Bella translate Spanish
8,513 parallel translation
"Güzel ve Çirkin" temasına benziyor.
Está en la línea temática de "Bella y Bestia".
Çok güzeldi.
Era tan bella.
Daha yeni 18 yıllık, taş gibi bir şişe açtım.
Acabo de abrir la botella, bella, de 18 años, completa. ¡ Sam!
Noel'i güzel karım ve kızımla geçirmek istemiştim.
Quería pasar las navidades con mi bella esposa y mi hija.
Onu ve Belle'i alacağım ve kasabadan ayrılacağım.
Me lo llevaré y me llevaré a Bella y dejaré este pueblo a su destino.
Restoranda Belle'le konuştum.
Era Bella, está en el restaurante.
Adı Bella'ydı.
Lo llamamos "Bella".
O... Bella gördüğün her şeyden daha iyiydi.
Este... ella... tiene un desempeño mejor que cualquier cosa que hayas visto, lo prometo.
Bella bir ağa bağlı değildi.
Bella no está conectada a una red.
Bella'yla değil.
No con Bella.
Bella'nın durumunda insan faktörü de olmadığına göre ona bir insandan gelemeyecek şeyler söylersem onu tuzağa düşürebilirim.
Ahora, en el caso de Bella, sabemos que no hay un humano en la ecuación, así que si puedo atraparla dando respuestas que no pudieran haber venido de un humano...
Bay Holmes Bella'yla biraz zaman geçirmek istiyor.
Al Sr. Holmes le gustaría algo de tiempo con Bella.
Elementary 3. Sezon 4. Bölüm "Bella"
- = Elementary • S03E04 = - Bella
- Bella'yı yenmek için plan yapıyoruz.
Estamos elaborando un plan para vencer a Bella, por supuesto.
Doğruca Bella'ya gitmiş.
Se dirigió directamente a Bella.
Bu andan itibaren kimse Bella'ya o demeyecek.
Cierto. De ahora en adelante, nadie debe referirse a Bella como "ella".
- Bella için bir stratejim var.
Tengo una estrategia para ganarle a Bella.
Sen bana adamının serverlarınızdan Bella'yı silerkenki videosunu göndereceksin. Ben de seni mahvetmeyeceğim.
Usted me manda una grabación de su hombre borrando a Bella de sus servidores, y le permito esquivar la ruina.
Ama Bella'nın güvenliğinden eminiz.
Pero creo que estamos tan seguros como lo podemos estar de que Bella está a salvo.
Adı Bella mı demiştiniz?
¿ dijiste que se llamaba "Bella"?
Bella ağa bağlı değildi.
Bella no está conectada a una red.
Ve bunun yanında Bella'ya sadece Edwin ve ben erişebiliyoruz.
Y aparte de eso, Edwin y yo éramos los únicos que tenían acceso a Bella.
- Tüm saygımla eğer Bella'ya ulaşan yalnızca Edwin ve sensen o halde Edwin'i öldüren virüsü biriniz bırakmış olmalısınız.
Con el mayor de los respetos, si usted y Edwin son las únicas personas que tienen acceso a Bella, entonces usted o Edwin instalaron el virus que lo mató.
Bella az da olsa gerçek zeka belirtileri gösteriyordu.
Bella estaba... como mínimo, demostrando señales de verdadera inteligencia.
Edwin yeni doktorlar ararken Bella'ya epilepsisi olduğunu söylemişti.
Sé que Edwin le dijo a Bella que sufría de epilepsia cuando estaba buscando nuevos doctores.
Bella'yla ilgili yapabileceğin başka bir şey var mı?
¿ Hay algo más que puedas hacer con Bella?
- Bella Edwin Borstein'i sen mi öldürdün?
Bella, ¿ mataste a Edwin Borstein?
İçinde Bella'nın olduğu bilgisayara mı?
¿ Subió la música a la misma máquina en la que está Bella?
İnsanların Bella'yı suçlamasını istemiş de olabilir.
Tal vez quería que la gente especulara que Bella era la responsable.
Sence Edwin Borstein'i alandaki yüksek mühendislerden birini öldürüp suçu Bella'ya atarak dikkatleri amaçlarına mı çektiler?
