Açılın translate Spanish
8,614 parallel translation
Denize açılın!
¡ En marcha!
Açılın!
¡ Descarga!
- Açılın!
- ¡ Apartaos!
- Açılın çocuklar.
Apártense chicos.
Pekala, açılın.
Vamos, dejen lugar.
Açılın lütfen.
Dejen lugar, por favor.
Açılın azcık, görüşümü kısıtlıyorsunuz.
Hacer un poco de espacio, que está bloqueando la vista.
FBI'ın bunları nasıl yaptığını açıklayacağı kamuya açık bir duruşma bile olmadı. Yapılanın kanuna uygun mu yoksa aykırı mı olduğuna karar verme imkanı sunulmadı.
Ya sabes, no llegaron a tener incluso ese tipo de audiencia pública donde el FBI debía decir como lo consiguieron y ahí se debería decidir si fue de forma legítima o no.
- Görünüşe bakılırsa açığa alınıyorum.
Aparentemente, me están relevando de mi cargo. ¿ Que?
Ancak farkı bilmek için bilgeliği bulmak asıl mücadeledir çünkü kaybının acısı seni çok zayıflatabilir kararlarını etkileyebilir.
Pero la búsqueda de la sabiduría para reconocer la diferencia es el verdadero reto, debido a que el dolor de su pérdida puede ser tan debilitante, puede nublar tu juicio.
Bak anlaşılan o ki ; bu geceki güvenlik görevlileri toplantısında açılış konuşmasını ben yapacağım.
Parece que yo voy a dar el discurso inaugural esta noche... en la convención de oficiales de seguridad.
Akıl yürütmem açısından senin yaptığını farz edelim.
Por el bien de mi analogía, vamos a suponer que lo hiciste.
Sen de açıkçası nasıl vurulacağını öğrenmişsin.
Y está claro que sabes cómo recibir el morro de un coche, ¿ verdad?
Aç değilsin, canın sıkılıyor.
No tienes hambre, estás aburrida.
Stephanie'nin cesedini nasıl açıklayacaksın?
¿ Cómo explicarás acerca del cadáver de Stephanie?
- Andrew olayını nasıl açıklayacaksın?
Espera. - ¿ Cómo explicas a Andrew?
Kılıcın yolu acımasızdır.
El camino de la espada no tiene piedad.
İnsanların yürekleri açılır.
La gente abre su corazón.
Tüm bunlardan sonra, bir toplulukta bile olmayan bir stajyer üç yıl ara verdikten sonra açık bir çağrıda ortaya çıkıyor sonra da nasıl oluyor da New York'un en rekabetçi bale topluluklarından birinde işe alınıyor.
Después de todo, ¿ cómo puede una aprendiz... Alguien ni siquiera en el Cuerpo... Ausentarse tres años, presentarse a una convocatoria abierta,
Şu sikilmiş parmağını kıpırdatırsa biraz yer açılır belki.
Si el tarado hubiera levantado un dedo de vez en cuando, ¡ tal vez habría algo de espacio!
Bana bunu açıkla lütfen çünkü kızın burada seni beklerken sen nasıl Karayipler'e tekneyle gidiyorsun ya da İngiliz fahişelerle korsancılık oynuyorsun?
Por favor, explícame porque no entiendo cómo estás navegando por el Caribe o jugando blackjack con putas británicas mientras tu hija está aquí esperando por...
Neden Kiira'nın bize en iyi açılış gecesini verdiğini göremiyorsun?
¿ Por qué no puedes ver que Kiira nos dio el mejor regalo de la noche de estreno?
Odunsu ve pastırmavari tadıyla Frank'in Tanrı Sütü insanların tahıl esaslı mayalı içkilere bakış açısını kökten değiştirecek.
Lleva madera, bacon sabroso... La Leche de los Dioses de Frank redefinirá la forma en la que la gente disfrutará de sus brebajes de trigo fermentado.
Bana nasıl acımasızca davrandığını gördünüz mü?
¿ Has visto ese escandaloso comportamiento?
Nasıl? Tayfada kimse ağzını açıp da onunla konuşmaz. Hele ki destek olsunlar.
No hay hombre en la tripulación que quiera hablarle y mucho menos apoyarlo.
DWI. açılımı "driving while intoxicated" olan amerika sınırları içinde sarhoş araba kullanırken polislere yakalanırsanız yiyeceğiniz damga..
Conducir bajo los efectos de las drogas.
Bekle, Flaming Lips'in açılışını mı yapacaksın?
Espera... ¿ Tú abrirás para Los Labios de Fuego?
"Bankacılık kurumlarının özgürlüğümüz açısından ordulardan çok daha ciddi tehdit oluşturduğunu düşünüyorum."
"Creo que las instituciones bancarias... son una amenaza mayor para nuestras libertades que los ejércitos armados".
