Bına translate Spanish
14,240 parallel translation
Stanley, bırak da annenle ben bunun icabına bakalım. Onu rahat bırakmanı söylemiştim!
Stanley, Yo y tu madre solucionaremos esto te dije que lo dejes solo!
- Pekala, tekrar bak... Bu kez işi bırakan ya da kovulan eski çalışanların kayıtlarına bak.
- De acuerdo, vuelve a comprobarlo... esta vez con los registros de antiguos empleados de los que hayan prescindido o despedido.
O'Malley'i şehrin güneyinde bir Endonezya restorantına bıraktığını söyledi.
Dijo que dejó a O'Malley en un restaurante indonesio en el centro de la ciudad.
Bir dahaki sefere böyle bırakmam. Sınıfına geri dön.
Mi madre definitivamente falleció.
Her türlü güvertenin altına gidiyorum, bize bir kırpıntı bırakmışmı bakalım.
De cualquier forma, voy a bajar a la cubierta, a ver si se dejó algunas migas por el camino.
Akışına bırak, duydun mu beni?
Mantén tu cabeza abajo, ¿ me oíste?
- Bir B planına ihtiyacım var.
Pues entonces voy a necesitar un plan B.
Kendini açıkta bırakmasına rağmen içgüdülerim kaç götü kurtar diye yırtınıyor.
¡ Él está completamente abierto a ataques pero mis instintos están gritando peligro!
Kanka, dünkü karıya çakıp ağzına verme rızasını aldıktan sonra kendisini evine bırakmamı istedi.
Tío, me follé a esta chica, y tras consentir que metiera su boca en mi polla, - quiso que la acompañara a su casa. - ¿ Sí?
Sizi bilemem ama, ben kendi şahsım adına ırklarımıza karşı yapılan bütün nefret söylemlerinden ve tacizlerden bıktım usandım artık. Etrafta artık yeni bir düşmanımız var.
All right, todos, escuchen no los conozco, pero, estoy enfermo y cansado de los discursos de odio y microagresiones contra nuestra especie tenemos un nuevo enemigo...
Kan vücutlarında normal bölgeye akın etmeye başlayınca bu seansların sizi ölü yada diri bırakıp bırakmadığının farkına varacaksınız.
Cuando toda tu sangre vuelva al lugar correcto de tu cuerpo, te importará si esa sesión de besos te ha dejado vivo o muerto viviente. Están en el agarre.
Oğlunun okul öğretmeni ile konuştum ve ona RJ'nin düşmesi veya başına birşey gelmesi halinde beni araması için kartımı bıraktım.
Solo una advertencia. Hablé con la consejera escolar de su hijo. Le dije que me llame si RJ sufre algún accidente, o caída, si se le tuerce la raya del pelo.
Akışına bırakacağız.
Improvisaremos.
Bunu yanına bırakma, Tamizh.
No deje que se salga con esto, Tamizh.
- Tartışmayı bırak, yanlarına git... -... ve bırak tarayıcın işini yapsın.
Deje de debatir, acercarse a ellos, y dejar que el escáner haga su trabajo.
Şimdi boş laf etmeyi bırak, yakınına git ve sinyal taraması yap.
Ahora corte la mierda, acercarse a él, y buscar la señal.
Seni yalnız başına mı bıraktı?
¿ Qué, te ha dejado sola?
Hızlıca B planına geçelim. Papaz çağırabileceğimiz yüzlerce online yer var.
Plan B rápido, hay como cien lugares en la red en los que puedo ordenarme de la noche a la mañana.
Bu özelliği eklememizin tek nedeni, insan sürücülerin T-port tarafından bırakılan güvenlik açığına tehlikeli bir şekilde karışmaları.
Deje de brazolada aquí. La única razón por la que agregó que característica es porque los conductores humanos mantiene peligrosamente la fusión en la brecha de seguridad dada por el T-Port.
Çekiç Kafa, mazisinde çeşitli şiddet olaylarına karışmış B sınıfı bir suçlu.
Es un criminal Clase B conocido como Hammerhead. Ha estado involucrado en muchos crímenes violentos en el pasado.
Bunu Victor dalgasına sahip çıkamadı diye bırakamazdım.
No voy a tirarlo por la borda porque Vic no pueda aguantarse las ganas.
Yarının sorununu yarına bırakmak lazım demişler.
Me encargaré de esto mañana.
Torunumu hamile bırakanın sen olmadığına inanıyorum.
Confío en que no eres el que dejó embarazada a mi nieta.
Kim çocuğunu karavanda bir başına bırakır ki?
Quien deja su niño solo en una casa rodante?
O mu arıyor? Eğer oysa, bırak da onunla konuşayım. Aklını başına getireyim.
Porque si lo es... debo aclararlé un par de cosas.
Bırakalım ilgili olmasına yargıç karar versin.
