Buz gibi translate Spanish
2,339 parallel translation
- Evet, buz gibi.
Un frío gélido.
Ve pamuklu bir mont giyiyor çünkü bilirsiniz işte... Hava buz gibi.
Y trae una chaqueta acolchada porque hace mucho frío.
Diyelim ki şu saat sekiz yönündeki buz gibi sarışını tavlamak istiyorum
Digamos que yo quisiera acostarme con la rubia a las ocho del reloj.
Buz gibi. Buz gibi.
Mucho frío.
Dışarısı buz gibi.
Hace mucho frío.
Buz gibi.
Ella está muy fría.
Burası buz gibi oldu.
Qué frío hace aquí.
Hava buz gibi.
Hace mucho frío.
Dışarısı buz gibi.
Hace frío aquí fuera.
Buz gibi.
Hace frío.
"Buz gibi, hiç bitmeyen bir şişe Coca Cola istiyorum."
"Quiero una botella de Coca Cola fría, que no se acabe"
Kahvesi buz gibi oldu.
Su café se ha enfriado.
En yakın yerleşim bölgesine 18 km uzaklıktayız ve su buz gibi.
Hay 18 Km. hasta la tierra más cercana, y el agua está helada.
Buz gibi soğuk.
Como el hielo.
Böyle bir odada tek başına oturarak geçirdiğin onca zaman gözetleme aracının arkasında buz gibi hazır yemekleri yemek sürekli bağrışıp durmak hareket eden bir araçta şişeye nasıl işeyeceğini öğrenmek.
Todas las horas que pasas a solas en un cuarto como éste, comiendo comida rápida fría, en una camioneta de vigilancia mientras te disparan todo el tiempo, aprendiendo a orinar en una botella en un vehículo en movimiento.
Şiir yazmak kışın gündönümünde şafak vakti buz gibi havada annemin pirinç yıkayan ellerini, şişmiş eklemlerini hatırlamaktır.
Escribir poesía es... recordar las manos hinchadas de la madre lavando el arroz blanco en el frío amanecer durante el solsticio de invierno.
Orası buz gibi.
Hace mucho frío ahí arriba.
Su buz gibi bebeğim.
- ¡ Sí! Hace mucho frío.
Siz buz gibi kuzeydoğuda hayalarınızı dondururken ben de sahilde stajyer doktorların taş gibi vücutlarındaki tuzlu suyu yalıyor olacağım.
Mientras ustedes dos estén congelándose las bolas en el frío noroeste, yo estaré en la playa lamiendo la sal de los cuerpos ardientes de mis compañeras.
Masada sana özel buz gibi bir şarap var.
Hay un Chardonnay frío sobre la mesa si quieres.
Charlie su buz gibi!
¡ El agua está helada!
Mac'in göletinin orada, gecenin bir yarısı buz gibi havada ne aradığını nasıl açıklayacaksın?
¿ Cómo vas a explicar estar fuera por el estanque de Mack pasada la media noche con todo ese frío?
Hava buz gibi.
Estoy congelado.
Hava buz gibi.
¡ Qué frío que hace aquí!
- Buz gibi olmuşsun.
- Te estás helando.
Buz gibi.
Frío.
Üstüne bir de takıldı ve içerisi buz gibi oldu.
Está atascado. Hace mucho frío.
Hepsi buz gibi, dostum.
Estan en hielo ahora mismo viejo!
Sert ve buz gibi.
Cargado y frío como el hielo.
Sakın yüzeyim demeyin, su buz gibi.
Se scendete al mare, mi raccomando, niente bagno che è ghiaccia.
Buz gibi soğuksun.
Estás frío como la tierra.
Burası buz gibi oldu.
Hace frío aquí.
Bedeninin şeklini değiştireceksin ve fosfor gibi yanacaksın ya da buz gibi donacaksın.
Tu cuerpo se transformará, y arderás como el fósforo o te helarás como el hielo...
Buz gibi.
¡ Qué frío que hace, Diego!
Damarlarından buz gibi su akıyor.
Tienes sangre fría corriendo por tus venas.
- Olmaz, hava buz gibi. - Bekle iki saniye.
Un segundo.
- Dışarısı buz gibi
¡ Hace mucho frío!
- Buz gibi.
- Está frío.
Dışarısı buz gibi.
Hace frío ahí fuera.
Dışarısı buz gibi.
Hace frío afuera.
İhtiyar Ralph turşusu kurulmuş soğan gibi kokuyordu ve 51 yıldır Frankston Buz Kırıcıları'nın bir üyesiydi.
El abuelito Ralph olía a cebollas encurtidas... Y había sido miembro de los Rompe Hielos de Frankston por 51 años.
buz küpü gibi davranışlar işe yaramaz.
Tu actitud no me convence.
Burası buz gibi.
Está helando aquí.
İnsan gibi görünüyordu ama kaya gibi sert ve buz kadar soğuktu.
Parecía un hombre. Pero era duro como una piedra. Y frío como el hielo.
Damarlarınızın çekilmesiyle hissettiğiniz soğukluğu tarif etmek imkansız Sanki damarlarınızdan buz geçiyormuş gibi...
Sientes el frio, el frio que recorre tus venas y es muy indescriptible, es como hielo por tus venas.
Yüzü masmaviydi, ve saçları buz sarkıtları gibi her tarafa dağılmıştı.
Tenía toda la piel azul, y su pelo parecía estalactitas apuntando en todas las direcciones.
Çok soğuk olduğunda, o aynı bir buz küpü gibi donar, ve sonra hava ısındığında, tekrar çözülür ve kurbağa hayata döner.
Cuando hace demasiado frío se congela como un cubito de hielo, y cuando sube la temperatura, se descongela y regresa a la vida. ¿ Ven?
Medyanın sevgilisi Lexi Winston, buz pateni dünyasında fırtına gibi esiyor.
La nueva reina de los medios Lexi Winston está conquistando el mundo del patinaje.
Buz gibi.
Está congelándose. ¿ Cuánto tiempo estuvo tirada ahí?
Yani, bana pek buz uzmanıymışsın gibi gelmedi.
Digo, sé que tu profesión no es el hielo o algo así.
Gökyüzüne karşı koyuyor kum tepelerini bembeyaz ışığıyla aydınlatıyor hiçbir hareket yok, tıpkı bir buz denizi gibi.
Se destaca en el cielo, iluminando las dunas con un resplandor blanquecino, las olas en un mar inmóvil, helado.