Artışta translate Spanish
48 parallel translation
Matematiksel olarak, Mitchell'ın gücü geometrik olarak artışta.
Matemáticamente, la capacidad de Mitchell aumenta de forma geométrica.
Bugünlerde gay nüfusu önemli bir artışta.
Los gays son una población importante.
Peki ya sonuç? Çim ve Bahçe bölümü, öngörülen ilk ayki artışta diğer bölümlere fark attı.
Jardinería excedió las proyecciones del primer mes más que ningún otro departamento.
Fanların intihar oranı albümün geç çıkışından dolayı artışta.
El suicidio de fans aumenta con el retraso del disco
Ön kapıya yaklaştıkça,... Olive, servis elemanlarına karşı işlenen aşırı suç oranlarını ve bunların nasıl artışta olduklarını düşünüyordu.
Mientras se acercaba a la puerta principal Olive consideraba el número de crímenes contra los repartidores y cómo iban en aumento.
Sızılma yüzdesi artışta.
¿ Eh? Incrementando penetración.
Kaybedenler sayıca çok fazla ve bu da bir tek anlama geliyor, Suç oranı artışta.
Los perdedores superan en número a los ganadores, y eso sólo significa una cosa el crimen está en alza.
- Genç hamilelikler artışta.
- Los embarazos adolescentes están de moda.
Burada fazla değil ama dünyanın diğer bölgelerinde artışta.
Aquí no mucho, pero está en crecimiento en otras partes del mundo.
Büyükannenin verdiği hazine bonosu da oldukça iyi bir artışta.
Y el bono del tesoro que te dio tu abuela, está madurando bastante bien.
Yatak böcekleri artışta, şehirden şehire otostop çekdiğimiz gibi, sıklıkla mobilyaları istila ediyorlar, tıpkı Carol'ınkine yaptıkları gibi.
Las chinches son cada vez más, las portamos con nosotros al viajar de ciudad en ciudad, infestando muy a menudo muebles como el sofá de Carol.
Kaç günden beri sınırda asker sayısı artışta ve neredeyse savaş çıkacak.
Dijeron el otro día... que la concentración de tropas y la guerra en la frontera...
Örgü dergileri, yardımcı takımı dehşete düşürecek bir şey "derin kapanışa gerileme, yakıt fiyatları artışta."
En las revista de "hacer punto", algo que llame la atención de los vejestorios adictos al bingo, "La recesión nos está matando, el precio del combustible se dispara".
Yani, CalTech'in radar ekranındaki her artışta Yellowstone'dan Aleut Adalarına kadar hareket artışı gözüküyor.
Entonces, cada incremento en la bola de cristal de CalTech, y hay aumento de actividad de Yellowstone a las Aleutianas.
Sizin de gördüğünüz gibi enflasyon artışta.
Ya ves, la inflación está en aumento.
Son zamanlarda kenar mahâllelerde suç oranı artışta..
El crimen en la favela se ha incrementado recientemente.
Bu hastalıklar her yerde artışta ve şimdilerde tüberküloz ölümlerinin sıtma ölümlerini beş yıl içinde geçmesi olası.
Estas enfermedades están por todos lados en aumento, y es posible que las muertes por tuberculosis puedan superar a las muertes por malaria en cinco años.
"Şu anki sezona göre, zenciler artışta."
En esta temporada, los negros están ascendiendo.
Ama tüm o penis ilaçları nedeniyle yaşlılar da tavşanlar gibi seks yapıyor. Cinsel hastalıklar artışta.
Pero con todas las nuevas drogas para penes que hay por ahí los ancianos están tirando como conejos y las enfermedades venéreas son más comunes.
Sorun şu ki, uyuşturucu suçlarından tutuklamalar yıllardır artışta,... ve ceza yönetmelikleri kesinlikle hatalı.
El punto es que, los arrestos de drogas han estado en aumento, hace años ya y las pautas de sentencia están increíblemente mal.
Artık son tura girdik ve yarışta hala kopma yok.
Es la última etapa y aún puede ganar cualquiera.
Dişlerinin arasında yemek artıkları kalmışta çıkarmak için buna ihtiyacım var..
Tiene comida atorada entre los dientes y necesito sacársela.
Ama bu Mayısta kırk oldum. Her zaman yaptığımdan başka türlü davranmayı öğrenemem artık.
Pero los cumplo este mismo mayo y yo no sé hacer otra cosa más... que esto, lo he hecho toda mi vida.
Yukarıdaki sebeplerin sonucu olarak, barışta soyulmalarına hiç seslerini çikartmadan katlanan ama ortalığın karıştığı zamanlarda, hem buhranın yarattığı şartlarla ve hem de bizzat'üstteki sınıfların'bağımsız tarihi bir eyleme sürüklemeleriyle kitlelerin faaliyetinde oldukça büyük bir artış olduğu zaman
Cuando, como consecuencia de lo anterior... hay un aumento de la actividad de las masas... que en tiempos de paz se dejan robar... pero que en tiempos revolucionarios, forzadas por la crisis... se encamina hacia la acción histórica independiente ".
