Bayrak translate Spanish
1,917 parallel translation
Orada bayrak yok.
No hay ninguna bandera ahí arriba.
Bayrak gelene kadar ne yapmamı bekliyorsun?
¿ Qué quieres que haga mientras tanto?
Bir süreliğine bayrak görevi görmeden olmaz.
No hasta que pases algún tiempo actuando como una bandera.
Bayrak görevi gördükten sonra Hizmetli'nin bu tecrübeden hiçbir şey öğrenmediğini anladım.
Mientras actuaba como una bandera, intuí que el conserje no había aprendido nada de esta experiencia.
Ona beyaz bayrak sallayarak gitmeliyiz, en iyi arkadaşı olup, reddedemeyeceği bir alternatif sunmalıyız.
Tenemos que llegar flameando una bandera blanca ser sus mejores amigos, y ofrecerle una alternativa que no pueda rechazar.
Bayrak kameraları çalışıyor.
Las cámaras en las banderas están funcionando.
Başka bir ifadeyle, Nazi kültüründe yetiştiyseniz bayrak sallamak, gamalı haç gibi şeyler içinize işler.
En otras palabras, si usted fuese criado en una cultura nazi, con la bandera agitándose y la Esvástica ese tipo de cosas que ellos plantearon.
Buna yanlış bayrak politikası denilir.
Es lo que se llama política de Bandera Falsa.
Bayrak yarıya inmişti.
La bandera estaba izada a medias.
Bayrak kalktı.
La bandera está en alto.
Ayrıca şu "altı bayrak reklamlarını" sevdiğini de biliyorum, hani şarkısı olan.
También le encantan esos avisos de Six Flags, con el viejo.
Gene de şu var : bayrak oyunumuzda tasarladığımıza çok benziyor.
No sé. En serio. Pero hay una cosa.
Bir futbol maçı var, ve bir bayrak koşusu var.
Hay un partido de fútbol... y también hay una carreras de relevos.
Öyleyse bayrak koşusuna katılabilirsin.
Entonces puede apuntarse a la carrera de relevos.
Ve şimdi, bayrak koşusu!
¡ Y ahora, la carrera de relevos!
Bayrak koşusuna mı katıldınız?
¿ Disfrutaste la carrera?
Bayrak koşusunu koştum.
Corrí la carrera de relevos.
Onlar bu bayrak altında yaşamaya razı oldular mı?
¿ Han acordado vivir bajo esta bandera?
Aura, Bayrak fikri... insanların ortak bir fikirde buluşmalarıdır.
El punto de una bandera, Aura, es unir la gente bajo un ideal común,
Bayrak yakıyorlardı.
Estaban quemando la bandera americana.
Güzel bayrak.
Linda bandera.
Kavga etmeden beyaz bayrak sallamayacağız.
No nos rendiremos sin pelear.
Bayrak diktin.
Plantaste una bandera.
Bayrak diktikten sonra yemek iptal etmek Çok farklı olacak.
Cancelar una cena va a ser diferente después de haberla plantado.
Central Park'ta iki beyaz bayrak dalgalanıyor.
Descubiertas en Central Park dos banderas blancas flameando.
Central Park'ta iki beyaz bayrak dalgalanıyor.
Avistadas en Central Park... Dos banderas blancas ondeando.
- Beyaz bayrak sallıyorum züppe.
- Estoy ondeando la bandera blanca, negociante.
Bir bayrak direğine ve iki güneşliğe çarpmış.
Es un milagro. Golpeó contra un mastil y dos toldos mientras caía.
Binlerce bayrak,
¡ Miles y miles de banderas!
Tırmandım. Az kalsın bayrak direğinden düşüyordum.
- Casi me caí de un asta.
- Bayrak direği mi?
- ¿ De un asta?
Bak, fotoğrafçılık, alınma ama bayrak direğine çıkmakla olmaz.
La fotografía no es cuestión solo de, no te ofendas, astas.
Kraliçe burada değil. Etrafta dalgalanan bayrak yok.
La reina no está, no hay bandera.
4 x 100 metre bayrak.
Los 4x 100 metros de relevos.
Siyah bayrak!
La bandera negra.
Sarı bayrak çekip, karantina altına alınabilirdik.
Izaríamos la bandera amarilla y estaríamos en cuarentena.
Ubilla'nın bayrak gemisi El Capitano'da, bulunmuştu.
Han encontrado ya, El Capitano, el buque insignia de Ubilla.
Donanma hazinesi bayrak gemisindeymiş.
Dicen que el tesoro de la flota estaba a bordo del buque insignia.
Sesli düşünürsek, diyelim ki sen, Havana valisisin elinde üç kilitli kutu var ve bu kutuda krala ait çok değerli şeyler olduğunu biliyorsun. Bunu kalkıp da, bayrak gemisi gibi birincil bir hedefe koymazsın.
Pensando en voz alta Supongamos que usted era el gobernador de La Habana, con cofre de tres cerraduras y usted sabía que había algo tan valioso, perteneciente al rey Ud. podría no ponerlo en el primer blanco, como el buque insignia
Poughkeepsie'deki her yanar döner gece kuşunun,... gelip bayrak direğimizi aşağı-yukarı sıvazlamasını söylemiyorum bile. - Ona doğruyu söyleyelim.
¡ y todos los gays al sur de Poughkeepsie quieren venir aquí a subir y bajar del caño!
Birçok insan için evlilik, buz gibi bir bayrak direğine dilini yapıştırmaya benzer.
Para muchos, el matrimonio es como pegar la lengua a un poste congelado.
Bayrak direği için.
Es para un mástil.
Bu bayrak da ne?
Oye, ¿ por qué la bandera?
Lütfene bana marulları ve domatesleri keseceğini söyle. Bayrak direğinizi selamlıyacağım.
Por favor dime que estás hablando de una ensalada.
Bayrak başka bir ülkenin bayrağı olabilir ama merkez Hindistan olmalı.
¡ La bandera puede ser del país que quiera, pero el palo tiene que ser Indio!
Bayrak yüksekte, Saflar kapanmış,
Die Fahne hoch, die Reihen dicht geschlossen,
Bu, Başkanın arkasındaki bayrak.
Esa es la bandera detrás del Presidente.
Tüm halklar ileri, devrime oh kırmızı bayrak, oh kırmızı bayrak... "
Adelante, pueblo, a la reconquista. Bandera roja, bandera roja.
Parlamento, Finlandiya için yeni bir bayrak seçmiş.
El Parlamento ha elegido una nueva bandera.
Kartal ve bayrak da yaptım.
- ¡ Mira lo que hicimos!
Hillary ve ben bayrak direğine gidiyoruz.
Hillary y yo vamos a empapelar el asta de la bandera.