 : 00. Ben rehin dükkanına girerim, sanki amacım yalnızca alışveriş yapmakmış gibi.
Entro en la casa de empeño, como si fuera hacer algunas compras.
O hemşireyi bunların sandığı gibi ilahi bir amaç için vurmadım biliyor musun?
¿ Sabías que no le disparé a la enfermera por ninguna especie de principio religioso como todos piensan?
- Fiziksel olarak ve amaç bakımından Annie'ye çok benzemen endişelendiriyor.
Me preocupa que no seas suficientemente clara para Manny, tanto en términos de fisicalidad y propósito.
Etki alanımızı sürekli genişletiyoruz. Kasabanın etrafında bir yarım daireye yayılmak amacındayız.
Hemos estado incrementando el radio kilómetro por kilómetro, esparciéndonos en semicírculo alrededor del pueblo.
Büyük bir amaç olmadığını düşünerek nasıl yaşayabilirsin, hayatımızın anlamsız olduğunu, ve öldükten sonra hiçbirşeyin olmadığını düşünerek?
¿ Cómo puedes vivir creyendo que no existe un propósito mayor, que nuestras vidas no tienen sentido, y que luego de morir no hay nada?
Gizli bir amacınız mı var?
¿ Tiene un motivo oculto con esto?
- Hayattaki en büyük amacım bu değil.
Esa no es la ambición de mi vida.
Ben senim. İyi bir askerim, iyi bir plancıyım, dikkatliyim. Bütün herşeyi hesapladım konum, ateş hattı, hedef, amaç.
Ah, soy tú... soy un buen soldado, soy bueno planeando, soy cuidadoso... hago que todo funcione... ubicación, línea de fuego, objetivo, finalidad... sabía que la botella estaba en el coche y la quería
Yoksa buradaki gerçek amacını öğrenmemem için basitçe dikkatimi dağıtmaya mı çalışıyorsun?
¿ O simplemente intenta distraerme de descubrir su verdadero propósito aquí?
Porselen, benim tatlı, tiz sesli kırılgan Gelfling'im hayatının gerçek amacına ulaşmana yardım etmek istiyorum.
Porcelana, mi dulce, aguda, y frágil gnomo, quiero ayudarte a conseguir el verdadero propósito de tu vida.
Çocuklar, çocuklar, bunun amacı sizi takım olarak birbirinize bağlamak.
Chicos, chicos, la razón de esto es juntarnos todos como equipo.
Amacım...
No era mi intención que...
Aynı amaç uğruna savaşıyoruz. Gerçekte olduğumuz canavarı göremeyen hayatımıdaki tek kişinin hayatlarını kurtarmak için savaşıyoruz.
Mira, estamos luchando por lo mismo, tú y yo, salvar las vidas de las únicas que no nos ven como los monstruos que realmente somos.
Aynı zamanda Finn'e alçak amacında yardım edip Hope'u öldürmeye yardım eden de sendin.
¿ Y no fue también quien ayudó a Finn en su vil misión de acabar con la vida de Hope?
Bizim hedefimizin de bir amacı var ve bunun ne olduğunu çözdüğümüzde onu yakalamaya bir adım daha yaklaşacağız.
Bueno, nuestro objetivo también tiene una meta, y una vez descubramos cuál es, estaremos un paso más cerca de atraparlo.
Yeteneğini iyi bir amaç uğruna kullanmana yardım ederek.
Ayudándote a darle buen uso a ese don tuyo.
Bu takımı bir araya getirmesinin tek amacı kötü oynarız da ligde sonuncu oluruz kimse maçlara gelmez, sonra da takımı Miami'ye taşımak için bahanesi olur diye düşünmesiydi.
Ella armó este equipo... porque pensó que jugaríamos tan mal que terminaríamos últimos... y bajaría la asistencia hasta tal punto que podría mudar el equipo a Miami.
Yeni Canaan Projesi, kâr amacı gütmeyen ve eski suçlulara toplumda yerlerini almaları için yardım eden bir proje.
La New Canaan Project es una organización sin ánimo de lucro que ayuda a exconvictos a readaptarse en la sociedad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]