Ayakta translate Spanish
7,792 parallel translation
Ayakta durmaya çalışıyorum, halimi unutuyorum.
Intento ponerme en pie y lo olvido.
Ayaklarını ağrıtan türden bir ameliyat. Saatlerce ayakta durmaktan ayakların ağrır.
De las que hacen que te duelan los pies, los pies te duelen porque has estado de pie horas.
Kanunları hiçe sayan bu canavara karşı ayakta kalmasına yardım edecek birisini.
Que le ayude a enfrentarse a este monstruo que viola la ley.
Koca ayakta biraz yetenek var.
Pie Grande tiene habilidades.
Beni ayakta tutan tek şey umut Damon. Bu yüzden eğer gerçekten bitti diyorsan ve umudun yoksa bitir o halde. Çünkü bu yaptığının bir faydası yok.
La esperanza es lo único que me mantiene, Damon, entonces termina porque esto no está ayudando.
Fed'in ekonomimizi yalandan ayakta tutmak için her gün anlamsızca düşük fiyata sattığı milyarlarca dolar borç parayı mı yoksa daha çok kişisel türde bir borcu mu kastediyorsunuz?
¿ Te refieres a los billones de dólares... de deudas que el fondo europeo de desarrollo vende todos los días... a tasas absurdamente bajas para mantener nuestra economía artificialmente a... flote, o te refieres más a un tipo de deuda personal?
Lavabit, bir e-posta hizmeti umarım bir gün Snowden'ın referansı olmadan da ayakta kalabilecektir.
Tiene la palabra. Gracias. Lavabit es un servicio de correo electrónico que esperamos que un día... pueda hablar por sí mismo sin referencias a Snowden.
Buradaki herhangi bir şeyi silah olarak kullanabileceğinizi söylemiştim size. Son ayakta kalan işi kapar.
En ese momento les expliqué que podían usar cualquier cosa de aquí como arma y que el último hombre en pie obtendría el trabajo.
Sadece ayakta duruyorum.
Sólo estoy aquí de pie.
Son ayakta kalan da dışarı çıkmayı talep etti.
La última que sobrevivió me exigió dejarla salir.
Beni ayakta tutan tek şey onun kişiliği.
La única cosa que me mantiene despierta es su... personalidad.
O boyarken saatlerce ayakta dikilmek zorunda kaldım!
¡ Tuve que estar ahí parada mientras lo hacía!
Görünüşe göre bir ay önce hastaneden ayrılmış, ayakta tedavi edilmeye başlamış.
Por lo que parece, salió del hospital hace un mes, degradada a paciente externa.
- Kaybolduğunda böyle ayakta durmuyordu.
- No estaba en esa posición cuando desapareció.
Çocuklar, karanlıkta ayakta işemek yok.
Chicos, no meéis de pie en la oscuridad.
Nasıl ayakta duruyorsun?
¿ Cómo vive?
Ne yani, ayakta duran gitar çaldığı için mi korkuyorsun ondan?
¿ Estás asustado porque toca la guitarra de pie?
Bu yeri kendi başıma bile, zar zor ayakta tutuyorum.
Lo siento. De milagro mantengo este lugar solo.
Ama bizi bu anılar ayakta tutacak. Haklı mıyım?
Pero, oye, son los recuerdos los que nos mantienen. ¿ Tengo razón?
Hâlâ ayakta n'apıyorsun?
Eh, ¿ qué estás haciendo?
Ama kendi ekibimiz için ayakta kalmalıyız.
Pero tenemos que defender a nuestra gente.
Evlenmek için acele ettiğimden değil ama, sadece evlilik yolu ile ayakta durabiliyoruz.
No es que tenga prisa por casarme. Excepto que... solo a través del matrimonio tenemos alguna posición.
Asiller, Fransayı ayakta tutan 3 ayaklı sandalyenin bir ayağı sadece.
Los nobles son solo una pierna en el taburete de tres patas que sostiene Francia.
- Ayakta kalan bir tek biz varız.
- Somos los únicos que quedan de pie.
Hayır, zor ayakta duruyorsun, izin vereme...
No, apenas puedes pararte, y mucho menos- -
Kuvira hala ayakta.