İlk bakışta tanımıyorsun artık.
Es más fisonomista.
Hepimizden beş kat daha güzel ve iyi yaratılışta olduğun için servetimizi artırma görevi korkarım sana düşecek.
Y dado que tú eres cinco veces más hermosa que el resto de nosotras, y tienes el carácter más dulce, la tarea recaerá en ti.
Bildiğim tek iş bu, ve artık şu aşağıdaki Bayan Kahpeşehir yüzünden yapamayacağım.
Es todo lo que sé hacer, y ahora no puedo porque la Sta. de la Ciudad Perra no me dejará.
Lastik artık esnemediğinde Her anlamsız yarışta
Cada límite de banda elástica Cada carrera cuando no se juega nada
Çok geç, artık satışta değilim.
No lo hagas, es demasiado tarde. Ya no estoy en el mercado.
Tobias'a boşanacağımızı söylemek zorundayım, Maeby'e de alıştıra alışta söylemeliyiz artı haftasonundan önce kaşlarımı almak zorundayım.
Así que ahora, tengo que decirle a Tobías que nos estamos divorciando, ya sabes, decírselo a Maeby, y depilarme las cejas y todo esto antes del fin de semana.
Hadi uza artık ve çıkışta otopark ücretini ödemeyi de sakın unutma.
Váyase ahora. Asegúrese de tener su estacionamiento validado cuando salga.
Kimse bize artık borç vermez, tüm köy zaten bağışta bulundu.
Nadie nos prestara más dinero el pueblo completo ya ha donado
Turizmin doğaya olan etkisi her zaman olumlu olmuyor yine de ilk bakışta doğal ortamı seven insan sayısındaki artış gelecek için umut vaat ediyor.
Si bien el impacto sobre la fauna... del turismo de masas no es totalmente beneficiosa, el hecho de que un número creciente de personas... están disfrutando de la naturaleza de primera mano... sugiere cierta esperanza para el futuro.
Kitabın... Combat Kicking, artık satışta.
Su libro... "Combat Kicking" salió.
İki kişi diğer odada, artı her çıkışta bir adam vardı.
Dos en la habitación de al lado, y un hombre en cada salida.
Şuradan çıkışta biraz patinaj yapıyor ama şaşırtıcı derecede hızını artırıyor, gerçekten burada saatte 208km ile yola devam ediyor.
Un poco de giro en las ruedas en la salida de esa, pero sorprendentemente sólo aumenta la velocidad Realmente sale a su manera... 130 millas por hora en la Straightaway aquí.
En son satışta artı mı aldılar yoksa pro mu?
La ultima venta. Eligieron plus o pro?
Başkanlık seçimi artık yaklaşıyor ve Labour'dan Mary Robison hâlâ yarışta olduğunu belirtirken, Brian Lenihan ise bugünkü kamuoyu yoklamasında önde gittiği görülüyor.
Las elecciones presidenciales se avecinan y Brian Leniham parece ir a la cabeza en las encuestas de hoy, mientras que Mary Robinson dice que aún sigue en la carrera.
Sağ ol. Gelecek nükleer kışta çıplak kıçın bizi ısıtır artık.
Sí, gracias, el recuerdo de tu culo desnudo me proporcionará consuelo y calor durante el inminente invierno nueclear.
Artık AppStore'da satışta... 99 sente.
Ahora está disponible en la App Store, 99 centavos.
Artık satışta değil.
Bueno, está fuera de mercado.
Sanırım kovuşturmalar üzerindeki dikkatli incelemeler artışta etkili oldu.
Desde que tomé el mando del departamento, nuestra tasa de condenas ha aumentado, creo que eso da testimonio de nuestro escrutinio más profundo de las acusaciones.
Honnold, serbest solo tırmanışta el artırmaya devam ederken... Potter, yerçekimi ve riskin sınırlarını test eden yeni yöntem arayışı içerisindeydi...
Mientras Honnold continua subiendo las apuestas en el solo integral, Potter explora nuevas formas de poner a prueba los límites de la gravedad y el riesgo
Son dört satışta fiyatı artırmış oldular.
En las últimas cuatro subastas, superaron la oferta.
Castro artık yarışta değil, o halde neden hâlâ sen yarıştasın?
Bueno, Castro ya no es candidato, así que, ¿ por qué continúas?
Üzgünüm beyler artık satışta değil.
Lo siento, ya no está a la venta.
Güç artırılsın, kalkışta dahili hazırlık için uçuş iletişimi tamam.
Paso energía y comunicaciones de vuelo a preparación interna para desacoplar.