Bueno... vamos a dejar que el juez establezca de su relevancia.
İşte bu, Mickey, işte bu, bırak kendi tuzağına düşsün!
¡ Eso es, Mickey! ¡ Que se agote golpeándote!
B sınıfına girmenin eşiğindesin.
Pronto podrás avanzar a la Clase-B.
- Evet,... ve taşıdığınız taze meyve ve sebzeler... Sanırım onları da yol kenarına bırakırdınız.
- Sí... y su carga de frutas y verduras... supongo que la tiraría junto al camino.
Burada olmamız bile senin hatan olduğuna göre, işe yaramaz bir pislik gibi davranacağına havayı bırakıp yardımcı olmaya ne dersin?
Y ya que es culpa tuya el que estemos aquí, ¿ qué tal si dejas esa actitud y me ayudas, en lugar de ser un tocapelotas?
"Üstündekini çıkar yoksa seni öldürürüm."'Ardından kadının boğazına bıçak dayadı.'
"Quítatelos o te mato".
Kitaplığımın arkasına bırakmayı başarıp benim aylarca bulamadığım not.
La que te apañaste para dejar tras mi estantería... para que no la encontrara en meses.
Hedefi B noktasına yönlendiriyoruz.
En este momento estamos guiando al objetivo al Punto B.
Orada seni tek başına bıraktığımızı düşünmemen için bir arayayım da birkaç şeyi konuşalım istedim. - Tamam.
Quería hablarte sobre un par de cosas, para asegurarme de que no te sintieras abandonado.
Bu durumda jüri sayısını 12'ye tamamlamak için yeni bir jüri üyesi atanması gerekiyor ki bu da dün aralarında konuştukları her şeyi bir kenara bırakıp müzakerelere sil baştan başlamaları gerektiği anlamına geliyor.
Fue necesario llamar a un suplente para llegar a los 12 miembros, por lo que todo lo debatido ayer debe desecharse, y el nuevo jurado debe recomenzar de cero.
Denemeyi bıraktıklarına dair kuşkularım var.
El proyecto fue finalmente infructuoso.
Gece 11 ila 12 arasında cesedin bırakıldığına şüphe yok.
La hora del abandono es definitivamente entre las 11 y las 12.
"D.K.B. Toplantılarına Hayır!" Kahretsin!
¡ Vaya imprudencia!
Siz dallamalar, lanet kapının altına, nasıl not bırakılacağını biliyor mu?
¿ Saben cómo dejar una nota debajo de la puerta?
Bu olanları daha sonra anlatmamız için birilerini sağ bırakcaklarına inanamazsınız.
¿ Crees que van a dejar a alguien con vida para que cuente todo esto?
Köleliği geride bıraktığımız anlamına geliyor.
Eso significa cuando éramos todos esclavos.
Hava şartları çetin olsa da sorun, bölgeyi zor durumda bırakan feci bir voltaj dalgalanmasına bağlandı.
Aunque ha habido mal tiempo en la región el problema se debe a un aumento de tensión que ha paralizado el área.
Ama ben onu Greenwich Village'de zincirlemiş bir halde bıraktım ve buraya dönmenin en kısa yolu da hademe odasına açılan boyutsal bir kapıdan geçmekti.
Lo dejé encadenado en Greenwich Village y la mejor forma de ir es por un portal dimensional en el cuarto de limpieza.
Ona bir erkeğe aşık olduğunu söyle. Son derece keskin bıçak takımına sahip olan.
Dile que estás enamorada de un hombre que posee un conjunto extremadamente afilado de cuchillos.
Seni bırakan yolculuk, bunun ne anlama geldiğini düşündüğüm anlamına mı geliyor?
¿ El viaje que acaba de caer fuera que decir lo que creo que significa?
Ben de yanında gelirim. İntegral,'A'noktasından'B'noktasına eğrinin alanını ölçer.
La integral mide el área de la curva del punto'A'al punto'B'.
Sana eski usul, uzanıp akışına bırakacağın ve Sodom ve Gomora dörtlü seksine açık festivaller lazım.
Necesitas una escapada a la antigua... en varios lugares de Inglaterra... y los festivales es sexo gratis para todos... como Sodoma y Gomorra, con tofu.
Pilavımı yedirmem ve eski usul, uzanıp akışına bırakacağım bir sekse ihtiyacım var.
Lo que necesito, es una revolcada... un buen descanso recreativo por Inglaterra... a la antigua.
Onu havaalanına bırakıyordum.
Sólo la llevé al aeropuerto.
Bu dini masalları kendi inançlarına uydurmak için eğip bükmenden bıktım.
Me cansa escuchar ya, sus retorcidas fábulas religiosas. Ajustadas a sus propias creencias.
Biliyorum, biliyorum. "Şiiri panda ayılarına bırak".
Ya sé, ya sé. "Deja la poesía para los osos panda."