¿ Crees que uno de ellos asesinó a Edwin Borstein, uno de los mejores ingenieros en el campo, y lo hizo ver como que Bella lo hizo, todo para que pudieran llamar la atención a su causa?
Bella'yı ne zaman alabileceklerini bilmek istiyorlar.
Quieren saber cuándo pueden venir y recoger a Bella.
Bella öldürücü bir komplonun bir üyesi hapiste.
Bella... un miembro de una conspiración asesina está en la cárcel.
- Evet, bir sonraki Uyuyan Güzel ben olacağım.
Sí, seré la próxima Bella Durmiente. - ¿ Qué?
Bak, Bella Pasta'da tanıdığım bir adam var, tamam mı? Bizi içeri alabilir.
Escucha, conozco un tipo en Bella Pasta que puede llevarnos.
Güzel ama duygusal olarak dengesiz, Su Kabilesi Prensesi'yle evlenmekten son anda vazgeçmesinin ardından, çekici bir hava bükücüyle tanışır. Uçsuz bucaksız, Toprak Krallığı servetinin varisi.
Tras dejar a la bella aunque emocionalmente inestable princesa de la tribu del agua plantada en el altar, conoció a una cautivadora maestra del aire, heredera de una gran fortuna del Reino de la Tierra.
O halde güzel şehrimize hoşgeldin.
Entonces bienvenida a nuestra bella ciudad.
Güzel ve Çirkin'deki Çirkin mi?
- La Bestia de La bella y la bestia.
- Önce toparlanmayı bitirmem lazım. Sonra Belle'i kasaba sınırına götürmem gerek.
Una vez acabe de hacer el equipaje, voy a llevar a Bella a la línea de la ciudad.
Yarın Belle ve Henry New York'ta uyandıklarında bu geceye dair hiçbir şeyi hatırlamayacaklar.
Cuando Bella y Henry se despierten mañana por la mañana en Nueva York, no se acordarán de nada de lo de esta noche.
Sen güzel oluyorsun, ben çirkin.
Que eres la Bella, yo soy la Bestia.
Tam da burada işlerin rahat olduğu fikrine alışıymaya başlıyordum.
Me estaba acostumbrando a que las cosas fueran tranquilas por aquí. Bella- -
Ben büyüyü Belle'e çevirmiş Oxford profesörüyüm, perileri serbest bırakan ve de ayrıca canavarı serbest bırakan büyüyü.
Soy el profesor de Oxford que tradujo el hechizo para Bella, el hechizo que libera a las hadas y también hizo liberar a esa monstruosidad.
Doğru duydun, Colorado, Florence'da harika bir federal hapishane.
Así es, la prisión federal de la bella Florence, Colorado.
Pygmalion efsanesine dayanarak bir sanatçı o kadar güzel o kadar mükemmel bir heykel yapmış ki ona aşık olmuş.
Está basada en el mito de Pigmalión... la historia de un artista... que esculpe una estatua tan bella... tan perfecta, que se enamora de ella.
Bones'un başrollerinde Hollywood'un en sevilen iki yıldızı var. Güzel ve yetenekli Emily Deschanel ve öncü erkeklerin öncüsü, David Boreanaz.
Bones cuenta con dos de los actores más queridos de la Ciudad de las Estrellas, la bella e inteligente Emily Deschanel y el mejor de los actores principales, David Boreanaz.
Kızının vizyoner yardımı olmasa bu güzel ressama maktulün eşkâlini veremezdim.
Yo no podría haberle dado a esta bella artista la descripción de la víctima sin la ayuda visionaria de su hija.
Cidden beni güzel mi buluyorsunuz, doktor?
¿ De verdad crees que soy bella, Doc?
İçeri girdim, ve sonra hayatımda gördüğüm en güzel kadının tablosunu buldum, ve o günden sonra herşey garip bir hal aldı.
Seguí adelante, y encontré el retrato de la mujer más bella que he visto. Fue entonces que las cosas se volvieron algo extrañas.
Belle haklıymış.
Bella tenía razón.
Bella bir şey.
Bella es una cosa.
Belle?
¿ Bella?