Ağaçlar translate Spanish
5,577 parallel translation
Gereken balta şu an bile ağaçların köklerine gömülü.
Incluso ahora, el hacha miente a la raíz de los árboles.
Onlar solmuş, ağaçlar.
Todos se están marchitando Este tambien, porque?
Ağaçlar.
Un bosque.
Bir çeşit kâşif. Bir de... zeytin ağaçları mı?
¿ Y... olivos?
Aramızda duygusal bir bağ olmasa bile seninle seks yapacağımı ve baharın kiraz ağaçlarına yaptığını hapis yöntemleriyle sana yapacağımı söyleyebilirim.
que tendremos sexo incluso sin tener una conexión emocional. Que voy a hacerte lo que la primavera le hace a los cerezos, pero a la manera de la cárcel.
Peki, sonrasında küçük bebek ağaçları nereye dikiyorsunuz?
Bueno, ¿ y dónde plantáis los arbolitos después?
Yani, Ağaç Bayramı'nda ağaçları mı yakıyorsunuz?
¿ Así que me estás diciendo que quemáis árboles el Día del Árbol?
O ve diğer öncü arkadaşları ağaçlarını özlediler. 4 Ocak 1872'de Morton, Ağaç Bayramı denilecek olan bir ağaç dikme bayramı önerdi.
Él y sus hombres echaban de menos sus árboles, así que el 4 de enero de 1872, Morton propuso una fiesta para plantar árboles que se llamaría el Día del Árbol.
Akçaağaç şurubu çorbası içip 90210'u izlemekten çok memnun olurum, ama masum ağaçların acımasızca katlinin bir parçası olamam.
Me hace más que feliz beber sopa de jarabe de arce y ver 90210, pero no puedo formar parte de la ejecución sin sentido de árboles inocentes.
Ama ağaçlar bu geleneğin... -... en önemli parçası!
¡ Pero los árboles son la parte más importante de toda la tradición!
Eskisi kadar eğlenceli veya ailemin gelenekleri kadar heyecanlı olduğunu söyleyemem. Ama Hope'un, ağaçların hayatımızdaki önemini anlayarak büyüdüğünü bilmek güzeldi.
No puedo decir que fuera tan original, tan divertido o tan emocionante como la tradición de mis padres... pero es bonito saber que Hope crecerá entendiendo el importante papel que desempeñan los árboles en nuestras vidas.
Nana'nın eviydi, Ağaç Bayramı'ydı ve sen de herkese yeni ağaçlarından bahsediyordun.
Era el Día del Árbol en casa de tu abuela, y tú estabas muy emocionada por hablarle a todo el mundo de tus nuevos árboles.
Anne, anne. Ağaçlarımla gurur duyuyorum.
Mamá, mamá, estoy muy orgullosa de mis árboles.
Evet. Kökleri tutunduğunda, ağaçlar büyüyüp aynı benim gibi büyük ve uzun olacaklar.
Sí. ¿ Hay alguna posibilidad de que encontrara un espejo de bolsillo y un billete de 100 dólares enrollado en el baño de caballeros?
Parktaki ağaçları söktüğüm için tutuklandım.
Me arrestaron por arrancar árboles del parque.
Hayır, bak ağaçları sökmenin aptalca olduğu konusunda haklıydın.
No, mira, tenías razón con que era estúpido arrancar árboles.
Bu balonda, karbondioksit seviyesindeki değişimi sabahın ilk saatlerine kadar, ağaçların tepesinde ölçecek olan karbondioksit ölçüm cihazı bulunuyor.
Este globo tiene dentro un monitor de dióxido de carbono que va a medir el cambio en los niveles de CO2 en la parte superior de la cubierta forestal mientras la noche se convierte en día.
Güneşin doğmasıyla birlikte ağaçlar fotosentez yapmaya başlıyorlar.
A medida que el sol se eleva, los árboles comienzan a fotosintetizar
Özellikle de Afrika bozkırına yayılan buradaki akasya ağaçlarının tepelerini.
Sobre todo las copas de las acacias que ves dispersas en la sabana africana.
Orada, ağaçların tepesindeki bir indri. Madagaskar'da bulunan en büyük lemurdur.
Ahí en la parte superior del árbol está un indri, que es el lémur más grande en Madagascar.
Bu sayede ağaçların içini oyabiliyorlar.
Y por eso es que puede roer la madera.
