Buzdolabı translate Spanish
4,149 parallel translation
Jake ile buzdolabınızı karıştırmamızın bir sakıncası var mı?
¿ Le importaría si Jake y yo fuéramos a asaltar su nevera?
- Buzdolabı!
- en la nevera!
İşteki buzdolabında okudum. Hani mıknatıslı sözcükler vardır onlarla cümleler kurarsın...
Leí algo en la nevera del trabajo con esos imanes con palabras para hacer frases.
Teddy buzdolabında bir veya iki tane bulundurur genelde.
Ted normalmente tiene una o dos en el refrigerador.
- Tabii. Buzdolabındaki etlerle niye biraz şnitzel yapmıyorsun?
Con esa carne que hay en la heladera, por qué no me hacés unas milanesas.
Onları buzdolabına koyayım mı?
¿ Debería poner esas cosas en el frigo?
Kardeşimle ben bu külüstürü oraya götürdük, minibüsün birinin üstüne de buzdolabı bağlamışlar.
Mi hermano y yo remolcábamos el ahumador y una maldita furgoneta llevaba una nevera atada al techo.
Minibüsün üstüne bağlanmış bir buzdolabı Frank.
Una nevera atada al techo de una furgoneta, Frank.
- Buzdolabı kayışlardan kurtuldu.
- La nevera se soltó.
Önümüze aniden bir buzdolabı çıkarsa yoldan çekilebilelim diye.
Para poder salir del camino cuando una nevera aparece de la nada.
Freddy diyor ki, bir buzdolabı minibüsten düşerse yolunu değiştirip ondan kaçınman gerekir.
Freddy cree que si una nevera se cae de una furgoneta es mejor salir de su camino.
Bense esas yolumdan çekilmesi gereken buzdolabıdır diyorum.
Yo creo que le corresponde a la nevera salir del mío.
- Hey, buzdolabınız var mı?
¿ Tienes un refri?
- Buzdolabı mı?
¿ Que si tengo un refri?
Buzdolabın güzelmiş ama tezgahlar nerede?
- Bonito refrigerador. Pero no hay mesadas.
Buzdolabında Moe.
Está en la nevera, Moe.
Buzdolabınızda bulunanlarla bir şeyler hazırladım.
He improvisado algo de comer con lo que teníais en la nevera.
- Süt buzdolabında.
- La leche está en la nevera.
Buzdolabının üzerinde bir tırnak kavanozun olduğunu varsayayım mı?
Seguro que tienes un frasco de uñas sobre el refrigerador, ¿ no?
Buzdolabının önünde durman.
Parada frente al refrigerador.
- En azından buzdolabına koyun.
- ponerlo en la nevera.
Johnny, bir işe yara ve arkadaki buzdolabından soğuk olanlardan ver.
Móntate atrás. Johnny, se útil y pásame un helado de la nevera nueva de allí.
Tempehi buzdolabına koydum ve quinoa da hala soğutucuda, bu yüzden yatağa gitmeden önce çıkarsan iyi olur.
Puse el tempeh en la nevera y la quinoa todavía se está enfriando, así que sácala antes de acostarte.
Neden içeri gidip buzdolabını açmıyorsun?
¿ Por qué no entras y abres el frigorífico?
Her gün buzdolabı güçlerini azaltacak. Aynı zamanda sokaklarının da...
Cada día que pase se reducirá la potencia y por tanto su valor actual.
Yarın buzdolabını getirirken yiyeceklerin bir kısmını paketle.
Incluye algo de comida cuando traigas mañana el frigorífico.
Bir sorun çıkarsa, numarası buzdolabının üstünde.
Si hay un problema, su número está en el refri.
Buzdolabıma yapıştırayım diye... Buraya getirdiğim şeylerden birisi ise ailemin fotoğrafları.
Una de esas cosas es que me traje una gran cantidad de fotos de mi familia así que las he pegado a mi nevera.
Biliyor musun... buzdolabını enerji içecekleriyle doldurmamız gerekiyor.
¿ Sabes? Tenemos que empezar a llenar el frigo de bebidas energéticas.
Yiyecek hiç bir şey yok. Buzdolabı tamtakır.
No hay nada que comer, no hay nada en el refrigerador.
Üç tencere yemek getirdim, buzdolabına koydum.
Traje tres guisos, y los puse en el refri.
Buzdolabımda kızımdan daha büyük bir şişe süt var.
Hay cuatro litros y medio de leche que tienen más tiempo en la heladera que la edad de mi hija.
Canım, sanırım biraz buzdolabı poşetine ihtiyacım var.
Cariño, creo que necesito un poco de papel congelador.
Bana biraz lanet buzdolabı poşeti al ve bir paket de sigara.
Tráeme un maldito papel de congelador y otro paquete de cigarrillos
Buzdolabımız olduğunda alışverişe çıkacağım.
Iré a comprar víveres en cuanto tengamos refrigerador.
Buzdolabından istediğinizi al.
Coja lo que quiera del frigorífico.
Sırf çok seviyorum diye annemin buzdolabında bir sürü kutu bulundurduğunu fark etmemiş miydin?
¿ No te has dado cuenta de que mamá guardaba tropecientas cajas en la nevera - porque es mi favorito? - Dorrit, lo siento.
Ve bu arada, buzdolabını stouffers'ın Fransız ekmekli pizzası ile doldurdum.
Hablando de eso, llené el congelador con pizza de base de pan de Stouffer's.
Bunu da buzdolabının damlalığında buldum.
Lo encontré en la bandeja de goteo de la nevera.
Daha sonra atıştırmak isterseniz buzdolabında muzlu ekmek var.
Y hay un poco de pan de plátano en la nevera si después queréis comer algo.
- Buzdolabını doldururum. - Günaydın.
- Llenaré tu refrigerador.
Bebeğimin buzdolabındaki plesantasını almak için öğretmenler odasına uğramıştım.
Solo me he pasado por la sala de profesores para recuperar la placenta de mi bebé del frigorífico.
Ama eve geldim ki, ailem gitmiş. Ve buzdolabının üstünde bir not var.
Llego a casa, mi familia se fue, y hay una nota en el refrigerador.
Buzdolabının hemen altındaki tereyağını getirir misin?
Podrías buscar mantequilla en el frigorífico de abajo?
Kalan hayatımı bu boş evde koridordaki ayakkabılarımla buzdolabının vırıltısıyla ve saat tıkırtılarıyla geçireceğim.
Y gasto el resto de mi vida en esta casa vacía con mis zapatos en el recibidor y la nevera zumbando y el reloj haciendo tic-tac.
Büyükbabam ayakkabılarını neden buzdolabına koyar ki?
¿ Por qué el abuelo pondría sus zapatos en la heladera?
Pekâlâ, Sam bana Martin'in ayakkabılarını buzdolabına koyduğunu söyledi.
Sam me dijo que Martin pone sus zapatos en la heladera.
Ne zaman evde olsam kilere işiyor, ayakkabısını buzdolabına koyuyor ben yokken yaptıklarına bak.
Cuando estoy en casa, hay orina en la despensa y zapatos en la heladera, pero míralo ahora.
- Leo buzdolabında bir kumanda buldu.
- Leo encontró el control en la nevera.
Ocağın üstünde bulaşıklar, bulaşık makinesinde bir süt kutusu,... mutfak robotu da buzdolabında.
Hay platos, un cartón de leche en el lavavajillas, - y la licuadora está en el congelador.
# Babam buzdolabının önünde # Sana göstereyim.
Yo te guiaré.