Yeni kampanyamızın ilk reklamı. Nucleus'un Ocak'ta CES'teki açılışını müjdeliyor.
Ese es el primer spot de la campaña para el lanzamiento de Nucleus en enero en la CES.
Siz pencerenin nasıl açıldığını biliyor musunuz?
¿ Sabes cómo abrir la ventana?
Ayrılışınız bana büyük bir acı veriyor efendim.
Su partida es dolorosa para mí, señor.
Çok güzel, sen acı çekenlere bayılırsın.
Siempre te atrajeron los que sufren.
Sanki acılı bir ahenk içinde tıpkı bahçeme yerleşen kadın gibi annemin sonu da Weston Supermare'ydi.
Y entonces, con simetría dolorosa, mi madre termina en un asilo en Weston-super-Mare mientras su equivalente abandonado reside en mi jardín.
Açılın!
¡ Salgan del camino!
Biz asıl olarak, tanımadığınız birinin canını acıtırken verdiğiniz tepkiyi incelemek istedik.
Estamos interesados en estudiar su reacción... al tener que infligir dolor a alguien que no conoce.
Size tüm söyleyebileceğim Sawan'ın başlangıcında iki dünya arasındaki kapı yavaşça açılırken sadece geçen sene alınan çocuk bu dünyanın dışına çıkabilir.
Todo lo que puedo decir es que al comienzo de Sawan, ya que la puerta entre los dos mundos se abre lentamente, sólo los niños tomadas el año anterior todavía puede llegar a este mundo.
Bunu nasıl açıklayacaksın o zaman?
Bien, ¿ y cómo lo explicas?
İnsanların devlete ait tımarhanelere gitmesinin başlıca sorunu kilise ve devlet arasındaki ayrılık. Charlie. - Biraz daha aç.
Charlie, sabes, el principal problema con esta gente que va a estos manicomios estatales, es la separación entre iglesia y estado.
Son görüştüğümüzde o % 1'lik kısmın nasıl mahvolduğunu açıklamaya çalışıyordun.
La última vez que nos vimos, me estabas contando como es en realidad el 1 % al que están jodiendo.
Kitabı okuyunca açıkça anlaşılıyor ki insanların perdede hangi yüzleri görmek istediklerini çok iyi biliyordu. Bazen bunun bir bedeli olabiliyor.
Al leer el libro no caben dudas de que él es consciente del valor de las caras que la gente quiere ver y las complicaciones que eso, a veces, implica.
Buna inandık diyelim, Jennifer'ın olay yerinde aldığı yaraların senin anlattığın ilk hikayenin doğruluğunu gösterdiğini nasıl açıklarsın?
Si aceptamos eso, ¿ cómo explicas que Jennifer tiene contusiones en el mismo... lugar que debería tenerlas de acuerdo a tu primera versión de los hechos?
- Bunu nasıl açıklayacaksın?
- ¿ Cómo vas a explicar eso?
Belediye meclisi Newport arazisinin yapılaşmaya açılıp açılmayacağını oyluyor.
El ayuntamiento va a votar si recalificar la tierra de los Newport para uso comercial.
Aklını olasılılara aç.
Abrid vuestras mentes a las posibilidades.
Üzgünüm, spoiler vermek gibi olmasın ama... Az önce zaman geçişlerinin nasıl olduğunu açıkladılar.
Disculpa, no te adelantaré nada, pero acaban de explicar cómo se coge en el tiempo.
Glass Tiger'ın Doğu Sahili turu için yeni açılış eylemi var.
Por los nuevos teloneros en la gira por la Costa Este de Glass Tiger.
- Yol açın. - Bayan Sutter beraat etmek nasıl bir duygu?
Srta. Sutter, ¿ cómo se siente... saber que los cargos contra usted se han desestimado?
Adamın kiminle yattığının davayla bir ilgisi yok ve açıkçası bundan bahsetmeye çalışmanızın ayrımcılık olduğunu düşünüyorum.
Con quien duerma es irrelevante para este caso, y, francamente, me parece que está en el borde de la discriminación que usted lo mencione.
Ve başarılı olursam, o zaman açılış gününde standın önündeki ilk kişi ol.
Y si resulta bien, ven a la inauguración.
Maaş ve Jamal Lyon'un kariyeri üzerindeki haklar karşılığında, Empire Şirketleri'nin asıl yatırımcısının siz olduğunu açıklama hakkınızdan vazgeçiyorsunuz.
A cambio del sueldo y el control sobre la carrera de Jamal Lyon, está renunciando a su derecho de divulgar que fue la inversora inicial de Empire Enterprises.
Teğmenin kitabı nasıl bulduğunu, onu nasıl vurduğumu ve nasıl çiftliğimi yakıp suçluların Tallmadge'in adamları olduğunu söylediğimi açıklıyor.
Cómo halló el libro, cómo le disparé e incendié mi granja... -... y culpé a los hombres de Tallmadge.