Ağaçların içerisinde bulunan kurtçuklarla ve böceklerle besleniyorlar. Ve bunu yapmak için de dişleri gibi bazı adaptasyonları bulunuyor.
Lo que hace es que se alimenta de las larvas e insectos que hay dentro de los árboles, y para hacer eso, tiene varias adaptaciones propias de las cuales sus dientes son únicos
"Yıldızlar arasında başka yaşam ağaçları olabilir mi?"
¿ Podría haber otros "árboles de la vida más hermosos" entre las estrellas?
Milyarlarca olmasa bile evrenin her köşesinde bu gezegenlerden milyonlarcası olmalı. Bana öyle geliyor ki, onların da bizimki kadar hatta bizimkinden daha karmaşık yaşam ağaçlarının bulunması olanaksız değil.
Ahora, debe haber millones si no es que miles de millones de planetas que hay en el universo, y es inconcebible para mí que ninguna de ellas tendrán árboles de la vida tan complejos o incluso más complejos que el nuestro.
Bence hepsi güzeldi, yani bütün ağaçlar kendi oldukları gibi güzeller.
Creo que todos son bonitos. Igual que todos los árboles me parecen bonitos a su manera.
Half Farthing arazisinin kıyısındaki ağaçların orada.
En los árboles, justo detrás de Half Farthing Field.
Olgun ağaçlar.
Árboles maduros.
Buraya gelirken karaçam ağaçlarını fark ettin mi?
¿ Notaste los árboles de alerces cuando llegaste conduciendo?
Ağaçlar, yapraklarını çok çabuk döküyorlar.
A esos árboles se les caen las hojas muy rápido.
Pencereden gördüğün ağaçları düşün.
Piensa en los árboles fuera de tu ventana. Están ahí.
Bak. Seward'ın evine en yakın ağaçlar- -
Los árboles más cercanos al apartamento de Seward... están aquí.
Ağaçların arasında parçalarken yakaladım onu.
Lo atrapé rompiéndola en el bosque.
Yılın bu zamanı ağaçlar güzelmiş diye duydum.
He oído que el follaje en esta época es precioso.
Hey, öndeki şu ağaçlar.
Oye, esos árboles de la parte delantera.
Kalbini nasıl kazandınız? Selvi ağaçlarının altında kuzu kavurma ballı bademler ve kalbimden dökülen sözcükler.
Bueno, ¿ cómo la conquistarías? Un picnic de cordero con especias bajo los cipreses, almendras bañadas en miel, las palabras de mi corazón.
Her tarafta taşlar ve ağaçlar var işte!
Rocas y árboles por todas partes.
Ağaçların içinden Arby's dükkânı görüyorum.
Puedo ver una tienda entre los árboles.
Ağaçların.
- Lo que sea.
Yeterli kadar değil ama orman hizmetleriyle konuştum videodaki ağaç türlerine bakarak o ağaçların buradaki 6 mil kare'lik alanda yetiştiğini söylediler.
No tanto como quisiera, pero según el Servicio Forestal, las especies de árboles en el video crecen en esta área de 15 km ².
Onları ben de hissediyorum, ağaçların arasında saklanıyorlar.
Yo también los siento, se esconden en los árboles.
Kutsal topraklarda hiç kayın ağaçları var mı?
¿ Hay hayas en la Tierra Santa?
Hayır, kardinal yok kutsal topraklarda sedir ağaçları var.
No, cardenal, no hay. Sólo hay cedros en la Tierra Santa.
Porsuk ağaçları. Kayın ağacı yok.
Hay tejos pero no hay hayas.
Ordunun biri yerini almış diğer de ağaçları kesip görüş alanı yaratmaya çalışıyor.
Un ejército emplazado, otro marchando a plena vista.
İGSİ, EİFK ve ABGB ağaçlarını salla bakalım.
Sacude los árboles de OSHA, EEOC y EBSA.
Ağaçlar yapraklarını dökmeden önce çiçek açar.
Los árboles pierden las hojas más tarde y florecen más pronto.
Şu ağaçların arkasında.
Detrás de esos árboles.
İzin almadan ağaçlarımızı kesip tomruk kamyonlarını otlaklarımızdan geçirdiler.
Cortan nuestros árboles sin permiso, conducen sus camiones a través de nuestros pastos.
Şuradaki ağaçların hemen oradan başlıyor.
En aquellos árboles.
Zeytin ağaçları, Vespers...
Mateus Vespers, para ser más exactos.
- Bir kayanın üstünde, ağaçların önünde.
- entre esos de árboles...