Bakir translate Spanish
792 parallel translation
bense hala bir bakir ve meteliksizdim Başka seçeneğim yoktu.
¿ Y yo? Bueno, yo seguía virgen, sin novia y sin un céntimo. No tenía otra salida.
Kızlarla da böyle olabilseydim eğer! Hala bir bakir olmayacaktım.
Si fuera tan hábil con las mujeres no habría perdido tantas oportunidades de dejar de ser virgen.
Ben, lris Matilda Henderson, öneBayaniz bir komünün hiç evlenmemiş kızı ciddiyetle bakir mazimden vaz geçtiğimi duyururum. 26 sı Perşembe günü duvağımı takıp turuncu çiçeklerim ellerimde adımı Lady Charles Fotheringail olarak değiştireceğim.
Yo, Iris Matilda Henderson, solterona... declaro mi soltería finalizada y que el jueves 26... llevaré el velo y el ramo cambiaré mi nombre por Lady Charles Fotheringail.
Ay hâlâ bakir bir tanrıca.
La luna también es una diosa... ... casta y virginal.
Bu odadan da anlaşılacağı üzere, Paraguay'ın bakir doğasında bile çorak bozkırlarla çevrili çiftliğinde kozmopolit bir yaşam sürüyordu.
E incluso en las tierras salvajes del Paraguay... en su hacienda, rodeado de pampas desoladas llevaba una vida cosmopolita.
Orada iş olduğu söylüyorlar. Bakir bir memleketmiş.
Dicen que allí hay trabajo Es una tierra virgen
- Bakir topraklarını süreceğim.
- Labraré su tierra virgen.
Bakir bir ülke olduğunu söylüyorlar.
Es un continente virgen.
Hiç değişmeyen ise şu mütebessim gökyüzü ve şu bakir denizdir.
Y mientras, tenemos un cielo sonriente y el mar insondable.
Bakir duyguların, kendine özgü bir mantık anlayışı oluyor.
Eran éstas maniobras demasiado inocentes, debido a nuestra edad
70 yaşına kadar umut vardır demiş bakir.
Hasta los 70 hay esperanza, dijo la virgen.
Şimdi de bakir birisini istiyorsun sana da bakirelik bulaşsın diye!
Ahora crees que volverás a ser virgen... sólo porque así lo quieras.
Bu gemi bakir kalmamalı, efendim.
señor.
Demek istediğiniz, bakir miydi?
¿ Dice que era célibe?
Bakir topraklar ve yeni bir hayat için can atan insanlar şimdi onları götürecek bir anayola kavuşmuşlardı ve harekete geçtiler.
Quienes añoraban tierra virgen y una nueva vida tenían ahora una carretera. Y la utilizaron.
Beş yıl boyunca Kongre'de bu büyük bölgeyi bakir tutmayı başaran adama bizimle birlikte destek verin.
Únanse a nosotros para apoyar a este hombre, quien durante cinco mandatos en el Congreso, ha mantenido este gran territorio inmaculado.
Çünkü annen, dolandırıcının birinden çok yüksek bir fiyata, bakir bir petrol arazisi haritası almış!
Para comprar una selva sin petróleo que un atorrante ha enchufado... a tu madre, y por la que ha pagado una fortuna.
L.G. bakir. Öyle değil mi L.G.?
L.G. Es virgen. ¿ No es cierto, L.G.?
Bakir misin?
¿ Eres virgen aún?
Biliyorum ama bakir misin?
- Ya lo sé, pero ¿ eres virgen?
- Orası son bakir ülke.
Es la última frontera.
- Hani son bakir ülke burasıydı ve ilk göçmenler de bizdik.
Pensé que esta era la frontera y nosotros los pioneros.
- Yaşlı bakir bir çocuk gibi davranıyorsun. - Şşşt!
¡ Pareces una virgen asustada!
- Bakir ölmesine izin veremeyiz.
- No podemos dejar que muera virgen.
Bakir olmaktan bıktığını düşündük.
Creíamos que no quería ser virgen.
Sen bakir misin?
- ¿ eres virgen?
Burası bakir bir yer değil. Uğruna savaşılacak yeşil ve el değmemiş bir yer de değil.
Esto no es una tierra Nubia, femenino ni ha prados verdes y vírgenes para la guerra para violar.
O bir bakir.
Es virgen.
Buraya bakir olarak gelecek bir adam.
Un hombre que ha venido siendo virgen.
İçten bir kral tarafından kurban edilen, bakir bir soytarı, kabul edilecektir.
El sacrificio del rey deseoso, como el del virgen tonto, será aceptado.
Issız ve bakir topraklarda zaman akıp geçti.
En el desierto de la soledad, el tiempo se deslizó.
Bakir bedeninin üzerinde...
:.. Sobre el cuerpo virgen.. :
Bakir olup olmadığını sordum.
Le he preguntado si era la primera con quien se acostaba.
Bakir Sir Galahad.
Sir Galahad el Casto.
Ve Pepe, hala bakir, ama haftaya Pedro'da yarışacak.
Pepe luchará por primera vez la semana que viene contra Pedro.
- Bakir Dietz'in şerefine! - Evet!
Por la virginidad de Dietz.
- Matthew, bakir öleceksin.
- Maldición. Vas a morir virgen.
Cehennem ol, Senin bakir olduğunu bilmiyordum.
Demonios, no sabía que fuera una cereza.
- Bakir Çocuk... Bakir Çocuk.
- Chico cereza, chico cereza.
Onunla ne yapacaksın bakir çocuk?
¿ Qué vas a hacer con eso, chico cereza?
Tamam, bakirler sağa ve bakir olmayanlar sola.
Bien, vírgenes a la derecha no vírgenes a la izquierda.
Evet, uçsuz bucaksız bakir topraklar.
Sí, son terrenos vírgenes.
Hayali gemimiz bizleri en bakir uçlara götürüyor.
Nuestra nave de la imaginación nos lleva al último límite.
Akordiyoncu ormanın niye bakir olduğunu biliyor musun?
Acordeonista, ¿ Sabes porqué la selva es virgen?
Bakir ve sınır tanımayan yeni bir imparatorluk.
¡ Es un imperio nuevo, virgen e ilimitado!
- Senin bakir olduğunu söylüyor.
- Ella dice que eres vírgen.
- Eğer bakir değilsen, Wendy i unut. - Bakirim.
- Si no eres virgen, no te tiras a Wendy.
Tanrım neden bizim küçük tatlı oğlumu Amerika'da Janice gibi bir çok bakir kız varken bu yaşlı yahudi kadınla evlenmek istiyor?
porque diablo niño o casarse con este viejo Judío morena con vírgenes como Janice Lacouture tan abundante en los Estados Unidos?
Resmen, hala bakir olunması gerekiyor.
Oficialmente, aún tienen que ser virgenes.
Bakir olduğu için farkı anlamaz.
No se dará cuenta de nada. No notará ninguna diferencia.
Ama sanıyordum ki... Sadece birinizin bakir olması yeterli.
- Solo uno de los novios debe serlo.