Demonios. Sigue viniendo.
İnsanlar, kasırgayla birlikte kaybedecekleri şeyler olduğunu fark ettiğinde bile, "Preservation Hall" ayakta kalmıştı.
El Preservation Hall realmente se arraigó después del huracán cuando la gente se dio cuenta de que había algo que perder.
Ben gencecik bir adamken de ayaktaydı şimdi de ayakta kalmaya devam ediyor.
Y cuando yo era adolescente, los que todavía están vivos? Ahí es donde están tocando ahora.
Gert Town adında bir semtte büyüdüm. O semt hâlâ ayakta.
Fui criado en un área llamado Gert Town, que está acá en la ciudad.
Sabah üçe kadar ayakta kalıp beyaz çikolata kaplı halkalar yapmadığın bir dünya düşün.
Imagina un mundo donde no te quedas levantada hasta las 3 de la mañana haciendo tus pretzels cubiertos de chocolate blanco.
Alaric'in Eternal Sunshine vari bir şekilde ilişkimizi unutturduğunu biliyorum. Ama lütfen hatırlamaya başladığını söyle. En azından bir kısmını çünkü bu son bir kaç ayda beni ayakta tutan tek şey bu anın hayalini kurmaktı.
Sé que Alaric borró para siempre nuestra relación de tu cerebro pero por favor, por favor dime que está regresando o al menos parte de ello porque imaginar este preciso momento es lo que me hizo soportar los últimos meses.
Chicca? Hala ayakta ne yapıyorsun?
Chiquita, ¿ qué haces levantada?
Oğlum, beni ayakta tutan mucizenin adıydı.
Era el milagro que me mantenía con vida.
Her ne kadar ıstırap çekseler de ayakta kalanlardanlar.
Pero sin embargo, se que han sufrido y sobrevivido.
En son duyduğuma göre Broadway'le 125. caddenin orada ayakta çalıyormuş.
Lo último que escuché... es que tenía un concierto de pie en la 125 y Broadway.
Sen ayakta durdun ve bu kadınla tanrı'dan ve büyücü şapkalı bir adamdan önce taahüt ettin.
Te plantaste e hiciste un compromiso con esta mujer ante Dios y un tipo con un sombrero de brujo.
Kuzeydeki barikatlarda sadece birkaç adamla hala ayakta duruyor.
En la barricada norte quedan pocos hombres.
Ayakta içebiliriz.
Podríamos beber de pie.
Ayakta uyuyorum. Tanrım!
Me estoy durmiendo parado.
"Bu aktörü bulup bıçak yağmuruna tutacak kişiyi ayakta alkışlarım."
Ansío que cualquiera que asistió, encuentre a este actor y le brinde una ovación apuñaladora ".
Bıçaklandığı için revirde yatıyor ama fotoğraf çekebileceğimiz kadar ayakta kalabilir.
Está en la enfermería con una herida de faca pero puede mantenerse de pie lo suficiente para tomar la fotografía.
- Şirket benim sayemde ayakta duruyor.
La compañía se mantiene gracias a mí.
Ancak bir ayı misali, savaşmalıyım ayakta kalıp.
No puedo huir, pero, como oso, debo hacer frente a la embestida.
Bu saatte ayakta ne arıyorsun?
¿ Qué haces despierto a esta hora?
Bu tip ağdalı sözlerle ve o küçük papyonunla yıllardır milleti ayakta uyutuyorsun. Bak, sonunda ne oldu.
Durante demasiado tiempo engañando al mundo con tu quieres caminar y su pequeño lazo rojo...
Ben ayakta iyiyim.
Estoy bien aquí.
Devletimiz tam anlamıyla kapıda ayakta.
Ganaremos. Nuestro Estado está parado justo en la puerta.
- Ayakta değil. Kapı yok.
No hay tal puerta.
# Kız sabaha kadar ayakta Ben de birazı için ayaktayım #
# Está despierta hasta el amanecer # # Paso la noche en vela para conseguirme algo #
Ayakta duramıyorsan savaşamazsın da!
Si no puedes soportar, entonces no se puede luchar.
- Ayakta uyuyorken olamazsın.
Lo siento.